Konu 159: Hüd Hüd Kuşu ve Sultan Belkıs Hikâyesi

 

Burada Sümer tabletlerindeki Tanrılardan Enki ile İnanna arasında geçen bir olayın, Kur’an’daki ve Tevrat’taki benzeşmesi anlatılmıştır. İnanna, babası Enki’den Tanrısal kanunları güzellik veya hile ile almaya karar verir. Böylece kendi şehri Uruk’un koruyucusu olmasına ek olarak ün ve şöhreti artacaktır.

Enki, habercisi İsimud’u çağırarak şöyle der:

• “Gel habercim İsimud, söyleyeceklerime kulak ver. Sana bir kelime söyleyeceğim sözümü tut.
• İnanna, yapayalnız adımlarını Abzu’ya doğrulttu. Ona içmesi için aslanın yüzünde bira ver, Kutsal Masa’da, Gökyüzü Masası’nda.”

İnanna ve Enki’nin sofrada içkiden keyifleri yerine gelince Enki şöyle der:

• “Benim gücüm adına, gücümün adına, Kutsal İnanna’ya kızıma Tanrısal kanunları hediye edeceğim” der.

İnanna kanunları Gökyüzü Sandalı’na koyar ve yola koyulur. Enki kanunları hediye ettiğini öğrenince ve yerinde olmadığını görünce üzülür. İsimud’a geri getirmesini ister.
İsimud İnanna ‘yı görünce:

• “Kralım bana dedi ki, Enki bana dedi ki;
• İnanna Uruk’a gitsin fakat Gök Kayığı’nı bana Eridu’ya geri getir.”[56]

İsimud, İnanna ‘dan Me (kanunları) ve Kayığı geri alır.[56][57][58]

İnanna babası Enki’den çaldıklarını “Cennetin Teknesi / Önderlik eden Çoban Gemi / Gök Kayığı” ile götürür. Bu gemi normal bir gemi/tekne olarak anlatılmıyor, tam tersine üstün güçlere sahip bir uhrevi araç gibi anlatılıyor tabletlerde.[57] Kırsal olan Eridu’dan kentsel olan Uruk’a geçilmesi, Uruk tanrıçası İnanna’nın Eridu tanrısı Enki’den kutsal ‘meh’i (medeniyetin armağanlarını) alması şeklinde yansıtılmıştır.[58]

___________________
[56] Elibol, ags.; Çığ, age.
[57] Kramer, age., s. 64, 68
[58] Mark, “Eridu”, ags.

 

(İlgili mühür burada daha net göründüğü için tekrardan verildi.) Soldan sağa: Enlil, İnanna, Utu, Enki, İsimud. Enki -kuşun sağındaki-. (Silindir Mühür, MÖ 2300, British Müzesi) [James Charles Kaelin, Jr. Webmaster & Digitizer http://earthstation1.simplenet.com]
İnanna (British Müzesi)

Tevrat, İncil ve Kur’an’daki Benzerliği-Analizi

(T)evrat – (İ)ncil – (K)ur’an’daki (TİK’teki) benzerlikleri:
Enki = Süleyman (TİK)
İnanna = Saba melikesi Belkıs (TK) veya Güney Kraliçesi (İ)
İşimud = Hüdhüd veya İfrit veya kitaptan ilmi olan biri (K)

Tevrat: 1. Krallar 10:1-13 “Saba melikesi Rab’bin adından ötürü Süleyman’ın artan ününü duyunca onu çetin sorularla sınamaya Yeruşalim’a geldi… Aklından geçen her şeyi Süleyman’la konuştu. Süleyman onun bütün sorularına karşılık verdi… Saba kraliçesi hayranlık içinde kaldı. …yaptıkların ve bilgeliklerin ile duyduklarım doğruymuş, ama gelip kendi gözümle görünceye dek anlatılanlara inanmamıştım. Saba kraliçesi krala… değerli taşlar armağan etti, Kral Süleyman Saba Kraliçesi’nin her istediğini, her dilediğini yerine getirdi… Ayrıca ona gönülden kopan birçok armağan verdi. Bundan sonra Kraliçe adamlarıyla birlikte oradan ayrılıp kendi ülkesine döndü.”

(Ayrıca; “Kutsal Masa’da, Gökyüzü Masası’nda” söylemine kulak kabartmak lazım. Öyle ki, görüşüme göre Tevrat’ta anlatılan “Ahit Sandığı’na” benzemektedir. Sandık’ın üzerinde Tanrı Yahve’ye çeşitli kurbanlar sunulur[59], Musa ve Kahinler Tanrı ile bu sandığın üzerinde konuşur[60], aynı Sümer Tanrılarının konuştuğu gibi!..)

___________________
[59] Bu sitede belirttiğim maddelere bk. Tevrat, Mısır’dan Çıkış 28:43; 29:18, 28, 33, 36, 40.
[60] Bu sitede belirttiğim maddelere bk. Tevrat, Levililer 16:1-2; Çölde sayım 7:89; 18:7 (Harun, Musa’nın kardeşidir ve bir kahindir).

 

İncil: Luka 11:31 Güney Kraliçesi, yargı günü bu kuşağın adamlarıyla birlikte kalkıp onları yargılayacak. Çünkü kraliçeSüleyman’ın bilgece sözlerini dinlemek için dünyanın ta öbür ucundan gelmişti.

Kur’an: Neml 17 Süleyman (…) 20 Kuşları denetledikten sonra dedi ki: ‘Hüdhüd’ü neden göremiyorum, yoksa kaybolanlardan mı oldu?’ 21 ‘Onu gerçekten şiddetli bir azabla azablandıracağım ya da onu boğazlayacağım veya o, bana apaçık olan bir delil getirmelidir.’ 22 Derken uzun zaman geçmeden geldi ve dedi ki: ‘Senin kuşatamadığın (öğrenemediğin) şeyi, ben kuşattım ve sana Saba’dan kesin bir haber getirdim.’ 23 ‘Gerçekten ben, onlara hükmetmekte olan bir kadın buldum ki, ona her şeyden (bolca) verilmiştir ve büyük bir tahtı var.’
24 ‘Onu ve kavmini, Allah’ı bırakıp da güneşe secde etmektelerken buldum, şeytan onlara yaptıklarını süslemiştir, böylece onları (doğru) yoldan alıkoymuştur; bundan dolayı onlar hidayet bulmuyorlar.’  (…) 27 (Süleyman:) ‘Bakacağız, doğru mu söyledin, yoksa yalancılardan mı oldun?’ dedi. 28 ‘Bu mektubumla git, onu kendilerine bırak sonra onlardan (biraz) uzaklaş, böylelikle bir bakıver, neye başvuracaklar?’ 29 (Hüdhüd’ün mektubu götürüp bırakmasından sonra Saba melikesi Belkıs:) Dedi ki: ‘Ey önde gelenler gerçekten bana oldukça önemli bir mektup bırakıldı.’ 30 ‘Gerçek şu ki, bu, Süleyman’dandır… 31 (İçinde de:) ‘Bana karşı büyüklük göstermeyin ve bana müslüman olarak gelin’ diye (yazılmaktadır).  (…) 35 ‘Onlara bir hediye göndereyim de, bir bakayım elçiler neyle dönerler.’ 36 (Elçi hediyelerle) Süleyman’a geldiği zaman: ‘Sizler bana mal ile yardımda mı bulunacaksınız? Allah’ın bana verdiği, size verdiğinden daha hayırlıdır; hayır, siz, hediyenizle sevinip öğünebilirsiniz’ dedi. 37 ‘Onlara dön, biz onlara öyle ordularla geliriz ki, karşı koymaları mümkün değil ve biz onları ordan horlanmış-aşağılanmış ve küçük düşürülmüşler olarak sürüp çıkarırız.’ 38 (Elçinin gitmesinden sonra Süleyman:) ‘Ey önde gelenler, onlar bana teslim olmuş (müslüman)lar olarak gelmeden önce, sizden kim onun tahtını bana getirebilir?’ dedi. 39 Cinlerden İfrit: ‘Sen daha makamından kalkmadan, onu sana getirebilirim, ben gerçekten buna karşı kesin olarak güvenilir bir güce sahibim.’ dedi. 40 Yanında kitaptan ilmi olan biri dedi ki: ‘Ben, (gözünü açıp kapamadan) onu sana getirebilirim.’ Derken (Süleyman) onu kendi yanında durur vaziyette görünce dedi ki: ‘Bu Rabbimin fazlındandır, O’na şükredecek miyim, yoksa nankörlük edecek miyim diye beni denemekte olduğu için (bu olağanüstü olay gerçekleşti). Kim şükrederse, artık o kendisi için şükretmiştir, kim nankörlük ederse, gerçekten benim Rabbim Gani (hiç bir şeye ve kimseye ihtiyacı olmayan)dır, Kerim olandır. 41 Dedi ki: ‘Onun tahtını değişikliğe uğratın, bir bakalım doğru olanı bulabilecek mi, yoksa bulmayanlardan mı olacak? 42 Böylece (Belkıs) geldiği zaman ona: ‘Senin tahtın böyle mi?’ denildi. Dedi ki: ‘Tıpkı kendisi. Bize ondan önce ilim verilmişti ve biz müslüman olmuştuk.’ 43 Allah’tan başka tapmakta olduğu şeyler onu (müslüman olmaktan) alıkoymuştu. Gerçekte o, inkâr eden bir kavimdendi. 44 Ona: ‘Köşke gir’ denildi. Onu görünce derin bir su sandı ve (eteğini çekerek) ayaklarını açtı. (Süleyman:) Dedi ki: ‘Gerçekte bu, saydam camdan olma düzeltilmiş bir köşk-zemindir.’ Dedi ki: ‘Rabbim, gerçekten ben kendime zulmettim; (artık) ben Süleyman’la birlikte alemlerin Rabbi olan Allah’a teslim oldum.’ {Görüşüme göre suya benzeyen saydam camdan zemin ile cennetin altından ırmaklar akması birbiriyle benzerdir.}