Mekke’de doğup -kabrinin de bulunduğu- Medine’de ölen Muhammed (570-632) Arap bir Kureyş kabilesinden olan bir insandır.[151] Muhammed’in babası doğmadan annesi ise 6 yaşındayken öldü.[151] 620’de ölen ilk eşi Hatice’den sonra 11 kişiyle evlendi: 17 tane de cariyesi/zevcesi vardı.[152] Hatice’den olan 7 çocuğundan 3 oğul çocukken öldü, 4 kız ise yaşadı: Cariyesi Mariye’den[153] 630’da doğan oğul da çocukken öldü[154]. Amcası Ebu Talib bir tüccardı. Ticaret için Suriye’ye giderken ∼10 yaşındaki Muhammed’i de yanında götürmüştü. Muhammed 10’lu yaşlarda bir çobanken Mekke’de hem akrabalarının hem de başkalarının koyunlarını güdüyordu.[150] 14-20 yaş aralığındayken amcalarıyla birlikte[151] -haram aylarda başlayan[155]– Ficar savaşına katıldı.[151] 15-20 yaş aralığındayken Hilfü’l-fudûl’a katıldı.[150] Hilfü’l-fudûl örgüt/teşkilat tarzında bir hilftir.[156] Bu teşkilatın amaçları şunlardı: Kabe’yi korumak, savaş eğitimi vermek, haksızlığa uğramışları korumak, diğer yerli teşkilatlarla ve yabancı (yahudi, hıristiyan vs.) topluluklarla ticaret ve kültür alışverişi yapmak.[150][156][157] O dönemlerde Mekke’de ticaretle uğraşmak yaygın olduğundan ve Kureyş kabilesinin de (Muhammed’e bakan Ebu Talib’in de kumaş, tahıl vs. satıp) ticaretle uğraşmasından dolayı Muhammed ticarete başlayıp bir tüccar oldu.[151] 15-20 yaşlarındayken Mekke’deki ticari hayatının yanı sıra onun ticaret amacıyla Mekke dışındaki gittiği -bilinen- yerler şunlardır: (günümüze göre) Basra Körfezi’nin batısındaki Bahreyn’in iç tarafı ile Birleşik Arap Emirlikleri, Arabistan’ın aşağısındaki Yemen, Mısır’ın altındaki Habeşistan ve Suriye: Burada kurulan büyük panayırlara/pazarlara; Yahudiler, Hıristiyanlar vs. gibi neredeyse her dinden ve mezhepten insanların geldiği ve/veya Mezopotamya’dan gelen çeşitli insanlar, İran’dan gelen Farsiler, Orta Doğu’dan gelen çeşitli Araplar, Hindistan’dan gelen Hindular, Çin’den gelenler vs. gibi neredeyse dünyanın her yerinden buralara gerek alıcı gerekse satıcı olarak insanlar akın ediyordu.[150][151][158][159] Muhammed bu ticaret gezileri eşliğinde çeşitli toplumları, kültürleri, onların dillerini ve dinlerini, siyasi ve sosyal hayatlarını ve saireyi öğrendi. Bu sayede artık bilgili biriydi, uyanmış ve gözleri açılmıştı.[151] 20 yaşını geçtiğinde de bu ticari seyahatlere devam etti. Parası olanlar bir tüccar tutup onu ticari seyahate gönderirdi, bu sayede ikisi de kazanmış olurdu. Muhammed de bu şekilde teklifler almaya başladı. Öncesiyle ve bu tekliflerle ticaretini geliştirip para kazanan Muhammed ∼25 yaşındayken çok zengin olan -ticaretle uğraşan- Hatice’den büyük bir teklif alarak Suriye’deki Şam’a gidip buradaki ticaretten fazlaca para kazanıp döndüğünde ikisi için de karlı bir iş olmuştu.[151][153] 25-40 yaş arasındayken Muhammed’in hayatı hakkında kaynaklarda -bir tane hariç- hiçbir bilgi bulunmamaktadır. 40-43 yaş aralığında iken de ailesi ve yakınlarından 21 kişi ona peygamber olarak inanmıştır.[151] Muhammed İslam’ı 632’ye kadar Mekke ve Medine çevresine savaşlarla yaymıştır.[160]
Kur’an’daki Analizi
Enfal 34 Onlar, Mescid-i Haram’dan (insanları) alıkoyarlarken ve onun (gerçek ve layık) koruyucuları değilken Allah, ne diye onları azablandırmasın? Onun (asıl) koruyucuları yalnızca korkup-sakınanlardır. Ancak onların çoğu bilmezler.
___________________
[150] Bu sitedeki yazıma bk. (Dizin 368).
[151] Fayda, age., s. 408-411, 422.
[152] Aişe Abdurrahman, “Hz. Muhammed’in Evlilik Hayatı”, Şenyıldız Yayınevi, İstanbul 1982, s. 9-168. (Bu cümledeki sayılar bu kitapta tek bir sayfada yazmadığından, kitapta ilgili kadınların ismiyle başlayan başlıkların altındaki metne tek tek bakılarak ilgili sayılar çıkartılmıştır.)
[153] Kandemir, “Hatice”, age., s. 465, 466.
[154] Asri Çubukçu, “İbrahim”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 2000, <http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c21/c210223.pdf> Erişim: 20 Temmuz 2018, Cilt: 21, s. 273. ss. 273, 274.
[155] Hüseyin Algül, “Ficar”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 1996, <http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c13/c130017.pdf> Erişim: 20 Temmuz 2018, Cilt: 13, s. 52. ss. 52.
[156] Nadir Özkuyumcu, “Hilf”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 1998, <http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c18/c180012.pdf> Erişim: 20 Temmuz 2018, Cilt: 18, s. 29, 30. ss. 29, 30.
[157] Bu sayfada bk. 236. konu.
[158] Mustafa Ağırman, “Deba”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 1994, <http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c09/c090042.pdf> Erişim: Mart 2017, Cilt: 9, s. 61. ss. 61.
[159] Murat Sarıcık, “Hz. Ömer: Adalet Timsali”, Nesil Yayıncılık, İstanbul 2009, Nesil Digital 2015, <https://books.google.com.tr/…Murat-Sarıcık:-Hz-Ömer:-Adalet-Timsali…> Erişim: Mart 2017, (s.y.), “Pazarlar ve Pazarların Önemi” adlı bölüm ile içindeki “Muşakkar Panayırı” ve “Deba Panayırı” adlı konular.
[160] Erdoğan Aydın, “Nasıl Müslüman Olduk?”, Kırmızı Yayınları, İstanbul, 23. Baskı, 2008, Internet Archive, 2014, <https://archive.org/stream/ErdoganAydinNasilMuslumanOlduk/Erdogan Aydin – Nasil Musluman Olduk#page/n27> Erişim: Mart 2017, s. 58.
Kur’an’ın neredeyse yarısında kıssa ile anlatma mevcuttur.[161] Kıssa TDK’da: Ders alınması gereken hikaye, kısa, şaşkın-aptal kimse, anlatı, roman-masal tarzında anlatma, hikayeleme; gerçek, düş/düşsel veya gerçek-düş karışımı olayların anlatımı olarak geçmektedir.[162]
Ebu Abdirrahman’ın Muhammed’den duyduğu söylenilen şu hadis Buhari, Müslim ve Tirmizi’de geçer: “İslam beş şey üzerine bina edilmiştir. Kelime-i Şehadet, namaz kılmak, oruç tutmak, Kabe’yi tavaf etmek ve zekat vermektir”. İslam Geleneği’ndeki “İslam’ın Beş Şartı” bu hadisten kaynaklanmakta olup Kur’an’ın hiçbir yerinde “İslam’ın şartı beştir” vb. bir ifade geçmez ama bu şartlar Kur’an’da farz olarak geçer. Kelime-i Şehadet’teki Allah birdir ve Muhammed onun elçisidir söylemindeki Allah (Tanrı) birdir inancı Muhammed’den önceki inançlarda fazlaca bulunmaktaydı fakat Muhammed’in müjdelenmesi Kur’an’ın dışında başka hiçbir kaynakta bulunmamaktadır. Kur’an’da secde ve namaz ibadeti farzdır.[161] Farz: Kur’an’da ve hadislerde geçen ve fıkıh usulünce “yapılması kesinlikle istenen” fiildir.[163] Türkçe’de namaz kelimesinin Arapça eşi dua, hayır dua anlamına gelen salat, çoğulu ise salavattır. Namaz belli fiilleri, sözleri, tekrarlanan dini sözleri, saygı sunmayı/göstermeyi, şükretmeyi içinde barındıran bir ibadettir. Namaz ∼620’de farz olmuştur ve Kur’an’da 90’dan fazla ayette geçip her türlü detayı Muhammed tarafından açıklanmıştır. Namaz ibadeti Yahudi ve Hıristiyanlar’da ruküsüz, Muhammed’den önceki diğer birçok inançta ise kıyam, rukü ve secde eşliğinde tekrarlanan sözler ile İslam’dakinin aynısı olarak bilinmekteydi, kılınıyordu. Yanı sıra bu namazların vakitleri, rekat sayıları vb. değişebiliyordu. Tutmak ve uzaklaşmak anlamındaki oruç (Türkçe), savm/sıyam (Arapça); insanın, Güneş’in doğuşu ve batışı arasında orucu bozanlardan (yemek, içmek vs.) uzak durması olarak ifade edilir ve Kur’an’da farz ibadetlerdendir. Önceki inançlarda da bulunmaktaydı: Yanı sıra Yahudi ve Hıristiyanlar’da (veya Ehl-i Kitap’da ve/veya Nasaralar’da) ek olarak geceleri cinsi ilişki de yasaktı, bu sebepten dolayı bunun üzerine şu ayet (≅izin) (nüzul oldu) geldi: “Oruç gecelerinde hanımlarınıza yaklaşmak size helal kılındı…” (Bakara 187) (“!”). Konuşmama orucu da mevcuttur. [Düşünmeme orucu, sıfır düşünce orucu olabilir mi acaba (?)]. Arıtma, temizleme, çoğal(t)ma, fazlalaşma, üretme, bereketleme ve övme gibi anlamlarına gelen zekat: “Belli malların, belli bir bölümünü, Allah’ın belirlediği kimselere mülk olarak vermektir” olarak ifade edilir. (“Allah’ın belirlediği” kısmına dikkat…). Zekat ibadetine ise bağışları da içine alan sadaka(t) denilir. Zekat ∼624’te farz oldu. Kur’an’da 32 kez, bunlardan 28’i ise namaz ile beraber geçer: Kişilerin dışında kimi kavimler bile zekat vermeyle emrolunmuştur. Zekat ibadeti önceki inançlarda da bulunmaktaydı. İsteyerek özel bir ziyarette bulunma derin anlamıyla ziyaret etmek, yönelmek gibi lügat anlamı olan hac: Kur’an’da doğrudan farz değil (ilgili ayetlerde bu farzdır denmiyor) ama dolaylı olarak farz kabul edilen (ayetlerde yapılması istenen) bir ibadettir. Dinsel işlevinin yanı sıra hac ticaret için de yapılabilir, yapılmaktadır: “Hac mevsiminde ticaret yaparak, Rabbinizden gelecek bir lütfu aramanızda size herhangi bir sakınca yoktur…” (Bakara 198). (Kabe’nin etrafındaki dev ticaret yapılarını yapanların tutunduğu ayet bu olsa gerek). Cahiliye Arapları Kabe’yi tavaf edip kestikleri kurban etini yemezlerdi, fakirlere dağıtırlardı fakat bunun üzerine nüzul olan ayetle kesenin de yiyebileceği bir duruma getirildi: “İnsanlar arasında haccı ilan et ki, gerek yaya gerekse nice uzak yoldan yorgun argın develer üzerinde, kendilerine ait bir takım yararları yakınen görmeleri, Allah’ın rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerinde belli günlerde Allah’ın ismini anmaları için Sana gelsinler. Artık ondan hem kendiniz yiyin, hem de yoksula fakire yedirin,” (Hac 27, 28). Muhammed’den önce hac ibadetinde yapılanlar sonrasında da (ve günümüzde de) neredeyse aynen devam etti; tavaf (ve esnasında söylenen, tekrarlanan sözler), zemzem içme, Safa ve Merve tepeleri arasında gidip geme (say yapma), şeytan taşlama, kurban kesme, Mekke’nin doğusundaki Arafat tepesinde toplanma (≅durma, buluşma, tanışma) gibi. Muhammed’le yapılan küçük değişikliklerin -görüşüme göre- en iyisi öncesinde Araplar “bazen” tavafı çıplak da yapabiliyorlardı, buna nüzul olarak: “Ey Ademoğulları her mescide girişinizde elbiselerinizi giyin…” (Araf 31) ayeti/maddesi geldi.[161] [Yalnız burada neden çıplak tavaf ediliyordu -ayrıca ayette Kabe’ye çıplak(ımsı) girmeyin diyor- acaba Muhammed’den öncesinde Kabe bir tanrı(lar) adına yapılan uhrevi bir cinsel ilişki mabedi miydi ki (?)]
___________________
[161] Abdullah Acar, “Önceki Ümmetlerin İbadetleri Hakkında Kur’an Kıssalarındaki Bilgiler Kapsamında ‘İslam Beş Şey Üzerine Bina Edildi’ Hadisi Hakkında Bir Değerlendirme”, Eskişehir Osmangazi Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 1, 2014, <http://dergipark.gov.tr/download/article-file/308310> Erişim: 24 Temmuz 2018, s. 40-43, 51, 53-57, 60, 61, 63, 64. ss. 39-68. (Kur’an maddeleri bu kaynaktan alındı.) (Kaynak olarak kullandığım bu makale bence daha iyi yazılabilirdi çünkü makalenin yazarı makalede Kur’an’dan önceki hayata dair birtakım bilgileri Kur’an’dan verip yine kaynak olarak Kur’an’ı gösterdiğinden bir “kısır döngü” içine girmektedir.)
[162] Türk Dil Kurumu (TDK), Büyük Türkçe Sözlük, “Kıssa”, “Anlatı”, <http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&view=bts> Erişim: 23 Temmuz 2018.
[163] İbrahim Kâfi Dönmez, “Farz”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 1995, <http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c12/c120100.pdf> Erişim: Mayıs 2018, Cilt: 12, s. 184. ss. 184.
Cin: İslam öncesindeki Araplar ruhlara, cinlere, şeytanlara ve meleklere inanıyorlardı: İyi güçler ve kötü güçler olarak bir ayrım vardı: Ruhlar alemindeki melekler ve bazı cinler iyi ve yararlıydı, şeytanlar ve bazı cinler ise kötü ve zararlıydı. Taş, ağaç, kuyu, mağara gibi yerlerde bulunup insana fayda veya zarar verebilecek varlıklara inanıyorlardı. Dünyada olan pek çok olayı onların yaptıklarına, kabileler/gruplar halinde yaşadıklarına, birbirleriyle savaştıklarına, fırtına gibi bazı tabiat olaylarını onların yaptığına, insanları öldürdüklerine-kaçırdıklarına, yardım ettiklerine, hastalıklara ve deliliğe sebep olduklarına, insanların cinlerle de evlenebildiklerine, insanlar gibi yiyip içtiklerine, çoğunlukla ıssız-tenha-karanlık yerlerde yaşadıklarına, yılan gibi hayvan suretine girebildiklerine inanıyorlardı.[164]
Kur’an’daki Analizi
Rahman 33 Ey cin ve ins toplulukları… 39 İşte o gün, ne insana, ne cinne günahından sorulmaz.
Neml 17 Süleyman’a cinlerden, insanlardan ve kuşlardan orduları toplandı ve bunlar bölükler halinde dağıtıldı.
Sebe 12 Süleyman için de, sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay (mesafe) olan rüzgara (boyun eğdirdik); erimiş bakır madenini ona sel gibi akıttık. Eli altında Rabbinin izniyle iş gören bir kısım cinler vardı. Onlardan kim bizim emrimizden çıkıp-sapacak olsa, ona çılgın ateşin azabından taddırırdık.
Ahkaf 29 Hani cinlerden birkaçını, Kur’an dinlemek üzere sana yöneltmiştik. Böylece onun huzuruna geldikleri zaman, dediler ki: ‘Kulak verin;’ sonra bitirilince kendi kavimlerine uyarıcılar olarak döndüler. 30 Dediler ki: ‘Ey kavmimiz… bir kitap dinledik…’
Cin 1 …Cinlerden bir grup… şöyle demişler:… 6 ‘…İnsanlardan bazı adamlar, cinlerden bazı adamlara sığınırlardı. Öyle ki, onların azgınlıklarını arttırırlardı.’ 14 ‘Ve elbette bizden müslüman olanlar da var, zulmedenler de. …’
Nas 4 ‘Sinsice, kalplere vesvese ve şüphe düşürüp duran’ vesvesecinin şerrinden. 6 …cinlerden… (…Allah’a sığınırım).
Sahih bir hadise göre Dabbetül Arz kıyamet alametlerindendir.[165] Kur’an’da dabbe yerden çıkacak bir şey olup çeşitli yorumlamalara göre canlı bir yaratıktır[166] veya olağanüstü bir olaydır[167].
İncil ve Kur’an’daki Analizi
İncil: Vahiy 13:1 Sonra on boynuzlu, yedi başlı bir canavarın denizden çıktığını gördüm. 11 Bundan sonra başka bir canavar gördüm. Yerden çıkan bu canavarın kuzu gibi iki boynuzu vardı, ama ejderha gibi ses çıkarıyordu.
Kur’an: Neml 82 O söz, başlarına geldiği zaman, onlara yerden bir Dabbe çıkarırız; o da, insanların bizim ayetlerimize kesin bir bilgiyle inanmadıklarını onlara söyler.
___________________
[164] M. Süreyya Şahin, “Cin”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 1993, <http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c08/c080007.pdf> Erişim: 25 Temmuz 2018, Cilt: 8, s. 8. ss. 5-8.
[165] Osman Oral, “Muhammed Zahidü’l-Kevseri’nin Ref’ ve Nüzül-i İsa Görüşünün Kelami Açıdan Değerlendirilmesi”, Kelam Araştırmaları Dergisi, Cilt: 13, Sayı: 1, 2015, <http://dergipark.gov.tr/download/article-file/179964> Erişim: 25 Temmuz 2018, s. 360. ss. 353-371.
[166] Halil Altuntaş, Muzaffer Şahin, Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) Kur’an-ı Kerim Meali, DİB Yayınları, Ankara, 1. Baskı 2001, <https://kuran.diyanet.gov.tr/mushaf/kuran-meal-2/neml-suresi-27/ayet-82/diyanet-isleri-baskanligi-meali-1> Erişim: 25 Temmuz 2018.
[167] Bulaç, age., s. 229.