Konu 270: MUHAMMED’İN RESİM-HEYKEL’İ YASAKLATMASI, RESMİNİ ÇİZDİRMEMESİ ve İPEK

 

Kur’an: Al-i İmran 3: “Döl yataklarında size dilediği gibi suret veren O’dur. …”, Hicr 28, 29: “Hani Rabbin meleklere demişti: ‘Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım.’ ‘Ona bir biçim verdiğimde ve ona ruhumdan üflediğimde hemen ona secde ederek (yere) kapanın.’”, Secde 7: “Ki O, yarattığı her şeyi en güzel yapan ve insanı…” 9: “…’düzeltip bir biçime soktu’ … kulak, gözler ve gönüller var etti.”, Haşr 24: “O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, ‘şekil ve suret’ verendir. …”, Teğabün 3: “… suretlerinizi güzel yaptı …”, Naziat 27: “Yaratmak bakımından siz mi daha güçsünüz yoksa gök mü? (Allah) Onu bina etti.”, A’raf 54: “…yaratmak … (yalnızca) O’nundur. …” 191: “… hiç bir şeyi yaratamayan şeyleri mi ortak koşuyorlar?” 194: “… taptıklarınız sizin gibi kullardır. …” 195: “Onların yürüyecek ayakları … tutacakları elleri … görecek gözleri … işitecek kulakları mı var?”, A’la 2: “O, yaratıp şekillendiren, âhenk veren ve düzene koyandır.” Nahl 13: “Sizin için yeryüzünde çeşitli renk ve biçimlerle yarattığı şeyleri de sizin hizmetinize verdi.” (sadece bu son iki ayet DİB’den alındı[185]) (İnsana hizmet eden robotlar!).

Bu konu hakkında Buhari’nin naklettiği hadislere bakacak olursak: Muhammed’in eşi Âişe (Ayşe) anlatıyor: “Rasûlullah bir seferden dönmüştü. (O yokken) ben, yüklüğün önüne, üzerinde resimler bulunan bir bez (perde) çekmiştim. Rasûlullah perdeyi görünce, çekip attı, (öfkeden) yüzü de renklenmişti. ‘Ey Âişe!’ -buyurdular,- ‘Bil ki, kıyamet günü insanların en çok azap görecek olanı Allah’ın yarattıklarını taklit edenlerdir.’ -Âişe devamla:- Biz o bezi kestik, bir veya iki minder yaptık.” demiştir. Yine Âişe’nin anlattıklarına göre, kendisi üzerinde resimler bulunan bir minder almış ve onu eve koymuştu, Muhammed: “Şu minderin burada işi ne?”, Âişe: “…yaslanasın diye senin için satın almıştım. Bir kusur mu işledim?”, Muhammed: “Bu resimleri yapanlara kıyamet gününde azap edilir ve onlara ‘Hadi bakalım, yaptığınız şu sûretlere bir de can verin.’ denilir. İçinde resimler bulunan eve melekler girmez.” demiştir. Yine Muhammed’in söylediğine göre: “Melekler, içerisinde köpek ve tesâvîr bulunan eve girmezler.” (Tesâvîr: Resim, heykel, suret, timsal vb.). Yine Muhammed: “Her resim yapan (musavvir) cehennemdedir ve Allah, yaptığı resime ruh üfleyinceye kadar bu adama azap eder. Ruh üflemesi de zaten mümkün değildir.”

Bu ayet ve hadislere baktığımızda İslam’da resim, heykel ve saireye sıcak bakılmadığı anlaşılmaktadır öyle ki Muhammed bizzat -her neyde ve nerede olursa olsun, çizilen veya yapılan- resim, heykel, suret, timsal ve benzeriyi yasaklamıştır. Bu yasak sadece ibadet ve türevleri amacıyla yapılan put, heykel vs. için gelmemiştir, “Allah’ın yarattığının hiç kimse taklidini ve/veya benzerini yapamaz” düşünseli için de gelmiştir. Ayrıca Hıristiyanlık’taki İsa, çarmıh vs. görselleri de bu yasak kapsamında yanlış bulunmuştur.[186]

Resmin yasak olmasının görüşüme göre “diğer” nedenleri şunlar da olabilir: Avrupa-Mezopotomya-Mısır gibi bölgelerde heykel-resim sanatının Arabistan’a oranla daha gelişmiş olmasına, madeni paraların üstündeki yabancı krallara ve bir lüks olup herkesin bulamadığı resimli ipekten kumaşlara (elbiselere)[187] tepki olarak. Ayrıca Muhammed’den önce Yeni Eflatunculuk’un kurucusu olup[188] (ki Mısır’dan başlayarak yayılan bu akım İslam dinindeki çoğu düşünceyi içinde barındırır,[189] -ki dolayısıyla- görüşüme göre İslam’ın oluşmasına etki edenler arasındadır) tek bir tanrıya inanan, din ve felsefe alimi olan Plotinus (MS 204-270)[188] “mimesis” (taklik) düşünseli ile resminin veya heykelinin yapılmasını istememiştir[190]. Mimesis (taklit): Platon’un başlattığı bu düşüncede yaşadığımız bu dünya (duyusal alem) gerçek dünyanın (idealar aleminin) bir yansımasıdır, taklididir. Sanat eseri ise bu dünyanın bir yansıması olduğundan taklidin taklididir, kopyanın kopyasıdır. Bu yüzden her türlü sanat (resim, heykel, şiir, tiyatro vs. hepsi) birer mimesistir. Sanat ile hakikatten gittikçe uzaklaşılır: Gerçekliği yansıtması bakımdan sanatın hiçbir değeri yoktur. Özetle değer sırası; sanat, bu dünya ve gerçek dünya olarak en yalandan en gerçeğe doğru dizilir.[191]

İpek böceğinden elde edilip çeşitli işlemlerden geçirilen ipeğin asıl vatanı Çin’dir. Çin’de ilk kullanımı MÖ 3. binyıla dayanıp MÖ 1. binyılın ikinci yarısına kadar sadece burada bulunmaktaydı. Çin’de ipek elbise giymek 1911 yılına kadar bir lükstü ve bu zamana kadar köylülerin ipek elbise giymeleri yasaktı. Çin’in titizlikle yapımını gizlediği ipek üretimi maalesef MS 419 yılından sonra -sırasıyla- Orta Asya, İran, Bizans ve saireye yayıldı. Bu yayılmadan önce ipeğin ipek böceğinden üretildiğini bilmeyen toplumlar (Persler’in -MÖ 4. yy.- ürettiği kalitesiz-kaba yaban ipeği ve Hintliler’in -MÖ 4. yy.- üretip bildiği iyi ipek hariç) bunu öğrenince ipek üretmeye başladılarsa da Çin kadar kaliteli -ince ve dayanıklı- ipek yapamadılar. Zaten bu yüzdendir ki MÖ 2. yy.dan itibaren var olup Çin, Orta Doğu, Mısır, Avrupa güzergahındaki İpek Yolu aracılığıyla Çin, ucuza yapıp sattığı kaliteli ipeklerden fazlaca kazanç elde etti. İpek Yolu’nun (bu yollar ağının) oluşmasına sebep olan birinci etmen ipektir. MÖ 4. yy.da imparator da dahil Pers sarayında yaban ipeğinden elbiseler giyilmekteydi. Hellenistik Dönem’den beri İskenderiye’de (Mısır) seçkin kadınlar ipekten elbise giyerlerdi, 7. Kleopatra P. (MÖ 51-30) bunların en tanınmışıdır. İpek, Roma İmparatorluğu’na MÖ 46 yılında girdi; ve bu tarihin devamında Parthlar’dan (İran) aldıkları ipek onlara pahalıya mal oluyordu. Öyle ki Roma hükümetinde bulunan aristokrat aileler (soylular, seçkinler) ve lükse düşkün zengin kadınlar ipek için (ipekten elbise ve ipekten mallar için) Hint kıtasını altına boğuyordu. Bu yüzdendir ki Roma senatosu bazen ipeğin alınmasını ve giyilmesini yasaklatmıştır. O dönemlerde ve devamında; Roma, Bizans, Parth, Sasani, Kuşan, Çin gibi devletlerde (yani Avrupa, Asya, Mısır ve etrafı, Arabistan da dahil Orta Doğu’da kısacası tüm dünyada) ‘ipek demek altın demek’ olup[192] ipeğin değeri altınla ölçülmekteydi (ilerleyen dönemlerde de çok pahalıydı):[192][193] İpeğe “tanrısal iplik” de deniliyordu:[193] Ekonominin (refahlığın) ve lüksün bir göstergesiydi: Yanı sıra devletler, kavimler ve göçebeler arası ilişkilerde bir güç göstergesi olarak siyasi amaçlarla da kullanılmaktaydı. 6. ve 7. yy. da dahil uzun bir dönem boyunca pahalı ve lüks bir ürün olarak ipeğe olan ilgi neredeyse tüm dünyada olduğu gibi Arabistan’da da devam etti.[192]

Altın ve gümüş levhaların ince-uzun hale getirilip (ve/veya altın ve gümüş parçaların) ipliklerle birleştirilmesiyle yapılan ağır elbiselerin tarihi çok eskiye gitse de bunun zirve noktası Asia (Ege) Kralı 1. Attalos’a (MÖ 241-197) dayanmaktadır. Çünkü onun döneminde altından ve gümüşten çok esnek, fazlaca eğilebilen ince metal ipliklerin üretilmesi (tekniği) bulunmuş ve bunların yün ve ipekle eğdirilmesi veya birleştirilmesi ile ihtişamlı (ve hafif) elbiselerin yapımına başlanmıştı. Öyle ki bu biçimde süslenerek özel bir görünüm kazanan kumaşlara “Attalik” (Attaloslu) denilmiştir. Pergamon’dan (İzmir) çıkan bu altın işlemeli kumaş kısa sürede batısındaki Romalılar’a yayıldı (tabii sonrasında tüm Roma İmparatorluğu’na da). Altın-ipek karışım oranı (ki tamamen altından da kumaş yapılabiliyordu) ve mücevher eklenmesine göre bu tarz elbiselerin ağırlığı değişebiliyordu.[193] Bildiğimiz üzere tarih boyunca toplumlar altına (ve değerli madeni taşlara) tanrısal-ilahi bir anlam yüklemişlerdi. Liderlik makamının tanrısallıkla ilişkilendirilmesinde altının önemi büyüktü.[193][194] Altın işlemeli elbiseler neredeyse tüm dünyada biliniyordu ama bu madenin azlığından dolayı öyle herkes giyemiyordu: Gerek tanrısallık gerekse ihtişamın bir göstergesi olarak liderlerin, soyluların ve çok zenginlerin giyebildiği bu elbise[193] Atlas kumaşı olarak günümüze kadar geldi.[195] Atlas kelimesi aslında Eski Yunan’da cenneti taşıyan[196] ve/veya Zeus tarafından gökteki yıldızlara dönüştürülen bir titan olan Atlas’tır:[197] Doğal olarak ipekten atlas kumaşı sözündeki atlas da buradan gelmekte olup görüşüme göre bu öbeğin oluşmasında kral (At)t(a)(l)o(s)’un da etkisi vardır.

Kur’an’daki Analizi

İnsan 11 …Allah, onları … korumuş… 12 Ve sabretmeleri dolayısıyla cennetle ve ipekle ödüllendirmiştir.
Kehf 31 Onlar; …Adn cennetleri onlarındır, orada … hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler giyerler ve tahtlar üzerinde kurulup dayanırlar.
Hac 23 Hiç şüphesiz Allah, iman edenleri ve salih amellerde bulunanları altından ırmaklar akan cennetlere sokar, orada altından bileziklerle ve incilerle süslenirler; oradaki elbiseleri ipek(ten)tir.
Duhan 52 Cennetlerde… 53 Hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan (elbiseler) giyinirler, karşılıklı (otururlar).

___________________
[185] DİB Kur’an-ı Kerim Mealibk. ve bk. (166. dipnota bakınız).
[186] Sorularla İslamiyet, “Resim ve fotoğraf konusunda detaylı bilgi verir misiniz? İslâm’ın bu konuya bakışı nasıldır? Canlılara ait resimler çizilebilir mi?”, 10 Ağustos 2006, <https://sorularlaislamiyet.com/resim-ve-fotograf-konusunda-detayli-bilgi-verir-misiniz-islamin-bu-konuya-bakisi-nasildir-canlilara> Erişim: Kasım 2011.
[187] Bu cümledeki görüş bana ait olup cümlenin içinde geçen ilgili bilgiler yazının devamında verildi: Özellikle Ülfet’teki 258 tane görsele bakınız.
[188] Mehmet Sait Reçber, “Plotinus: Tanrı’nın Birliği ve Basitliği Üzerine”, Ankara Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 51, Sayı: 1, 2010, <http://ktp.isam.org.tr/pdfdrg/d00001/2010_c51_1/2010_c51_1_recberms.pdf> Erişim: 29 Temmuz 2018, s. 60, 62. ss. 59-78.
[189] Eyüp Şahin, Haris Macic, “İslâm Felsefesine Bir Adım Olarak Neoplatonism (Yeni Eflatunculuk): Proclus ve Fârâbi Arasında Metafizik Bir Karşılaştırma”, Ankara Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 2, 2014, <http://sobild.ankara.edu.tr/index.php/sobild/article/view/823/188> Erişim: 29 Temmuz 2018, s. 193, 194. ss. 192-226.
[190] Wikipedia Autoren, “Plotin” (☆), Wikipedia, Die freie Enzyklopädie, <https://de.wikipedia.org/wiki/Plotin> Erişim: 30 Temmuz 2018.
[191] Esra Yıldız Turan, “Platon’un İdealar Kuramı Ekseninde Mimesis Olarak Sanat”, Tarih Okulu Dergisi, Yıl: 8, Sayı: 22, Haziran 2015, <http://www.johschool.com/Makaleler/2102104261_1. ESRA YILDIZ TURAN.pdf> Erişim: 30 Temmuz 2018, s. 1. ss. 1-8.
[192] Mehmet Tezcan, “İpek Yolu’nun İran Güzergâhı ve İpek Yolu Ticaretine İran Engellemesi”, Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, Cilt: 3, Sayı: 1, 2014, <http://www.tekedergisi.com/makaleler/1621417040_6tezcan.pdf> Erişim: 29 Temmuz 2018, s. 96-99, 104, 109, 110, 117. ss. 96-123.
[193] Ülfet Yıldırım, “Antik Dönemde Kadın ve Süslenme“, Dokuz Eylül Ü. Klasik Arkeoloji Programı, Yüksek Lisans Tezi, 2009, <http://acikerisim.deu.edu.tr/xmlui/handle/12345/11098> Erişim: 29 Temmuz 2018, s. 16, 97, 118, 134, 179, 181, 182, 184, 185, 227. (Linkte göster/aç’a tıkladığınızda PDF dosyası indirilecektir.) (Bu değerli çalışmada 238. sayfadan sonraki “Ek” kısmında -yani çalışmanın sonunda- 79 tane sayfada bulunan 258 adet görsele bakmanızı öneririm.)
[194] Bu sitedeki yazılarıma bk. (Dizin 183), bk. (Dizin 287, 1.6 dipnot), bk. (Dizin 127).
[195] Semra Özçıtak, “Bergama Arkeoloji Müzesi’nde Bulunan Geleneksel Tekstillerin Kataloglanması“, Dokuz Eylül Ü. Geleneksel Türk El Sanatları Anasanat Dalı, Yüksek Lisans Tezi, 2010, <http://acikerisim.deu.edu.tr/xmlui/bitstream/handle/12345/9711/280178.pdf?sequence=1&isAllowed=y> Erişim: 29 Temmuz 2018, s. 144.
[196] Axel Karenberg, “The World of Gods and the Body of Man: Mythological Origins of Modern Anatomical Terms”, Anatomy: International Journal of Experimental and Clinical Anatomy, Cilt: 7, Sayı: 1, 2013, <http://dergipark.gov.tr/download/article-file/371117> Erişim: , s. 8. ss. 7-22.
[197] Didem Demiralp, “Eski Yunan Yazınından İki Ekphrasis Örneği – Homeros’un ‘Akhilleus’un Kalkanı’ ile Hesiodus’un ‘Herakles’in Kalkanı’nın Karşılaştırılması”, Turkish Studies, Cilt: 9, Sayı: 10, Sonbahar 2014, <http://www.academia.edu/10114307/two_ecphrasis…> Erişim: 29 Temmuz 2018, s. 362. ss. 359-370.