SİTE DİZİNİNDEKİ 233. KONU
KABE’NİN DERİN ANALİZİ
Büyük ihtimalle Kâbe, MÖ 2. binyılda yaşamış Hz. İbrahim tarafından yapılmamıştır.[1] Yapılış amacını da gökyüzü cisimlerine tapınma yeri olarak adlandırabiliriz. Bu gökyüzü cisimleri Güneş, Ay ve Yıldızlar (veya gezegenler) idi ve bunlara ayinler düzenlenirdi.[2][3] Ayrıca Kabe’ye, Güneş Tapınağı[2] veya Güneş Kültü Tapınağı ya da Putlar Evi (Hubal’ın Evi)[1] ya da Şiva Tapınağı[3] diyebiliriz. Kabe’yi; Tanrılaştırılmış gökyüzü cisimleri, Tanrıların sembolü haline getirilmiş gökyüzü cisimleri, put olarak yapılan çeşitli Tanrılar ve Tanrıların sembolü haline getirilmiş putlar konularını kapsayan bir tapınım yeri olarak düşünebiliriz.[3][4] Muhammed Kabe’ye tapınma biçimlerinin bazı uygulamalarını değiştirerek İslam çerçevesinde aktarmıştır.[1]
SİTE DİZİNİNDEKİ 234. KONU
Kâbe’den Önceki ve Benzer İbadethaneler
Hatırlatmak gerekir ki; tapınak, mabet ve ibadethane eş anlamlı kelimelerdir. İslam’dan önce Kabe’ye hac veya ziyaret vardı.[1] Kâbe yapılmadan önce, diğer toplumların inançlarındaki tapınaklarda toplanma veya hac veya ziyaret mevcuttu. Mesala; çok eskiye dayanan Ekur Tapınağı, yaklaşık MÖ 4000’lerde yapılan Enki Tapınağı, yaklaşık MÖ 3200’lerde yapılan Eanna Tapınağı, yaklaşık MÖ 3000’lerde yapılan Anu Tapınağı ve Eşağil Tapınağı, İştar Tapınağı gibi çoğaltabiliriz. Yedi Işıklar Tapınağı, Kudüs Tapınağı vb. örnekleri de ekleyebiliriz.[5]
Tarih sürecinde insanlar yapıları, kişileri, yerleri, nesneleri kutsallaştırmıştır. İnsanlar eskiden bu yana kendilerine tapınaklar yaparak buraları kutsal olarak görmüştür. Sümerlerin-Babillerin-Mısırların-Hinduların-Yunanların kutsallaştırdığı tapınaklar, örnek olarak verilebilir. Kâbe de bu tapınaklardan birisidir. Yahudiler için Kudüs Tapınağı, Hintliler için Ganj Nehri, Hristiyanlar için Meryem Ana Evi kutsaldır.
___________________
[1] Rıza Zelyut, “Hac ve Kâbe’nin Kısa Tarihi”, Güneş Gazetesi, 23 Ekim 2011, <http://www.gunes.com/yazarlar/riza-zelyut-riza-zelyut/hac-ve-kabenin-kisa-tarihi-44148> Erişim: Ocak 2017.
[2] Cihangir Gener, “Batıni Bir Ekol: İsmaililik – İsmaili İnançlarının Türk ve Batı Dünyası Üzerindeki Etkileri”, Historical Sense, 14 Nisan 2002, <http://www.historicalsense.com/Archive/Ismaililik_1.htm> Erişim: Kasım 2011, s. 2. (Bağlantıya ulaşılamıyorsa aynı yazı için bk.)
[3] Purushottam Nagesh Oak, “Was Kaaba a Hindu Temple?” -Kabe Bir Hindu Tapınağı Mı?-, Hinduism, 2004, <http://www.hinduism.co.za/kaabaa.htm> Erişim: Mayıs 2012. Barbara G. Walker, “The Goddess: Her Eternal Symbols and Her Love for Men”, Doorman, 4 Ekim 2003, <http://doormann.tripod.com/the0.htm> Erişim: Kasım 2013, Türkçe’si için bk. “İslam öncesi Arabistan ve İslamiyet’te Hint Töreleri”, Çevirenler: Burlap ve Simonuniti, (i.y.), Turan Dursun Sitesi, <http://turandursun.com/forumlar/archive/index.php/t-4538.html> Erişim: Mart 2018.
[4] Sadettin Ünal, “Kâbe”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 2001, <http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c24/c240016.pdf> Erişimler: 2012, 2017, Cilt: 24, s. 15, 16, 20. ss. 14-21.
[5] Nadir Elibol, “Sümer Tabletleri ve Kutsal Kitaplar“, 3 Sütun, 25 Ekim 2004, <http://www.nadirelibol.com.tr/text/sumertabletleri.html> ET: Mayıs 2012.
SİTE DİZİNİNDEKİ 235. KONU
Kâbe’nin Ticaret ve Tapınım İlişkisi
Kâbe, Mekke’ye kervanların geldiği ve burada konaklamaya başladığı zamanlarda, Mekke’de ticaret kesiminin oluştuğu dönemlerde yapılmış bir tapınaktır. Mekke’nin ticaret ve sermaye merkezi haline gelmesiyle[6] veya ticaretin artması isteğiyle yanı sıra tapınma olanağının sağlanmasıyla, hac ziyareti zamanla kutsallaştırılarak belirli zamanlarda ya da meşhur 3 aylar olarak nitelendireceğimiz dönemlerde kavga ve savaşın olmadığı bir iklim haline getirilmiştir. Tam da bu yüzden Kabe’nin diğer adı Mescidi Haram’dır yani kavganın olmadığı tapınaktır. Böylece bazı dönemlerde Mekke, tüccarlar ve kervanlar açısından güvenli bir yer oluyordu. Hac veya ziyaret dönemlerinde panayırlar kurulur, alışverişler yapılır ticaret üst düzey olurdu[6].[7]
SİTE DİZİNİNDEKİ 236. KONU
Kâbe Tarikatı
Muhammed’in ataları “Kâbe Tarikatı/Grubu (Hılfül Füdul)” adı altında bir örgüt kurdular. Bu Örgütteki / Gruptaki / Tarikattaki Muhammed’in sülalesi, ailesi ve kendisi yıllarca Kâbe’yi ve çevresini emniyetle korudular, nitekim bu bilgiler günümüze dek ulaşmıştır. Tarikat zamanla zayıflamışsa da, Muhammed’in amcası Zübeyr tarafından hac ibadetindeki kabile çatışmalarını engelleme ve ticaretin artması için bu örgüt canlandırılmıştır. Yeniden canlandırılan bu örgütte; mazlumların hakları savunuluyordu ve üyelere savaş sanatları öğretiliyordu. Mekke halkı tarafından lakabı El-Emin (Güvenilir) olan Muhammed: “Bu teşkilata üye olmaktan dolayı gurur duyuyorum” sözünü sık sık tekrarlamıştır. İslamiyet’in ilk -zor- yıllarında Muhammed’e, bu örgütün yardımı çok büyük olmuştur. Muhammed’in amcaoğlu Ali de bu örgütteydi.[8]
SİTE DİZİNİNDEKİ 237. KONU
Hindu İnançlarla Kâbe İlişkisi
Hintli tarihçilerin yaptığı araştırmalara göre, Kâbe külliyatı Hindu inançlarına çok benzemektedir. Topkapı Sarayı Mekteb-i Sultani Kütüphanesi’nde eski Arapça şiir antolojisi olan Sayar-ül Okul adlı kitapta İslam dininin Hindu inançlarından etkilendiği görülmektedir. Yine bu kitapta İslam dininden çok önceleri, Arabistan ve Mekke, Hindu İmparatorluğu’nun bir parçasıydı, dolayısıyla bu bölgede Hindu inançları yaygındı. Hintli tarihçiler hem bu kitaptan hem kendi kaynaklarından ve inançlarından, hem de İslam kaynakları ve inançlarından yararlanarak, İslam dinindeki Kabe ve Hac kültünün Hindu inançlarından geldiğini ortaya koydular.[9]
Arabistan ve Mekke sözcüklerinin kökeni, Hintlilerin Sanskrit dilindeki, Arvastan ve Mekha sözcüklerinden gelmektedir. Sanskritçe’de v harfi b harfine dönüştüğünden Arvastan, Arbastan-Arabistan olmuştur/oluşturulmuştur. (Sanskritçe “Arva” at, “Arvastan” ise atların diyarı demektir. Arap atı.) Sanskritçe’de Mekha, Vedik ateş ibadeti çerçevesinde Kutsal Ateş anlamına gelir; Mekha, Mekke’ye dönüşmüştür.[9] Ayrıca Brahma sözcüğü, Abraham-İbrahim olarak evrilmiştir.
Hinduizm inanç sisteminde Brahma (yaratıcı), Vişnu (hükmedici) ve Şiva (yok edici) olarak Tanrı’nın üç farklı görüntüsü veya 3 büyük Tanrı ve/veya Tanrıça üçlemesi şeklinde tasvirleyeceğimiz bir inanış vardı.[10] Hindu İmparatorluğu’nun Arabistan’da hüküm sürmesi, Hint Kshatriyaların bu topraklarda bulunması, buradaki yerli insanların Hindu inançlarını benimsemesi yanı sıra var olan diğer inançlardan da etkilenmeleri sonucu devam eden süreç içerisinde de, Hilal simgesini de bünyesinde barındıran Şiva tapınaklarına benzer bir yapı olarak Kabe’yi yapmaları ve kabe inançlarını oluşturmaları göz ardı edilmemelidir.[9]
___________________
[6] Ünal, age., s. 15, 16, 20.
[7] Zelyut, ags.
[8] Gener, ags., s. 2.
[9] Oak, ags. Walker, ags. Sayar-ül Okul, Mekteb-i Sultani Kütüphanesi, İstanbul. 18. yüzyılda Türk Hakanı Sultan Selim’in buyruğuyla, daha önceki çalışmalardan derlenmiştir. Ebu Amr Abdül Asama, Harun Reşit gibi sarayın resmi şairleri ve seçkin ozanlar tarafından antoloji derlenmiş, yazılmış ve yayına hazırlanmıştır. Kitap ipektendir ve kenarları süslemelidir. Kitapta biyografik ayrıntılar, İslam öncesi Arap şairlerin şiir derlemeleri, Muhammed peygamberden başlayarak Emevi hanedanının sonuna kadar olan dönemdeki şairlerin şiirleri ve yorumları, Halife Harun Reşit zamanı sonuna kadar olan daha sonraki şairlerin yazıları gibi konular, yazılar, şiirler bulunmaktadır. Antolojide Sanskritçe birçok söz-sözcük bulunur.
[10] Ekrem Sarıkçıoğlu, “Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi”, Fakülte Kitabevi, Isparta 2002, Darul Kitap: İslam Ansiklopedisi, <http://www.darulkitap.kuranikerimde.com/tarih/v2/es-dinlertarihi/index.htm#_Toc148194632> veya <https://tr.scribd.com/document/327938307/Ekrem-Sarıkcıoğlu-Baslangıctan-Gunumuze-Dinler-Tarihi> Erişim: 2012 ve 2018, (s.y.), “Hint Dinleri” bölümü: 1.4, 1.5, 2, 5.3, 5.4.
SİTE DİZİNİNDEKİ 238. KONU
Kâbe Tapınağı İle Hindu Tapınakları Arasındaki Benzerlikler
Kâbe isminin ve yapısının eski Hindu tapınaklarına benzediği görülmektedir. Kâbe Hindu tapınaklarından esinlenerek yapılmıştır.[11] Üstelik isim benzerliği bile söz konusudur. Kapilavastu, Hindistan-Nepal arasında kalan bir bölümdür. Nitekim Buddha burada doğmuştur.[12] Gerek bu bölgede gerekse Hindistan’ın diğer yerlerinde Kapilash[13], Kalpeshwar[14], Kapaleeshwarar[15], Kailash[16] gibi isimlere sahip ve bu isimler çerçevesinde yapılmış birçok tapınak bulunmaktadır.
Hinduizm inanç külliyatı içerisinde Buddha, tasavvur edemeyeceğimiz bir zaman içerisinde reenkarnasyon veya tenasüh çerçevesinde sürekli dünyaya gelerek olgunluğa erişir. Bu seyahat sonsuz üç devirden yani Mahakalpa’dan bile daha uzundur. Ayrıca bir Brahma (Tanrı) gününe “Kalpa” denir. Kalpa, dünya gününden çok daha fazla zamanı içerir.[17] Hindistan’ın Tamil dilinde Kâbe[15], fonetik olarak Kāpā şeklinde ifade edilir[18]. Arapça’da “p” harfi yoktur, yerine “b” kullanılır: Bu yüzden Sanskrit, Tamil ve Hintçe’deki “Ka(p)”, Arapça’da “Ka(b)” olarak söylenir[19]. (Kapila = Kibele ?)
Hindu inançlarında Garbhagriha, “Rahim Odası/Evi” anlamına gelip, tanrının mekanı olup, tapınakların en iç kısmında bulunur. Garbha tapınakları/odaları; küçüktür, penceresizdir, bir girişten oluşur ve odaya çok az ışık girmektedir. Garbha tapınaklarına sadece Pujari yani rahipler girebilmektedir. Garbha’nın içinde Tanrı formu vardır ve tapınak özel olarak kare -küp- şeklinde oluşturulmuştur.[20][11] Kabe’nin de penceresi yoktur, tek girişi -yani kapısı- vardır, kare -küp- biçimindedir ve sadece özel din adamları içine girebilir.[21]
___________________
[11] Oak, ags. Walker, ags.
[12] Sarıkçıoğlu, age., <http://www.darulkitap.kuranikerimde.com/tarih/v2/es-dinlertarihi/index.htm#_Toc148194663> Erişim: 2012 ve 2018, (s.y.), “Budizm” konusu.
[13] Dhenkanal, “Kapilash”, <https://dhenkanal.nic.in/tourist-place/kapilash/> Erişim: 9 Temmuz 2018.
[14] eUttaranchal, “Kalpeshwar Pictures”, <https://www.euttaranchal.com/tourism/photos/kalpeshwar-photos.php> Erişim: Mart 2017.
[15] Oak, ags.
[16] Indian Mirror, “Kailash Temple”, <http://www.indianmirror.com/temples/kailash-temple.html> Erişim: Mart 2017.
[17] Sarıkçıoğlu, age., <http://www.darulkitap.kuranikerimde.com/tarih/v2/es-dinlertarihi/index.htm#_Toc148194632> Erişim: 2012 ve 2018, (s.y.), “Hint Dinleri” bölümü: 1.2, 5.1.2. (1.4: Reenkarnasyon, Reinkarnasyon ve Tenasüh tekrar doğum olarak aynı anlama gelmektedir.)
[18] Google-Çeviri’den bakılmıştır, <https://translate.google.com.tr/?um=1&ie=UTF-8&hl=tr&client=tw-ob#tr/ta/Kâbe> Erişim: Mayıs 2012.
[19] Faruk K. Timurtaş, “Osmanlı Türkçesine Giriş 1“, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, No. 1809, Alfa Yayımcılık, 32. basım, İstanbul 2013, s. 2. Bu sitedeki yazıma bk. (Dizin 345).
[20] Susan Lewandowski, “Buildings and Society: Essays on the Social Development of the Built Environment”, Editör: Anthony D. King, Routledge ve Kegan Paul Ltd. Yay., Londra 2005, <https://books.google.com.tr/books…anthony+king+Buildings+and+Society…> Erişim: Mart 2017, s. 69.
[21] Ünal, age., s. 14-20.
[22] J. B. Ratti, “Kailash Temple at Ellora Represents Pinnacle of Hindu Temple Architecture: It is an ancient YOG TEMPLE – Part 1”, JB Ratti, 25 Nisan 2017, <https://drjbratti.wordpress.com/2017/04/25/kailash-temple-at-ellora-represents-pinnacle-of-hindu-temple-architecture-it-is-an-ancient-yog-temple-part-1/> Erişim: Haziran 2017.
SİTE DİZİNİNDEKİ 239. KONU
Hacer-ül Esved ve Sanghey Ashweta ilişkisi
Hindu inançlarında ve tapınaklarında Shiva Lingam (ya da Sanghey Ashweta ya da Şankara ya da Mahadeva amblemi) adında “beyaz olmayan taş” anlamına gelen kutsal siyah bir taş bulunurdu.[23] Hacer-ül Esved “kara olan taş” anlamına gelir.[24] Bu taş veya taşlar, üç büyük Tanrıdan biri olan Shiva ya da Şiva’nın sembolü idi. Hindular bu taşlara ellerini sürüp-öpüp kutsallaştırmışlardı.[23] Bu gelenek İslam’a da aktarılmıştır.[24] Sayar-ül Okul adlı kitapta, Ömer bin Hasnam’a ait Ebul-Hikem adlı şiirin bir mısrası şöyledir: “Eğer bir kere bile samimiyetle Mahadeva’ya ibadet ederse, dürüstlük yolunda en yüksek konuma ulaşabilir.”
Hinduizm’de, Vedaların kutsal kitaplarında; Şiva tapınaklarındaki, kutsal simgeler veya kutsal kara taş doğu yönüne, tapınağın kapısı da kuzeydoğu yönüne bakmalıdır ve Hintlilerin yaptığı tapınaklar buna uygun olarak yapılmıştır. Kâbe’de de bu inanışı görmekteyiz, Hacer-ül Esved doğuya, kabenin kapısı da kuzeydoğuya bakmaktadır.[25][26]
SİTE DİZİNİNDEKİ 240. KONU
Zem-Zem Suyu ve Ganj Nehri İlişkisi
Hindu inanç külliyatında Ganj Nehri kutsaldır. Hinduların geleneklerinde Şiva tapınaklarının olduğu yerde ganj (su) akıntısı da olmalıdır. Bu nedenle Kabe yakınında Zem-Zem adında kutsal su kaynağı vardır, diğer bir deyişle bu su ganj akıntısıdır.[23]
SİTE DİZİNİNDEKİ 241. KONU
Tavaf
Hinduların, kutsal tapınaklarının etrafında döndükleri bilinmektedir. Bu tavaf veya dönme ya da dolaşma Kabe’deki Hac Ritüeli’nde de mevcuttur.[23] Bildiğimiz üzere Kabe dışında cami, türbe vb. hiçbir İslam yapısının etrafında dönülmemektedir. İslam öncesinde de bu tavafın olduğunu bilmekteyiz[27]. Bu tavaf olayı Hindu inanç sistemininden etkilenmiştir. Yanı sıra Hindu düğün törenlerinde gelin ve damat kutsal ateş etrafında 7 kere dönerlerdi.[23] Ayrıca MÖ 4000 MS 600’lerden bu yana Sümerler, Babiller ve Sabiiler ile gelen geleneklerde 7 rakamı kutsal idi.[28]
SİTE DİZİNİNDEKİ 242. KONU
Hac Sırasında Dikişsiz Elbise
Hindularda eski Vedik uygulamalarında tapınağa girenler dikişsiz beyaz bir çarşaf ile kuşanırlardı. Kâbe’ye hac ve tavaf sırasında, hacılar dikişsiz “İhram” adı verilen beyaz bir çarşaf ile kuşanırlar.[23]
Tevrat ve İncil’deki Benzerliği-Analizi
Tevrat: Çölde Sayım 8:5 Rab Musa’ya şöyle dedi: 8:6 “Levililer’i İsrailliler’in arasından ayırıp dinsel açıdan arındır. 8:7 Onları arındırmak için şöyle yapacaksın: Günahtan arındırma suyunu üzerlerine serp; bedenlerindeki bütün kılları tıraş etmelerini, giysilerini yıkamalarını sağla. Böylece arınmış olurlar. Levililer 19:19 Kurallarımı uygulayın. … Üzerine iki tür iplikle dokunmuş giysi giyme.”[29][30][31]
İncil: Vahiy (Özet: 1:1,2,3,13,17-19; 3:1; 9:17 İsa öldükten sonra Yuhanna kendi görümünde onu görür ve İsa ona vahyi yazdırırken şöyle der[32]) 3:5 “Galip gelen beyaz giysiler giyecek. 4 … beyazlar içinde benimle birlikte yürüyecekler.” 6:11 Onların her birine beyaz birer kaftan verildi. Kendileri gibi öldürülecek olan öbür Tanrı kullarının ve kardeşlerinin sayısı tamamlanıncaya dek kısa bir süre daha beklemeleri istendi.[33]
(Özet: 1:1,2,19; 7:9; 9:17 Yuhanna görümünde vahiy alıyor ve gelecekte olacak olayları -gördüklerini- anlatıyor) 7:9 … büyük bir kalabalık tahtın… önünde duruyordu. Hepsi de birer beyaz kaftan giymişti…
(Kısaltma: 1:9; 7:13 İhtiyarlardan biri Yuhanna’ya şunu dedi) 7:13 … “Beyaz kaftan giymiş olan(lar)… 14 Bunlar o büyük sıkıntıdan geçip gelenlerdir. Kaftanlarını Kuzu’nun kanıyla yıkamış, bembeyaz etmişlerdir.”
___________________
[23] Oak, ags. Walker, ags.
[24] Salim Öğüt, “Hacerülesved”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 1996, <http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c14/c140272.pdf> Erişim: Mayıs 2012, Cilt: 14, s. 433, 434. ss. 433-435.
[25] Catholic Answers Forums, (y.y.), “Is Kaaba a Hindu Shrine?”, Mayıs 2008, <https://forums.catholic.com/t/is-kaaba-a-hindu-shrine/110933> Erişim: 10 Temmuz 2018. Vicrasonic (Yükleyen), “The Facts of Kaaba”, Scribd, (t.y.), <https://tr.scribd.com/doc/9629512/The-Facts-of-Kaaba> Erişim: Mart 2017, s. 2.
[26] Ünal, age., s. 15.
[27] Zelyut, ags.
[28] Bu sitedeki yazılarıma bk. (Dizin 163, 170), bk. (Dizin 273, 277). (Çoğu mitoloji veya inançta “7 rakamı”nı görmekteyiz).
[29] Tevrat, İncil ve Kur’an maddelerinin çoğu yazar tarafından eklenmiştir. Diğerlerinin nereden alındığı/edinildiği bilgisi metin içinde veya dipnotta belirtilmiştir. Belirtme yoksa yazar tarafından eklenmiş olup bunlar daha çok “Benzerliği-Analizi” adlı kısımlardadır.
[30] “Kutsal Kitap: Eski ve Yeni Antlaşma (Tevrat, Zebur, İncil)”, Kitab-ı Mukaddes Şirketi, Yeni Yaşam Yayınları, Yeni Çeviri, İstanbul 2001-2009, <https://incil.info/kitaplistesi> veya <https://www.kitabimukaddes.com/kutsal-kitap-hakkinda-bilgilendirme-ve-tam-metni/> Erişim(ler): 2011-2018. (Tevrat maddeleri buradan alınmıştır.)
[31] Tevrat, İncil ve Kur’an maddelerinde -diğer dini inançlarla bağlantı/benzerlik kurulabilecek yerlerin ve/veya- önemli/anlamlı görülen söz ve/veya söz gruplarının altı çizilmiştir.
[32] Tevrat ve İncil maddelerinde “( )” işaretleri arasındakiler; -uzunca yazılmaması ve/veya anlam kaybı olmaması için- değişiklik yapılmadan ve belirtilen madde(ler)den alınarak kısa ve özet şeklinde yazar tarafından yazılmış olup: Bunlar “Özet”tir ve “Kısaltma”dır tarzında işaretlendirilmiştir: Herhangi bir işaretlendirme yoksa doğrudan / aynen alınmıştır.
[33] “İncil (Müjde): İncil’İn Çağdaş Türkçe Çevirisi”, Kitab-ı Mukaddes Şirketi, Zirve Yayıncılık ve Dağıtım, Yeni Yaşam Yayınları, Acar Basım, Yeni Çeviri: 1987-1994-2001, İstanbul, 6. Basım: Temmuz 2008. (İncil maddeleri buradan alınmıştır.) (Bu İncil kitabında yazanların aynısına dipnot 30’daki -aynı- bağlantılardan ulaşabilirsiniz.)
SİTE DİZİNİNDEKİ 243. KONU
Tarihi Kayıtlara Göre Kâbe ve Kudüs Tapınağı
Tarihi kayıtlara baktığımızda, tarihin babası olarak bilinen Herodot’un MÖ 5. yüzyılda Avrupa-Asya-Afrika kıtalarında seyahat ettiği yerler arasında Orta doğu ve Arabistan da bulunuyordu. Herodot’un savaşları, mitolojileri, inançları ve benzeri konuları anlatan Herodot Tarihi adlı kitabında, Arapların Mekke’de tapındığı bir yer ifadesi ya da “Kâbe” ifadesi geçmemektedir[34]. (Fakat Heredot’un yazılarında “… Arabistan‘daki güneş tapınağı…” sözü geçer.[35])
Yine tarihi kayıtlara baktığımızda, Yunan tarihçisi Diodorus’un MÖ 1. yüzyılda Avrupa-Asya kıtalarındaki seyahat ettiği yerler arasında Arabistan da bulunuyordu. Kâbe benzeri bir tapınak Diodorus’un Tarih Kitaplığı adlı eserinde şöyle yazar: “Ve orada bir tapınak kuruldu ki bu çok kutsal ve tüm Araplar tarafından çok saygı görüyordu”.[36] Kimi bilginlere göre bu tapınak Kabe’dir, kimi bilginlere göre de Diodorus’un bahsettiği yer Mekke’deki Kabe değil, daha yukarıdaki farklı bir tapınaktır.
Bu iki büyük tarihçi arasında bir sentez yaparsam, Kâbe’nin yaklaşık MÖ 450-100 yılları arasında yapılmış olma ihtimali vardır diyebilirim.
İslam’a/Kur’an’a göre Kabe’yi İbrahim ve oğlu İsmail yapmıştır.[37] İbrahim’in ne zaman yaşadığı tam olarak bilinmemektedir. İbrahim’in MÖ 24. ve 12. yüz yıllar arasında[38] herhangi bir zamanda Nemrud’un çağdaşı olarak yaşadığı düşünülür.[39] Diyanet İslam Ansiklopedisi’ne göre İbrahim MÖ 22. veya 20. yy.larda yaşamış olabilir. DİA‘da aynen şu geçiyor: “İbrâhim’in çağdaşı olarak takdim edilen Sennear (Şinar) veya Babilonya Kralı Amrafel’in, Bâbil Kralı Hammurabi ile aynı kişi olduğu yönündeki yaygın görüş kabul edilirse İbrâhim’in milâttan önce XXII-XX. yüzyıllarda yaşadığı söylenebilir”:[40] Halbuki Hammurabi MÖ 1795-1750[41] veya MÖ 1728-1686 yılları arasında hüküm sürmüştür[42]. Bu yüzden -bana göre- DİA ya burada yazım yanlışı yapmış ya da hata yapmış gözükmektedir. DİA Hammurabi’nin yaşadığı tarih için “Hammurabi (m.ö. 2003-1961)” bunu veriyor!..[43] Yanı sıra diğer kaynaklarda şu tarihler de veriliyor: İbrahim ∼MÖ 18. veya 17. yy.da yaşadı.[44] İbrahim MÖ 12. yy.da yaşadı.[45] Nemrud: İbrahim peygamberle anlaşamayan kral veya efsanevi kahraman. Tevrat ve/veya Tanah’ta asi/sert olarak anlatılıp Nimrod isminde geçer. Talmud’da ise İbrahim’i ateşe atar. Nemrud ve eşi Semiramis halkça tanrısal olarak ta görülmüştür. Nimrod, Mezopotamya tanrısı Ninurta isminden oluşturulmuş da olabilir. Kur’an’da adı yer almaz ama Nemrud’dan dolaylı olarak bahsedilir: İbrahim’le tartışır ve İbrahim’i cezalandırıp ateşe atar. Yahudi geleneğinde -MS 1. yy.daki apokrif metinlerde- Babil Kulesi’ni Nimrod’un inşa ettiğine inanılır: Göğe kadar uzanan kule yapımında İbrahim ve 11 kişi çalışmayı reddeder, Nimrod da onlara işkence yapıp İbrahim’i ateşe atar ama mucizevi olarak ateşten kurtulur. Nemrud bir Babil kralı da olabilir, bir kral lakabı da olabilir, efsanevi mitolojik bir kişilik de olabilir. Tahminler şöyledir: Sümerliler’in savaşçı ve avcı tanrısı Ninurta’dır, 1. Sargon’dur (MÖ 2350), Hammurabi’dir (MÖ 20. yy), Speiser ve O’Connell’e göre kuvvetle muhtemelen Asur kralı I. Tukulti-Ninurta’dır (MÖ 1233-1199),[39] İran mitolojisinde ve Avesta’da geçen efsane veya kral olan Dahhak’tır. Ayrıca Nemrud; Marduk ve Gılgamış ile de özdeşleştirilmiştir. Ve hatta bir kabile ismi olarak sayanlar bile vardır.[46] Görüşüme göre sonuç olarak İbrahim ve Nemrud’un kim oldukları ve ne zaman yaşadıkları tartışmalıdır ve ikisinin de insan olabileceği gibi efsanevi mitolojik kişilikler / varlıklar olma ihtimali ve/veya insan olsalar bile abartıldıkları kanımca daha muhtemeldir.
___________________
[34] Benedikt Koehler, “Early Islam and the Birth of Capitalism”, Lexington Books, Lanham, Haziran 2014, <https://books.google.com.tr/books…benedikt+koehler+Early+Islam+and+the+Birth+of+Capitalism…> Erişim: Mart 2017, s. 19.
[35] Bu sitedeki yazıma bk. (Dizin 207): Herodot Mısır’ı gezerken ““Babasını mür(myrrha)’den bir kalıp içerisine koyar, götürür Arabistan‘daki güneş tapınağına gömermiş.” sözünü söylüyor ve kendisi görmeden başkasının ağzından söylüyor, Arabistan’dayken değil. Kanımca bu yer Mısır’a yakın kuzey Arabistan’da bir yer olmalı. Yazılarının devamında Arabistan’a da gidiyor ama buna benzer bir şey söylemiyor: Arabistan’ın ve orada yaşayanların birçok şeyini anlatıyor ama Kabe benzeri bir tapınaktan bahsetmiyor.
[36] Diodorus Sicilus, “Diodorus Siculus: Library Of Hıstory”, MÖ 1. yy, Loeb Classical Library, 1935, The U. Chicago: Bill Thayer, <http://penelope.uchicago.edu/Thayer/E/Roman/Texts/Diodorus_Siculus/3C*.html> Erişim: Mart 2017, Cilt 2, Kitap 3, Bölüm 44, s. 216-222.
[37] Ünal, age., s. 15.
[38] bk. 39-44 arası dipnotlardan çıkan sonuç.
[39] Cengiz Batuk, “Nemrud”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 2006, <http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c32/c320405.pdf> Erişim: Mart 2017, Cilt: 32, s. 554, 555. ss. 554, 555.
[40] Ömer Faruk Harman, “İbrâhim”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 2000, <http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c21/c210221.pdf> Erişim: Mart 2017, Cilt: 21, s. 267. ss. 266-272.
[41] Adem Ölmez, “Osmanlı Devleti’nin Kosova’da Kan Davalarını Önleme Çalışmaları (1878-1912)”, Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, Sayı: 16, Ocak 2009, <http://dergipark.gov.tr/download/article-file/12938> Erişim: Mart 2017, s. 88. ss. 87-104.
[42] Berna Esin, “Dil Eğitiminde Bir Araç olarak Atasözü”, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yayınları 13/2, 38. ICANAS, Ankara, 10-15 Eylül 2007, Bildiriler: Dil Bilimi, Dil Bilgisi ve Dil Eğitimi, Cilt: 2, 2011, <http://www.ayk.gov.tr/wp-content/uploads/2015/01/ESİN-Berna-DİL-EĞİTİMİNDE-BİR-ARAÇ-OLARAK-ATASÖZÜ-.pdf> Erişim: Mart 2017, s. 610. ss. 605-628.
[43] Batuk, age., s. 555.
[44] Celil Kiraz, “Hz. İbrahim, Ölümden Sonra Diriliş ve Dört Kuş Kıssası”, Süleyman Demirel Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 34, Ocak 2015, Academia, <http://www.academia.edu/26018504/Celil_Kiraz_-_Hz._İbrahim_Ölümden_Sonra_Diriliş_ve_Dört_Kuş_Kıssası> Erişim: Mart 2017, s. 9.
[45] Nagehan UÇAN EKE, “Nâ’ilî’nin “Âfitâb” Redifli Gazelinin Şerhi ve Yapısalcılık Açısından İncelenmesi”, Selçuk Ü. Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı: 30, 2011, <http://sutad.selcuk.edu.tr/sutad/article/view/533/523> Erişim: Mart 2017, s. 188. ss. 179-200.
[46] Kürşat Demirci, “Dahhâk”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM),1993 , <http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c08/c080292.pdf> Erişim: Mart 2017, Cilt: 8, s. 408. ss. 408, 409.
Kudüs Tapınağı: Kudüs şehri MÖ ∼3.000’lerde kurulmuştur.[47] Süleyman Mabedi veya Kudüs Tapınağı: Davud’un oğlu Süleyman’ın krallığının (MÖ 967-953) 4. yılında başlanıp 7 yıl 6 ayda tamamlanabilen Süleyman tarafından Kudüs’te yaptırılan Yahudilerin “Beit ha Mikdaş” dedikleri bir tapınaktır. Tapınak MÖ 586’da Babil kralı Buhtunnasr tarafından yıkılmıştır.[48] [Türkçe’de Buhtunnasr: Yahuda devletini, Kudüs’ü ve Süleyman Mabedi’ni yakıp-yıkan, İbrânîce’de ismi Nebukadrezzar (Nebukadretsar) ve Nebukadnezzar (Nebukadnetsar) olup aslı Akad’ca “Tanrı Nabu sınırlarımı korusun” anlamına gelen Nabu-kudurri-usur olup Latince ve Yunanca’da “Nabukodonosor” ve Arapçalar’ın “Buhtnassar” ve de İranlılar’ın ise “Buht-i Nassar” dediği bir Babil kralıdır.] Yıkılan mabed MÖ 537-515 yıllarında tekrar yapılmıştır, sonra Romalılar’a karşı ayaklanma çıkmış ve Romalı imparator/kumandan Titus tarafından MS 70’de tekrar yıkılmıştır.[49] Süleyman Mabedi Aramice’de “Beth Makdeşa”, İbranice’de ise “Beth Ha-Mikdaş”tır. Müslümanlar bu tapınağa “Beyt-i Makdis” derler.[50] Süleyman Mabedi Kur’an’da “Mescid-i Aksa” olarak geçer. Kudüs’ü fetheden Ömer tarafından mabede Müslümanlar’ın namaz kılacağı bir mescid yapılmıştır. Emeviler döneminde de mabed yeniden inşa edilmiştir. Müslümanlar’ın “Burak Duvarı” Yahudiler’in / Siyonistler’in ise “Ağlama Duvarı” dedikleri kısım Süleyman döneminden kalma değildir. Kudüs, MÖ 37’de 1. Herod (Hirodes) tarafından alınır ve mabed MÖ 20 ve İsa’nın yaşadığı dönem aralığında kapsamlı bir şekilde yeniden inşa edilir: MS 70’de Titus’un mabedi yıkmasından kalan Ağlama Duvarı ise bu inşadan kalmadır.[51]
___________________
[47] Rabia Mert, “İslam Geleneği Açısından Kudüs”, Sinop Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 1, Sayı: 2, Temmuz-Aralık 2017, <http://dergipark.gov.tr/download/article-file/382025> Erişim: Mayıs 2018, s. 258. ss. 257-272.
[48] Galip Atasağun, “Yahudilikte Dînî Sembol Ve Kavramlar”, Necmettin Erbakan Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 11, Sayı: 11, Ocak 2001, <http://dergipark.ulakbim.gov.tr/neuifd/article/viewFile/5000125616/5000115416> Erişim: Mayıs 2018, s. 131, 135. ss. 125-156.
[49] Ömer Faruk Harman, “Buhtunnasr”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 1992, <http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c06/c060259.pdf> Erişim: Mayıs 2018, Cilt: 6, s. 380, 381. ss. 380, 381.
[50] Şemsettin Işık, “Hz. Süleyman Kıssası’nın Kur’an-ı Kerim ve Kitab-ı Mukaddes’teki Benzer Yönleri ve Tahlili”, Gümüşhane Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 8, Nisan 2015, <http://dergipark.gov.tr/download/article-file/147816> Erişim: Mayıs 2018, s. 238. ss. 225-243.
[51] İsmail Altun, “Sahabe Gözünde Kudüs ve Mescid-i Aksâ”, ILTED: İlahiyat Tetkikleri Dergisi, Sayı: 47, Erzurum 2017, <http://dergipark.gov.tr/download/article-file/316296> Erişim: Mayıs 2018, s. 154, 162-165. ss. 153-169.
SİTE DİZİNİNDEKİ 244. KONU
Museviliğe ve Tevrat’a Göre Kâbe
Yanı sıra; Arapların Mekke’de tapınım yaptıkları bir mabed veya Kâbe tarzında bir ifade[52] MÖ 950-450 yıllarında oluşturulan[53] Musevilerin Tevrat adındaki kitaplarında yazmamakta olup bahsi geçmez.[52] Görüşüme göre, Tevrat’ın sözde değiştirildiği iddiaları bu Kabe yazımının çıkartıldığı varsayımları olabilir ama gelecekte oluşacak bir dini bilmiyorlardı, geleceğe yönelik bir hareket yapmaları da mantıksız olur. Ayrıca Tevrat’ta İbrahim ve yanındakilerin göçü veya yolculuğundan bahis edilir: Tevrat’ta İbrahim Güney Irak’ta doğup, Türkiye’nin Harran Ovası’nda bir süre yaşayıp,[53] Mısır’a da bir süreliğine gidip,[54] geri kalan hayatını da Filistin’de geçirdiği yazmaktadır:[53] Arabistan’daki Mekke’ye gittiğine dair herhangi bir ifade geçmez Tevrat’ta.[52]
SİTE DİZİNİNDEKİ 245. KONU
Buhari’ye Göre Kâbe
Sahih Buhari’de[55] (yani/veya Kur’ân-ı Kerîm’den sonra en güvenilir kitap olarak kabul edilen el-Câmi’u’ś-śaĥîh’te)[56] Buhari[55] (ö. 870)[56], ve birçok hadisçi, Ebû Zer el-Ğifârî’nin ağzından[57] Kâbe hakkında şu sahih/gerçek hadisi yazar:[55][57] “Bir gün Allah Resûlü’ne; ‘Ey Allah’ın Resulü! Yeryüzünde ilk önce hangi mescit inşa edilmiştir?’ diye sordum. Resûlullah; ‘Mescid-i Harâm.’ buyurdu. ‘Sonra hangisi’ diye sordum. ‘Mescid-i Aksâ.’ buyurdu. Ben; ‘İkisi arasında kaç (yıl fark) vardır?’, dedim. Bunun üzerine; ‘Kırk yıl.’ şeklinde karşılık verdi.”[57]
Tevrat ve İncil’deki Benzerliği-Analizi
Tevrat: Yasa’nın Tekrarı 8:2 Tanrınız Rab’bin sizi kırk yıl boyunca çölde dolaştırdığı uzun yolculuğu anımsayın! …
İncil: Elçilerin İşleri 7:42 … Peygamberlerin kitabında yazılmış olduğu gibi: ‘Ey İsrail halkı, Çölde kırk yıl boyunca…
Kur’an’da (ve dolayısıyla bu hadiste) Mescidi Aksa olarak adlandırılan yer,[58] Kudüs’te MÖ 964-958 yılları arasında Kral Süleyman tarafından yaptırılan Süleyman Mabedi veya Kudüs Tapınağı’dır.[59] Mescidi Haram ise Kabe’dir.[58] O zaman Buhari ve Hz. Muhammed’in söylemine göre Kabe yaklaşık MÖ 998 yılında yapılmış olur ki, bu zaman da İbrahim’den yüzyıllar sonra yapıldığı anlamına gelir.
İslam’dan önce Araplar’ın “ilk kıblesi” Kudüs Tapınağı’ydı ve namazlarını bu tapınağa (veya Kudüs’e) yönelerek kılarlardı.[57] Ayrıca Tevrat’ta Musa’nın yaptığı Buluşma Çadırı “Kutsal Yer” veya “Tanrının Evi”dir. Bu taşınabilir çadırın/otağın devamı/türevi olan Süleyman’ın yaptırdığı Kudüs Tapınağı da Tanah’ta (Yahudilerce) ve Yeni Ahit’te (Hristiranyanlarca) “Tanrının Evi” olarak kutsaldır.[60] Eski Ahit (Tanah) ile Yeni Ahit (İncil)’in -kısaca Kitab-ı Mukaddes’in- MÖ 1000 ile MS 150 yılları arasında yazıldığını hatırlatırım.[61]
___________________
[52] Kutsal Kitap, age. veya bu sitedeki bölüme bk. (Tevrat’ın tamamını okuduğumuzda bunları göremeyiz.)
[53] Bu sitedeki yazıma bk. (Dizin 329).
[54] Şaban Kuzgun, “Hâcer”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 1996, <http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c14/c140271.pdf> Erişim: Mart 2017, Cilt: 14, s. 432. ss. 431-433.
[55] Buhari (Muhammed b. İsmail), “Sahih Buhari”, “Mescid-i Aksâ`nın fazîleti; Mescid-i Harâm`ın fazîleti; Namazı vakti içinde kılmak”, İhya, (t.y.), <http://hadis.ihya.org/buhari/konu/850.html> Erişim: Mart 2017, Hadis No: 1382.
[56] M. Mustafa el-A’zami, “Buhari, Muhammed b. İsmail”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 1992, <http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c06/c060246.pdf> Erişim: 10 Temmuz 2018, Cilt: 6, s. 368. ss. 368-372.
[57] Altun, age., s. 157, 158.
[58] Age., s. 154, 162.
[59] Atasağun, age., s. 135, 138.
[60] Bu sitede bk. Tevrat, Mısır’dan Çıkış 33:7,11; bk. (Dizin 218); Atasağun, age., 131, 138; Mehmet Alparslan Küçük, “Din – Turizm İlişkisi Çerçevesinde Yahudilikte, Hıristiyanlıkta ve İslamiyette Hac Uygulamasına Genel Bir Bakış”, Dini Araştırmalar, Cilt: 16, Sayı: 42, Ocak-Haziran 2013, <http://dergipark.ulakbim.gov.tr/da/article/view/5000151807/5000137757> Erişim: 11 Temmuz 2018, s. 113, 115. ss. 101-128.
[61] Bu sitedeki yazıma bk. (Dizin 329); yazıma bk. (Dizin 335).
SİTE DİZİNİNDEKİ 246. KONU
Taberi’ye Göre Kâbe
Taberi’ye ve bazı tarihi kaynaklara göre Kâbe, putların en büyüğü Hubal için yapılmıştır. Hubal putunun makamı olarak yapılan Kabe’ye[62] diğer putlar da konulmuştur, ayrıca zamanla başka boylar da -halklar da- buraya kendi putlarını bırakmışlardır.[62][63]
MS 480 yılında ölen Kureyşli Kusay, Hac ziyaretininin daha da fazla yaygınlaşmasını ve disipline edilmesini sağlayan kişidir. Nitekim bu kişi bazı göçebe Kureyşleri yerleşik hayata geçirmiştir. Develer kesip ziyarettekileri güzelce ağırlamıştır. Zemzem olarak adlandırılan bir su kuyusunu, ziyaretçilerin ya da hacıların su ihtiyacını gidermek için kazmıştır. Kabe’nin bakım işlerini de gerçekleştirmiştir.[62]
___________________
[62] Zelyut, ags.
[63] Ünal, age., s. 16.
SİTE DİZİNİNDEKİ 247. KONU
İslam ve Kur’an’a Göre Kâbe
Kabe’nin ilk defa kimin tarafından ve ne zaman yapıldığı konusunda ihtilaflar vardır. Kur’an ve İslam’a göre Kabe’yi -yeniden- inşa eden İbrahim ve oğlu İsmail’dir. İslam’da genel görüşe göre Kabe ilk olarak ilk insan Âdem tarafından yapılmış, sonra yıkılıp yeri kaybolmuş ama sonrasında İbrahim tarafından yeri bulunup kendisi ve oğlu İsmail tarafından aynı temeller üzerinden tekrardan bina inşa edilmiştir, düşüncesi yaygındır. Kur’an’da Hac İbadeti’nin olması gerektiğinden bahis edilir. Tevrat ya da Yahudilik’e göre Kudüs Tapınağı, Tanrı’nın Evi idi; İslam’da da Kâbe aynı vasıfla nitelendirilmektedir: Kur’an Bakara 125 Hani Evi (Kabe’yi)… İbrahim ve İsmail’e de, “Evimi, tavaf edenler… için temizleyin” diye ahid verdik. Hac 26 Hani biz İbrahim’e Evin (Kabe’nin) yerini belirtip hazırladığımız zaman (şöyle emretmiştik:) “…tavaf edenler… için Evimi tertemiz tut.”[64]
Hacer İbrahim’in eşidir ve İsmail’in de annesidir. Kur’an’da Hacer’den söz edilmez. Tevrat’a göre Mısır’da Firavun İbrahim’e Mısırlı bir cariye olan Hacer’i verir; İbrahim’in birinci eşi Sare’nin uzun süre çocuğu olmadığından Sare, cariye olan Hacer’i İbrahim’e sunar; Hacer hamile kalır; sonra bu eşler anlaşamaz ve Hacer kaçar; bir melek ona görünür ve gebeliğinden İsmail’i müjdeler; Hacer de geri döner ve İsmail’i doğurur. Aradan zaman geçer ve Sare İbrahim’den İshak’ı doğurur; eşler ve çocuklar anlaşamayıp tanrı da emredince İbrahim Hacer’i çocuğuyla beraber gönderir; İkisi Beerşeba çölüne gider; susuzluktan ölecek çocuğu için ağlayan Hacer’e bir melek görünerek onun gözlerini açar, o da bir suyu kuyusu görür ve çocuğuna içirir; sonra Paran çölüne yerleşir ve orada büyüyen oğluna Mısırlı bir kadın alır. Tevrat’ta Hacer hakkında anlatılan bu kadardır. İslami kaynaklarda Hacer Mısırlı ve Kıbt krallarından herhangi birinin kızıdır veya cariyesidir. Tevrat’ta geçen Hacer hikayesi neredeyse aynen Kur’an ve İslami kaynaklara aktarılmıştır.
Kur’an’da Saffat 99 İbrahim dedi ki… 100 “Rabbim, bana salihlerden (olan bir çocuk) armağan et.” 101 Biz de onu halim bir çocukla müjdeledik. 102 (İbrahim…) “Oğlum” dedi. (Oğlu İsmail) Dedi ki… İbrahim 37 “Rabbimiz, gerçekten ben, çocuklarımdan bir kısmını Beyt-i haram* yanında ekini olmayan bir vadiye yerleştirdim… böylelikle Sen, insanların bir kısmının kalblerini onlara ilgi duyar kıl ve onları birtakım ürünlerden rızıklandır…”[65] (Beyt-i Haram: Kutlu ve Korunmuş Ev olarak Kabe ve yakın çevresidir, tefsirlerde Mekke Vadisi olarak da geçer.[66]) İslami kaynaklar buna eklemeler yapmışlardır, şöyle ki: İbrahim Sare ile evlendi ama çocuk olmuyordu; İbrahim, bana salih bir çocuk ver diye Allah’a yalvardı; Sare de Mısır’dan getirdiği cariye Hacer’i İbrahim’e takdim etti; İsmail doğunca Sare kıskandı ve ikisini de yollamak istedi; İbrahim bunun için Allah’tan emir de alınca ikisini ıssız ve kupkuru olan Mekke’deki Kabe’nin bulunduğu yere götürdü ve onları orada bırakıp dönerken Allah’a onlara sahip çıkması için dua etti; Hacer, oğlu İsmail’in susuzluktan öleceğini anladı ve panikleyerek Safa ile Merve tepeleri arasında yedi kez gidip geldi, o sırada oğlunun olduğu yerden fışkırarak zemzem suyu çıktı ve Hacer Allah’a şükretti; Hacer, aradan geçen zamandan sonra çevreden gelenlerle birlikte Mekke’de yaşamış ve burayı imar etmişlerdir.[65] Çeşitli hadislerde de Muhammed, “Allah İsmâil’in annesine rahmet etsin. Eğer suyun önünü kapamasaydı zemzem akıp giden bir ırmak olurdu” demiştir.[65][67]
İbrahim; Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam’da en büyük ata, temel referans noktası ve büyük peygamber olarak görülür. Tevrat’ta İbrahim 100, Sare ise 90 yaşındayken -Tevrat ve Kur’an’da- meleklerin müjdelediği İshak doğmuştur. İbrahim’in ilk çocuğu Tevrat ve Kur’an’a göre İsmail’dir. Kur’an Bakara 127 İbrahim, İsmail’le birlikte Evin (Kabe’nin) sütunlarını yükselttiğinde (ikisi şöyle dua etmişti): “Rabbimiz bizden (bunu) kabul et. …” İslami kaynaklarda ise, İbrahim bazen Mekke’ye gidip Hacer ve İsmail’i ziyaret eder, oğlu İsmail büyüdüğünde de burada beraber Kabe’yi inşa ederler.[68]
Tevrat’ta Tanrı Mısır-Fırat arası Kuzey Arabistan’da yabani ve herkese karşı olan İsmail’in neslini çoğaltıp ondan büyük bir millet meydana geleceğini söylemiş fakat ahdini İshak’la sabit kılacağını bildirmiştir.[69] Yahudilerin İbrahim’den sonra ikincisi atası İshak’tır. Tevrat’ta Tanrı İbrahim’in eşi Sare’nin bir erkek çocuk doğuracağını söyler, onun adının İshak konulmasını ister, onunla ve ondan sonra zürriyetiyle ahdini “ebedi ahid” olarak devam ettirip sabit kılacağını bildirir. Yeni Ahit’te ise İshak ve İsmail Yahudiler’i ve Hristiyanlar’ı temsil etmektedir.[70] Kur’an’da İbrahim Mekke için Allah’a kendi zürriyetinden ümmet çıkarmasını ve onlara bir peygamber göndermesini dilemiştir. Hadiste Muhammed de “Ben babam İbrâhim’in duası, kardeşim Îsâ’nın müjdesi ve annemin rüyasıyım” demiştir.[71]
Kur’an’da anlatılmayıp adı geçmeyen, “siyah taş” anlamına gelen Hacerülesved taşının İslam kaynaklarında genel görüşe göre İbrahim’in Kabe’yi inşası sırasında tavafın başlangıç noktasını belirlemek maksadıyla konulduğu ittifakı yaygındır. Çeşitli zayıf rivayetlerde bu taşın cennetten indirildiği, tufanda ise bir dağda korunduğu ve sonrasında İbrahim’in dağdan bu taşı alarak Kabe’de yerine koyduğu ifadeleri geçmektedir. İslam’dan önce bu taş Araplarca Kabe’nin kutsal taşıydı. Ali’den nakledildiğine göre bu taş Allah’a inananlara kıyayamette şahitlik edecektir. Hadislerde bu taş için; onu elleyen-öpen kişiye kıyamette şahitlik edeceği, Allah’ın eli gibi olduğu veya sağ eli olduğu, ilk başta beyaz olan bu taşın insanların günahlarından karardığı ve İslami kaynaklarda Kabe’deki yangınlar veya İslam’dan önceki sürülen kanlar neticesinde karardığı ifadeleri geçmektedir. Ömer’in naklettiğine göre Muhammed de bu taşı elleyip-öpüp dua ediyordu. Muhammed’den önce Hacerülesved Cürhümlüler tarafından çalınmış sonra -uzunca aranılıp- bulunup tekrar yerine konmuştur. 680’lerde çıkan bir yangında bu taş 3 parçaya ayrılmış, parçalar yapıştırılarak gümüş bir muhafazaya alınmıştır. 930’da yine çalınmış ve 20 sene sonra fidye ödenerek tekrar Kabe’ye getirilmiştir.[72] (Şu anki taşın gerçek olduğunu nasıl bileceğiz?) Bu taşın, uzaydan gelen meteoritlerle oluşmuş Arabistan’daki Wabar Meteorit Krateri’nden alınmış bir meteorit -göktaşı- olduğu da düşünülür.[73]
Safa sert taş, Merve ise yumuşak taş anlamına gelir. Safa ve Merve Kabe yakınında bulunan tepeler olup bunlara Merveteyn denilir. Tepelerin ara uzunluğu 394,5 ve genişliği 20 metredir. Hac tavafından sonra bunlar arasında yedi kez gidilip say ibadeti yapılmış olur. Kur’an’da Bakara 158 Şüphesiz, “Safa’ ile ‘Merve’ Allah’ın işaretlerindendir. Böylece kim Evi (Kabe’yi) hacceder veya umre yaparsa, artık bu ikisini tavaf etmesinde kendisi için bir sakınca yoktur. … Bir rivayete göre İslam’dan önce tevhid inancından sapıp Kabe’de günah işlemeleri neticesinde taş kesilen İsaf ve Naile halk tarafından bu iki tepeye ibret olsun diye dikilir, sonra bu unutulur ve tepelere tapmaya başlanır. Amr b. Lühay döneminde Safa tepesinde rüzgar tanrısı Nüheyk, Merve’de ise kuşları doyuran Mutimüttayr tanrısı bulunuyordu. İslam’dan önce Araplar Hac tavafından sonra Safa ile Merve tepelerine çıkıp Allah’tan yardım isterlerdi. Ayrıca İslam öncesinde ve Muhammed döneminde bu tepelerde halka konuşmalar yapılırdı, nitekim Muhammed halka Safa tepesinden seslenmişti. İslam’ın doğuşu sırasında Safa-Merve haccını bu iki tepe arasında bulunan putlara yönelik yapıldığını ve bir cahiliye adeti olduğunu söyleyenler de vardı. İslam’dan önce bu iki tepenin yanı sıra Müşellel ile Kudeyd tepeleri de kutsal olarak görülürdü. İslam’dan önce ve sonra Safa-Merve alanında şehrin en büyük çarşısı, pazar yeri bulunurdu. Hemen her şeyin satıldığı bu alışveriş merkezinde özellikle hac günlerindeki müşteri yoğunluğu zaman zaman say ibadetine engel bile olabiliyordu.[74] Safa-Merve hacının yedi defa olması -Hacer’in su ararken bu tepeler arasında yedi defa gidip gelmesi- İslami kaynaklarda geçer.[67]
Zemzem: Kabe’nin 19 m. ötesinde kuyudan çıkan sudur. Cebrail’in sesi, şimşek sesi, atların su içerken çıkardığı ses, bol akan suyun çıkırdığı ses, su sesi, bilinmeyen ses anlamlarına gelir. Hacer’in fışkırarak çıkan suya “Yavaş yavaş ak, dur!” demesinden dolayı bu suya zemzem adının verildiği de ifade edilmiştir. Hacer ile İsmail’e yerden su çıkması olayı yani Zemzem kelimesi Kur’an’da geçmez, hadislerde geçer; Kitab-ı Mukaddes’te geçer. İslami kaynaklarda ıssız olan Mekke’de zemzemin çıkmasıyla seyahattaki Cürhümlüler kafilesi buraya yerleşti ve Mekke şehri kuruldu diye geçmektedir. Sonra bu kuyu Huzaalar tarafından belirsiz hale getirilip kapatıldı, sonra da üzerinden defalarca sel suları geçti ve tamamen belirsizleşti. Muhammed’in dedesi Abdülmuttalib tarafından yeniden ortaya çıkarıldığında onun itibarı da Mekke’de artmış oldu. İslam’dan önce yılda bir kez -suyun yıl boyunca eksilmemesi inancıyla- Zemzem Kuyusu etrafında tören düzenlenmekteydi: Yılda bir gece su seviyesi yükselirdi ve Mekkeliler’in inancına göre suyun tadı çok güzel olurdu, bunun için de herkesin katıldığı törenler düzenlenirdi. Kur’an’da İnşirah 1 Biz göğsünü yarıp-genişletmedik mi? ayeti İslam kaynaklarında göğsün zemzemle yıkandığı olarak yorumlanmıştır. Muhammed’in Kabe’yi tavaf edip Makam-ı İbrahim’in arkasında namaz kıldıktan sonra Zemzem Kuyusu’na gidip su içmesi, İslam geleneğinde de devam etmiştir. Kuyunun derinliği 30 m. çapı ise 2 m.dir. Kuyunun kaynağı Ebukubeys dağı, Safa ve Merve tepeleridir. İklim veya coğrafik etmenler sonucu 830’larda su neredeyse bitmiştir, bunun üzerine kuyunun tabanı genişletilerek yağan yağmur ve olan sellerle bu tabanın dolu olması sağlanmıştır. 1027’de yapılan çalışmalar kaynakları işlevsiz hale getirip çokça çatlak-sızıntı sonucu kuyuya suyun ulaşamaması ile neticelenmiştir. 1658’de de yine hiç suyun kalmadığı görülmüştür. Sonrasında hacı engellediği gerekçesiyle kuyu ortadan kaldırılıp -merdivenle inilebilen- Kabe’nin altına alındı ama bu da hacca engel-izdiham oluşturduğundan bu giriş de tamamen kapatıldı. Şu an bu su Kabe’nin çeşitli yerlerine konulan sebillerle veya zemzem görevlileri tarafından dağıtılmaktadır. Hadislerde Muhammed ashabına zemzemi memleketlerine götürmelerini ve -şifa verip ona bakmanın bile ibadet olduğunu- bol bol içmelerini tavsiye etmiştir. Danişmend Gazi Malazgirt Savaşı hazırlığında Türkmenler’e kefenlerinizi zemzemle yıkayın tavsiyesinde bulunmuştur. İnsanların kefenlerini ve Hacıların ihramlarını zemzemle yıkaması, orucun zemzemle açılması, ölüm döşeğindekine zemzem içirilmesi bir gelenek olarak devam etmiştir.[75]
___________________
[64] Ünal, age., s. 15, 16.
[65] Kuzgun, age., s. 431-433.
[66] Tevrat, İncil ve Kur’an maddelerinde bazı sözler “*” ile işaretlenmiş ve sonunda da “( )” işaretleri içerisinde -sonradan ek olarak, neyin ne anlama geldiğini göstermek için- belirli terim / söz tanımlamaları veya açıklamalar yapılmıştır: Bunlar yazar tarafından değil kullanılan Tevrat, İncil ve Kur’an kaynaklarındaki açıklamalar olup buralardan alınmıştır.
[67] Mustafa Sabri Küçükaşcı, “Zemzem”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 2013, <http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c44/c440150.pdf> Erişim: 13 Temmuz 2018, Cilt: 44, s. 242. ss. 242-246.
[68] Harman, “İbrahim”, age., s. 268, 270.
[69] Ömer Faruk Harman, “İsmail”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 2001, <http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c23/c230032.pdf> Erişim: 13 Temmuz 2018, Cilt: 23, s. 76, 77. ss. 76-80.
[70] Ömer Faruk Harman, “İshak”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 2000, <http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c22/c220310.pdf> Erişim: 13 Temmuz 2018, Cilt: 22, s. 519, 520. ss. 519-521.
[71] Harman, “İbrahim”, age., s. 271.
[72] Öğüt, age., s. 433, 434.
[73] Bu konuyu bu sitedeki şu yazımda detaylı olarak işlemiştim bk. (127).
[74] Mustafa Sabri Küçükaşcı, “Safâ ve Merve”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 2008, <http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c35/c350316.pdf> Erişim: 13 Temmuz 2018, Cilt: 35, s. 441, 442. ss. 441, 442.
[75] Küçükaşcı, “Zemzem”, age., s. 242-246.
SİTE DİZİNİNDEKİ 248. KONU
İslam’dan Önce İbrahim ve Kâbe Hakkında Çeşitli Bilgiler
İslam kaynakları dışında İbrahim’in Mekke’de bulunduğuna dair bir bilgi mevcut değildir: Muhammed ile gelen İslam’dan önce hiçbir kitapta İbrahim’in Mekke’ye gelip de Kabe’yi inşa ettiği bilgisi mevcut değildir.[76]
Kâbe, yapılan savaşlarda birçok kez tamamen yıkılmıştır ve sonrasında tekrardan yapılmıştır!.. Yangınlar ve Sel baskınları ile de birçok kez zarar görmüş ve duvarları yıkılmıştır.[77][78] Kabe’nin ilk başlarda dikdörtgen ve üzerinin açık olduğu bilinmektedir. Muhammed’den önce ve sonra -ve zamanında- birçok kez eni, boyu, yüksekliği, içi ve dışı değiştirilerek tekrardan inşa edilmiştir. Kabe’nin ilk yapıldığı sırada içine kazılan mahzen çukuru hazine yeriydi. Muhammed’den önce ve sonra da burası aynen kaldı. Savaş ganimetleri ve gelen altın, eşya gibi hediyeler buraya ve/veya Kabe’nin içine konulurdu. Kabe’nin yağmalanma teşebbüsleri de bundan ötürüdür.[78]
İslam’dan hemen önceki zaman diliminde Kabe’nin içinde veya çevresinde yaklaşık 360 tane Çoktanrı veya Tanrılaştırılmış put ve yahut da put olarak sembolize edilmiş Tanrılar vardı.[79] İslam’dan önce Mekke ve çevresinde ay tanrısı olan Al-İlah’a[80] (el-ilah’a[81]) -bugünkü gibi- eller açılıp dua edilirdi. İslamiyet’in sembolü Hilal’in bu ay tanrısından geldiği düşünülür. Antik Mısır’daki ay tanrısı “Sin”in Araplar’daki türevi Al-İlah’tır. Al-İlah eril olup dişil Güneş tanrıçasıyla evliydi. Al-İlah’ın[80] (veya Allah’ın[79]) kızları Al-lat, Al-uzza ve Al-menat yıldız olarak simgeleniyordu. Dünyadaki bazı İslami partilerdeki 3 yıldız vb. semboller buradan gelmiş olabilir. İslam’dan önce Araplar Kabe’de bulanan yaklaşık 360 tane puta tapıyordu fakat bunlar arasından en büyüğünü, en güçlüsünü, en yükseğini Al-İlah (En büyük ilah) olarak görüyorlardı. Arapça’da ilah tanrı anlamına gelmektedir. İlah ve Al-İlah kelimeleri İslam’la beraber Allah kelimesine dönüştürülmüştür. Bu ay tanrısına çeşitli Arap kabileleri Sin, Hubal gibi farklı isimler de vermiştir; Kureyş’te ismi Al-İlah’tır. Abdullah Muhammed’in babasının ismi olup buradaki ullah Allah/Al-İlah’tır. İslam öncesi Arap yazıtlarında Allah kelimesi mevcuttur. Muhammed 360 putun içinde Al-İlahi putunu alıp “Al-İlah’tan başka ilah yoktur” diyerek onu tek tanrı yaptı. İslam’dan önce Araplar Ramazan dedikleri ayda 1 ay boyunca oruç tutarlardı, Kabe’ye hacca gelinir ve etrafında 7 kez dönülürdü, Hacerülesved’i kutsal sayıp onu öperlerdi, şeytan taşlarlardı ve abdest alarak günde 4-5 kere salat/namaz kılarlardı. Kabe’nin MÖ 800’lerde yapıldığı bilinmekte olup bu tarihten sonra Araplar ona “Al-İlah’ın Evi” demişlerdir: Al-İlah için de Dünyanın Yaratıcısı, Kabe’nin Efendisi, Havadan yağmur indirici, Yerden tane çıkarıcı demişlerdir. Kitab-ı Mukaddes’te Kabe hakkında hiçbir şey yazmaz. Muhammed’den 5-6 yıl önce ve Muhammed zamanında Mekkeliler Hıristiyanlar’la temas halinde olup onlardan tek tanrılı dini öğrenmeye çalışıyorlardı. Al-İlah İslam öncesi Arap şiirlerinde yaygın olarak kullanılmıştır. Muhammed’in Yahudiler ve Hıristiyanlar’dan etkilenip Kureyş’teki bu Ay Tanrısı kültünü tek tanrılı dine çevirdiğini çeşitli arkeolog ve tarihçiler belirtmektedir.[80]
İslam’dan önce Araplar’ın Lat, Menat ve Uzza’ya yüklediği anlamlar şunlardı: Allah ile insanlar arasında aracılık yapan tanrı(ça)lar,[82][83] ikinci dereceden tanrılar,[82] Allah ile üç ilahe,[83] Allah’ın kızları, Allah’ın aracıları. Eski Araplar’da Allah’ın isimlerini sıfat olarak putlara verme adeti vardı; el-Lat Allah (el-Lah) kelimesinden türetilip onun dişil yönünü, çok güçlü anlamına gelen el-Uzza ise onun aziz sıfatına karşılık geliyordu ve bu iki ilahenin ikisine birden yemin ediliyordu.[84] Menat; hayatın günlerini saymak, kader, ölüm, imtihan, paylaştırmak gibi anlamlarına gelip Sami panteonunun en eski ilahlarından biridir.[83] İslam öncesinde İlahi birer varlık olan Lat, Menat ve Uzza’nın üstünde yüce “bir” tanrı anlayışı vardı: Mekke dışından Kabe’ye gelen hacılar Allah’a Lât, Menât ve Uzzâ’nın yüce tanrısı ve Kâbe’nin rabbi diye yakarırlardı, Dirhem Evsi’nin yemininde de bunu görmekteyiz “Mübarek Uzzâ’nın rabbi olan Allah’a yemin ederim ki”.[84] Muhammed’den önce Mekke’deki Hanifler için tek bir tanrı vardı ismi de Al-İlah/Allah’tı.[85]
Aramice’deki “Elaha (Tanrı)”nın Eski Araplar’a “İlah” olarak geçmesi kuvvetle muhtemel gözükmektedir: Arapça’da İlah’ın söylenirken zorluk çekilmesinden dolayı “el-ilah”a sonrasında da Ellah’a ve nihayet Allah kelimesine dönüşmesi söz konusudur.[81]
İslam’dan önce Kabe’nin dört duvarında, Hacer-ül Esved taşı dışında 3 tane daha kutsal taş vardı. Bazı hacı adayları, çıplak bir şekilde ve ıslık çalarak bu taşlara ellerini sürüyorlardı, çıplak bir şekilde hac ibadetinin yapıldığı bilgileri mevcuttur. Muhammed bu çıplak dönmeyi indirgeyerek önüne geçmeye çalışmıştır.[77] Görüşüme göre bu çıplaklık tamamen terk edilmemiştir, nitekim günümüzde hacılar çıplaklığın sembolü olarak 2 parçadan oluşan İhram adı verilen giysilerle tavaf etmektedirler. İslam’dan önce kesilen kurban kanlarının Kabe duvarına sürüldüğü bilgileri mevcuttur. Bu uygulama daha sonra kalksa da günümüzde kurban kanları belirli yerlere sürülür.[77]
Kur’an’daki Benzerliği-Analizi
Enfal 35 Onların Beyt(-i Şerif) önündeki duaları, ıslık çalmaktan ve el çırpmaktan başkası değildir.
Necm 19 Gördünüz mü haber verin; Lat ve Uzza’yı. 20 Ve üçüncü (put) olan Menat’ı(n herhangi bir güçleri var mı)?[86]
___________________
[76] bk. 52-54 arası dipnotlar (Bu bölümdeki “Kabe’nin Derin Analizi” içindeki 233-249 arası konular için faydalanılan kaynakların hiçbirinde böyle bir bilgi yazmamaktadır).
[77] Zelyut, ags.
[78] Ünal, age., s. 16, 17, 20.
[79] Ahmet Güç, “Put”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 2007, <http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c34/c340240.pdf> Erişim: 13 Temmuz 2018, Cilt: 34, s. 365. ss. 364, 365.
[80] Turan Dursun Sitesi (y.y.), “Ay Tanrısı Al-İlah”, 28 Nisan 2005, <http://turandursun.com/forumlar/showthread.php?t=499> veya “İslam Öncesi Arabistanında Al-İlah (Allah) İnanışı”, 5 Aralık 2011, <http://turan-dursun.blogspot.com/2011/12/islam-oncesi-arabistannda-al-ilah-allah_05.html> Erişim(ler): 13 Temmuz 2018.
[81] Bu sitedeki yazıma bk. (Dizin 185).
[82] Tevfik Fehd, “Lat”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 2003, <http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c27/c270067.pdf> Erişim: 13 Temmuz 2018, Cilt: 27, s. 107. ss. 107, 108.
[83] Tevfik Fehd, “Menat”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 2004, <http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c29/c290075.pdf> Erişim: 13 Temmuz 2018, Cilt: 29, s. 121. ss. 121, 122.
[84] Şevket Yavuz, “Uzza”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 2012, <http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c42/c420189.pdf> Erişim: 13 Temmuz 2018, Cilt: 42, s. 268. ss. 268, 269.
[85] Ünal, age., s. 16. Küçükaşcı, “Safa ve Merve”, age., s. 441.
[86] “Kur’an-ı Kerim’in Türkçe Anlamı: Meal ve Sözlük”, Meali Hazırlayan: Ali Bulaç, Bakış Yayınları, İstanbul 1985. (İstisna olarak metin içinde veya dipnotta nereden alındığı belirtilmiş olanların dışında belirtilmemiş tüm Kur’an maddeleri buradan alınmıştır.) (Bu meal Milli Eğitim Bakanlığı’nın 18.11.1985 tarih ve 2199 sayılı Tebliğler Dergisi’nde tavsiye edilmiştir.) (Bu meali seçmemin nedeni diğerleri gibi “anlam tercümesi” olmayıp “kelimesi kelimesine” tercüme ettiği içindir: Diyanet İşleri Başkanlığı meali de dahil diğer çoğu mealde Kur’an’da olmayan sonradan eklenen ve sonradan eklenildiğini belirtmeyen -belirtse dahi bazını belirtip bazısını belirtmeyen- açıklama şeklindeki kelime, kelime grupları ve sözler vardır: Sonradan eklendiğini -veya sonradan eklenilen her şeyi- parantez içinde belirttiği için bu meali analizde daha uygun gördüm.)
[86.1] Sorularla İslamiyet, “Kıyamete yakın yüksek binaların yapılmasıyla ilgili bir hadis vardı; bu hadisi açıklar mısınız?”, 8 Aralık 2006, <https://sorularlaislamiyet.com/kiyamete-yakin-yuksek-binalarin-yapilmasiyla-ilgili-bir-hadis-vardi-bu-hadisi-aciklar-misiniz> Erişim: Mart 2017.
SİTE DİZİNİNDEKİ 249. KONU
İslam Sonrası Kâbe İçerikli Bazı Sözler
• Basralı Rabia: “Sadece taştan ve tuğladan yapılmış bir ev görüyorum; bunların bana ne yararı var!”
• Gazali: Kâbe ziyaretini putperestlerin törenleri olarak görüp, Hacer-ül Esved taşına duyulan ilgiyi puta taparlık mahiyetinde olduğunu söyleyip Arabistan gezisinde yazmıştır. Bunların, İslam’ın Tektanrıcı anlayışıyla uyuşmadığını belirtmiştir.
• Şibli: Eline yanan odunu alarak “Kabeyi yakmaya gidiyorum!” diye bağırmaya başlamış, “Neden?” diye sorulduğunda, “Böylece müslümanlar kâbenin yeri ile değil, sahibi Tanrı ile daha fazla ilgilenirler!..” yanıtını vermiştir.[87]
• Hz.Ömer: “Ey Kâbe! Seni bin kez yıksam, yeniden yapabilirim; ama
• Yunus Emre: “Yunus der ki ey hoca, gerekse var bin hacca, hepisinden iyice, bir gönüle girmektir.”[89]Tevrat’taki Benzerliği-AnaliziMısır’dan Çıkış 30:22 RAB Musa’ya şöyle dedi: 29 “Onları (Kısaltma: 26-28 Buluşma Çadırı’nı ve içindekileri) kutsal kıl ki, çok kutsal olsunlar. Onlara değen her şey kutsal sayılacaktır.”
___________________
[87] İsmail Kaygusuz, “Ortodoks İslam’ın Hac ve Kabe Putperestliği”, Alevi Bektaşi, 13 Eylül 2001, <https://www.alevibektasi.eu/index.php…ortodoks-slamn-hac-ve-kabe-putperestlii…> Erişim: Mayıs 2012.
[88] Necdet Bayraktaroğlu, “Bir Kez Gönül Kırdın İse”, Aydın 24 Haber, 11 Haziran 2017, <http://www.aydin24haber.com/bir-kez-gonul-kirdin-ise-1484yy.htm> Erişim: Eylül 2017.
[89] Nuri Şimşekler, “Ey Hacılar Allah’ın Evinden Hoş geldiniz!”, Semazen Akademik, (t.y.) <http://akademik.semazen.net/author_article_print.php?id=804> Erişim: Eylül 2017.
SİTE DİZİNİNDEKİ 250. KONU
TEVRAT VE İNCİL’DE HACER-ÜL ESVED’İN İZLERİ
Tevrat: Yaratılış 31:45 Yakup bir taş alıp onu anıt olarak dikti. (bk. yazının sonundaki paragraf)
İncil: Elçilerin İşleri 19:34 Halk … “Efesliler’in Artemisi* uludur!” diye bağırıp durdu. 35 Kalabalığı yatıştıran belediye yazmanı, “Ey Efesliler” dedi, “Efes Kenti’nin, ulu Artemis Tapınağı’nın ve gökten düşen kutsal taşın bekçisi olduğunu bilmeyen var mı?” (“Artemis”: Grekler’in önemli bir tanrıçası; Artemis’in ya da Latince adıyla Diana’nın en büyük tapınağı Efes Kenti’ndeydi.)
Pavlus’tan Efesliler’e Mektup 2:19 Böylece artık yabancı ve garip değil, kutsallarla birlikte yurttaş ve Tanrı’nın ev halkısınız. 20 Elçilerle peygamberlerden oluşan temel üzerine inşa edildiniz. Köşe taşı Mesih İsa’nın kendisidir. 21 Bütün yapı Rab’be ait kutsal bir tapınak olmak üzere O’nda kenetlenip yükseliyor. 22 Siz de Ruh aracılığıyla Tanrı’nın konutu olmak üzere hep birlikte Mesih’te inşa ediliyorsunuz.
Matta 21:42 İsa, “Kutsal Yazılar’da şu sözleri hiç okumadınız mı? ‘Yapıcıların reddettiği taş, işte köşenin baş taşı oldu. Rab’bin işidir bu gözümüzde harika bir iş!’ 44 Bu taşın üzerine düşen, paramparça olacak; taş da kimin üzerine düşerse, onu ezip toz edecek.”
Pavlus’tan Romalılar’a Mektup 9:33 (1:1; 9:19 Pavlus,) Yazılmış olduğu gibi: “İşte, Siyon’a bir sürçme taşı, bir tökezleme kayası koyuyorum. O’na iman eden utandırılmayacak.”
Petrus’un Birinci Mektubu 2:4 (1:1 Petrus,) İnsanlarca reddedilmiş, ama Tanrı’ya göre seçkin ve değerli olan diri taşa, Rab’be gelin. 5 O sizi diri taşlar olarak ruhsal bir tapınağın yapımında kullansın. Böylelikle, İsa Mesih aracılığıyla Tanrı’nın beğenisini kazanan ruhsal kurbanlar sunmak üzere kutsal bir kâhinler topluluğu olursunuz. 6 Çünkü Kutsal Yazı’da şöyle deniyor: “İşte, Siyon’a bir taş, seçkin, değerli bir köşe taşı koyuyorum. O’na iman eden hiç utandırılmayacak.” 7-8 İman eden sizler için bu taş değerlidir. Ama imansızlar için, “Yapıcıların reddettiği taş köşenin baş taşı,” “sürçme taşı ve tökezleme kayası oldu.” İmansızlar Tanrı’nın sözünü dinlemedikleri için sürçerler. Zaten sürçmek üzere belirlenmişlerdir. 9 Ama siz seçilmiş soy, Kral’ın* kâhinleri, kutsal ulus, Tanrı’nın öz halkısınız. Sizi karanlıktan şaşılası ışığına çağıran Tanrı’nın erdemlerini duyurmak için seçildiniz. (“Kral”: Tanrı)
Vahiy 2:17 (18 İsa,) “Kulağı olan, Ruh’un kiliselere ne dediğini işitsin. Galip gelene saklı mandan vereceğim. Ayrıca, ona beyaz bir taş ve bu taşın üzerinde yazılı olan yeni bir ad, alandan başka kimsenin bilmediği bir ad vereceğim.”
Tevrat’ta Tanrı’nın -taşınabilir çadır olan- Konutu’nu -Musa’nın Tanrı’dan nasıl yapılacağına dair aldığı vahiyler sonucu- İsrailliler Konutu yaparken, konuta bir sürü değerli taş da iliştirirler, eklerler.[90] Zaten bu Konut -görüşüme göre-, İncil’de -orta çağdaki bir kalenin ütopik abartılmış haline benzeyen- -ve yine köşelerinde değerli taşlar olan- gökten inen Kutsal Kudüs’e[91] benzeştirilmiş gibidir: Kabe ve Hacer-ül Esved de bunların bir türevi gibidir.
___________________
[90] Bu sitedeki yazıma bk. (Dizin 218). Bu sitede bk. Tevrat, Mısır’dan Çıkış 28:11,12; 39:14; Yasa’nın Tekrarı 27:3,4,7.
[91] Bu sitede bk. (Dizin 151).