Büyük Patlama’dan arta kalan ve evrenin her tarafına eşit olarak yayılmış, gözle görülmeyen bir ışıma -enerji- vardır. Buna fon ışınımı -kozmik mikrodalga arka plan fon ışıması- denilir. Bu, Büyük Patlama’nın olduğunu kanıtlar.[1] Televizyonda ayarlama yaparken görünen siyah-beyaz parazitliğin ∼%10’una, aslında Büyük Patlama’dan arta kalan bu fotonlar -fon ışıması- neden olmaktadır. Çok evren olduğunu savunanların savunduklarından biri şudur: Fon ışıması, içinde yaşadığımız tüm evrenleri barındıran “uzayın sonsuz olduğunu ve maddenin bu uzayda rastgele yayıldığını göstermektedir”: Bu da şunu doğurur, 10 üssü 280 (10280) ışık yılı ötede sizin bir kopyanız vardır. Kopyanızın bulunduğu yer, başka bir evrendir. Işık hızını aşamayacağımızdan bu evrenlere gitmemiz söz konusu değildir.
Çoklu evrenler ayran (gazoz) köpüğü gibi baloncuk hâlinde birbirinden yalıtılmışlardır. Bu evrenler zemindeki mayadan, baloncuklar hâlinde durmadan doğar. Bu maya, hiçlik değildir, var olan karışık-karmaşık bir olgudur.[2] Hiçlik kavramını daha önceden kimse görmedi, şu an, hiçlik budur, diyebileceğimiz hiçbir şey yoktur, belki de hiçlik insanların uydurduğu soyut bir kavramdır.[3]
Çoklu evrenlerde fizik kanunları, değerlerde farklı sayılar alabilir. Örneğin, zaman ve mekân gibi onlardan farklı boyutlar ya da kuvvetlerin değerlerinin değişmesi gibi. Bu farklılıklar -rastgelelikler- evrenlerin baloncuk hâlinde doğuşu sırasındaki kuantum dalgalanmalarından oluşur. Buna bağlı olarak bu evrenlerde bizim gibi zeki canlıların olduğu evrenlerin sayısı oldukça azdır. Bu sonsuz olasılıklar zincirinde hiçbir evrende özel olarak ayarlanmış bir “ince ayar” (hassas bir ayar) olduğu söylenemez.[2] Hiçbir evren tasarlanarak oluşturulamaz.[4] Olasılıklar kuantum sayesinde oluşur. Bu olasılıklar, her bir evren, “her saniye, hepsi de aynı derecede gerçek 10 üssü 100” (10100) kadar kopyaya ayrılır. Kuantum kuramı, bu evrenlerin etkileştiğini söyler. Ama bunların “gerçeklikleri deneysel olarak gözlenemez”.[2] Bir zar alalım ve atalım, diyelim ki 2 geldi, peki ama diğer olasılıklar 1, 3, 4, 5 ve 6 nereye gitti, işte onlar da paralel evrenlerde oluştu.[5]
Sınanabilir tahminler çoklu evrenlerin olduğunu tam olarak kanıtlayamasa da -fizikte şu an için yapılan kanıtlamalarla- çoğu tahmin bu olguyu desteklemektedir, yani fizikteki kanıtlanmış şeyler bizi çoklu evrenlerin varlığına götürüyor.
Çoklu evren kuramları 2 tanedir. Birincisi “kuantum çoklu evreni” buna paralel evrenler, çok dünyalı yorum veya birçok dünya yorumu denilir. Kuantum tuhaflığı burada anlamlı kılınır. “… ‘kuantum çoklu evreni’, kuantum ölçümünün farklı olası sonuçlarının hepsinin de bir tür daha geniş çaplı gerçeklikte bir arada mevcut olan paralel evrenlere tekabül ettiğini söyler.”. İkincisi “şişmeye dayalı çoklu evren”dir. Bu, diğerine göre “tam tersine, kozmolojik değerlendirmelerle [yani büyük ölçekler kullanılarak] ileri sürülmüştür. Böyle bir evren, her biri kendi Büyük Patlaması’yla ilksel bir kaostan doğan bir baloncuk evrenler sonsuzluğunu kucaklar. Şişmeye dayalı çoklu evreni oluşturan dünyalar birbirlerinden, ışık hızıyla genişledikleri için aşılması imkânsız uzay bölgeleriyle ayrılmıştır. Oysa tersine, kuantum çoklu evrenini oluşturan dünyalarsa birbirlerinden… [bu üç nokta kaynakta var] eh bunu kimse doğru dürüst bilmiyor [burada konuşan Jim Holt -d. 1954-]. Kuantum dünyalarının birbirlerinden ‘dallandığı’ görüntüsü bir anlamda birbirlerine yaklaştıklarını düşündürür; bu gibi paralel dünyaların (çift kesik [çift yarık] deneyinde olduğu gibi) hiç olmadığı kadar birbirleriyle yakın bir itiş kakış hâlinde olması mefhumu da öyle.”.[2]
Paralel evrenlere (birçok dünya yorumuna) biraz daha bakalım. Burada, olasılık dalgalarının sonsuz olasılıklarının sonsuz sayıdaki evrenlerde gerçekleşmesi söz konusudur. Olasılık dalgasının çökmesi reddedilir veya olasılık dalgasının -bir kere değil- sonsuz kere çöktüğü kabul edilir. Sadece bir parçacığın olasılık dalgasında (dalga fonksiyonunda) sonsuz tane olasılık vardır.
Size paralel evrenleri şu şekildeki açıklamamla anlatabilirim. Şimdi bu (bir) parçacığın sonsuz olasılıklarının sonsuz sayıdaki evrende gerçekleştiğini düşünün -yani diğer hiçbir şey değişmeden sadece o tek parçacığın değiştiği sonsuz tane evren-. Şimdi sıkı durun! Evrendeki tüm parçacıkların yine bu şekilde ayrı olarak sonsuz sayıda evrende gerçekleştiğini düşünün. Yetmez! Tüm parçacıkların sonsuz olasılıklarının -değişenlerin değiştiği, değişmeyenlerin değişmediği ve her şeyin değiştiği, yani bu şekilde tüm kombinasyonların, permütasyonların vs.nin- yine ayrı olarak sonsuz sayıdaki evrende gerçekleştiğini düşünün. Bu da yetmez! Buraya kadar mikroydu, daha makro var. Tüm parçacıkların her türlü küçükten her türlü büyüğe kadar makro olarak sonsuz sayıdaki farklı birleşmiş hâllerdeki bir arada bulunmalarının da -yani bu şekilde tüm kombinasyonlarının, permütasyonlarının vs.nin- yine ayrı olarak sonsuz sayıda evrende gerçekleştiğini düşünün. Yine yetmez! Bunların ve daha fazlasının her türlü kombinasyonlarının, permütasyonlarının vesairenin de yine ayrı olarak sonsuz sayıda evrende gerçekleştiğini düşünün. Tüm bu sonsuz evrenleri ve daha fazlasını toplayın, sonuç, akıl almaz, delicesine bir sonsuzlukta sonsuz evrenler, alın size paralel evrenler. Birçok dünya yorumundaki her paralel evren somuttur, gerçektir.
Bir üstte anlattıklarımın neredeyse sıfırına yakınını içeren birkaç küçük örneğimi veriyorum. Mesela bir paralel evrende sen, elini kulağına götürüyorken diğerinde saçına götürüyor olabilirsin. Birinde yemek yerken diğerinde yolda yürüyor olabilirsin. Bir diğerinde cumhurbaşkanı iken diğerinde idam edilmiş olabilirsin. Hatta bir diğerinde dinozorları yok eden gök taşı Dünya’ya çarpmadı ve senin de aralarında bulunduğun son kalan on kişilik bir insan grubuyla dinozorlardan kaçıyor olabilirsiniz. Başka bir paralel evrende de Dünya gezegeni oluşmamış olabilir. Bu şekilde veya daha ekstrem olarak aklınıza gelebilecek sonsuz sayıda olasılık düşünebilirsiniz ve aklınıza gelemeyecek sonsuz sayıda olasılığın da olduğunu unutmayın, onlar da vardır.[6]
Kaynaklar
[1] age., s. 17, 257, 276, 349, 353, 374-377, 515-517, 613, 614, 637.
[2] Jim Holt, age., s. 36, 116, 182, 192-197.
[3] Bu cümle için (bu cümlenin daha iyi anlaşılması için ya da bu sonuca varabilmek için) şu kitabın tamamını okumalısınız: Jim Holt, “Dünya Neden Var?..”.
[4] Şu sonnotlara bakınız: 300, 316.
[5] Erdem Akyüz, Inspeak, “Academia” [Inspeak adlı çoklu katılımcı sesli sohbet programındaki Academia odası], Türkiye, 2011 [linksiz durum]. (Üniversitede fizik hocasının ona bunu söylediğini bana söylemişti. Akyüz, fiziğe tutkulu bir arkadaşımdır.) (Bunun linksiz olmasının sebebi, bilgisayara indirilen sesli sohbet uygulamalarında link olmamasıdır, en azından burada öyleydi.)
[6] Brian Greene, “Evrenin Dokusu…”, age., s. 251, 254, 261, 543, 549-551, 612, 613.