İNCİL’İN KENDİNDEN ÖNCEKİ SÜMER, MISIR, HİNDU GİBİ ANTİK/KADİM İNANÇLARLA VE SONRAKİ İNANÇLARLA VE DE TEVRAT VE KUR’AN’LA KARŞILAŞTIRILMASI, BENZERLİKLERİ VE DE ANTROPOLOJİ, ETİMOLOJİ, TARİH, FİZİK, KİMYA, BİYOLOJİ EŞLİĞİNDE BİLİMSEL ANALİZİ VEYA TEFSİRİ VE VEYA AÇIKLANMASI
Yazardan Açıklama: Tevrat, İncil ve Kur’an’ı yavaş-yavaş, anlaya-anlaya, düşüne-düşüne yaklaşık 1 sene içinde okudum. Okurken tek-tek not yazdım, notlar aldım. Sonra bu siteye bu notları ve ilgili ayetleri/maddeleri ekleyebilmek için -hata ve pürüz olmasın diye- hepsini daha çok düşünerek -ve bazılarını eleyerek- defalarca yine okudum. İlgili maddeleri siteye atarken ve/veya yazarken, ilk notları -yani analiz olan açıklamaları- düzenleyerek yazdım ve daha da önemlisi bu notların katbekat fazlası daha “not” ekledim, çünkü din, bilim ve felsefe tarihini araştırmışlığımdan ve artık bu üç kitabı da neredeyse ezberlediğimden benim için artık sadece yazmak kalıyordu…
İncil’i baştan sona yavaş yavaş ve düşüne düşüne okudum. Maddeleri “önemli” ve “çok önemli” olarak işaretledim. Sonra işaretlediğim tüm bu maddeleri, analiz yapacağım bu siteye eklemek için, tekrar tekrar yine okudum ve en iyilerini seçerek siteye ekledim. Seçtiğim bu ayetlerin altına koyu siyah yazıyla açıklamalarda bulundum. Bu açıklamalarla da Tevrat’ın ardılının İncil, İncil’in ardılının ise Kur’an olduğunu ve bu üçünün kökeninin de Sümer, Babil, Mısır, Hindu gibi Antik inançlar olduğunu benzerliklerle ve bu benzerlikleri teoloji, antropoloji ve etimoloji ışığında karşılaştırarak göstermeye çalıştım. Mucize denilenleri ve bazı olayları bilimsel olarak açıklamaya çalıştım. Diğer tarihsel tekrarlayışları ve olabilecek ihtimalleri de belirtmeye çalıştım. Ayrıca kendi yorumlarımı ve dini inanç lugatları külliyatından çeşitli açıklamalarımı da ekledim.
• İncil maddelerinin tamamı -yukarıda anlatıldığı gibi- yazar tarafından özenle seçilmiştir.
• Maddelerin altında koyu renkle belirtilmiş yazılar analiz olup yazar tarafından yazılmıştır.
• Maddelerde -açıklamaya gerek olmayan, doğrudan anlatılmış yerlerdeki- dikkat çekmek istediğim noktaların da altını çizdim.
• Maddelerde “( )” ve “[ ]” işaretleri içindekiler; uzunca yazılmaması ve/veya anlam kaybı olmaması için değişiklik yapılmadan İncil’den alınarak kısa ve özet şeklinde yazar tarafından yazılmıştır.
• Maddelerde bazı sözler “*” ile işaretlenmiş ve sonunda da “( )” işaretleri içerisinde -sonradan ek olarak, neyin ne anlama geldiğini göstermek için- belirli terim / söz tanımlamaları veya açıklamalar yapılmıştır: Bunlar yazar tarafından değil kullanılan İncil kaynağındaki açıklamalar olup buradan alınmıştır.
Teşekkürler: Faydalandığım Yeni Ahit’in (İncil’in) Türkçe çevirisi için başta Kitab-ı Mukaddes Şirketi’ne ve Zirve Yayıncılık ve Dağıtım’a, Yeni Yaşam Yayınları’na ve Acar Basım’a; Tevrat’ın (Torah’ın) Türkçe çevirisi için başta Kitab-ı Mukaddes Şirketi’ne ve Yeni Yaşam Yayınları’na; Kur’an-ı Kerim’in Türkçe çevirisi için ise başta Ali Bulaç’a ve Bakış Yayınları’na değerli çalışmalarından ötürü çok teşekkür ederim.
İÇİNDEKİLER
SİTE DİZİNİNDEKİ 335. KONU
İNCİL NEDİR?
Hıristiyanlar’ın kutsal kitabı Kitab-ı Mukaddes (Bible/Bibel)’dir. Bible; Eski Ahit (Ahd-i Atîk) ve Yeni Ahit (Ahd-i Cedîd)’in birleşmesinden oluşur.[1][2] Yahudiler (İsrailoğulları) Tanrı’nın kendileriyle yaptığı antlaşmayı kendilerinin Tanah dediği, Hıristiyanlar’ın Eski Ahit dediği kitapta yazmışlardır:[2][3] Hıristiyanlar ise Yeni Ahit dedikleri kitapta Tanrı’nın kendileriyle yeni bir antlaşma yaptığını yazmışlardır.[2] Yahudiler Yeni Ahit’e inanmazlar, Hıristiyanlar Eski ve Yeni Ahit’e inanırlar,[1][2] Müslümanlar ise Eski Ahit’teki sadece Tevrat ve Zebur bölümlerine[3] ve de İncil’e inanırlar. Kur’an’da İsa’ya İncil’in verildiğinden bahseder, bunun dışında Hıristiyanlar’ın kutsal kitabıyla ilgili başka bilgi verilmemiştir.[1][2][4]
Yeni Ahit’te 27 kitap veya bölüm vardır. Bunlar: Matta, Markos, Luka ve Yuhanna incilleri (4), Elçilerin İşleri (1), Pavlus (St. Paul)’un Mektupları (14), Genel (Katolik) Mektuplar (7) ve Yuhanna’nın Vahyi’dir (1). Pavlus bu mektupları 4 incilin yazımından daha önce yazmıştır.[2]
Halk arasında Hıristiyanlar’ın kutsal kitabına İncil de denilse de bu aslında yanlıştır. Çünkü İncil, Yeni Ahit’teki sadece ilk dört kitaba veya bölüme ayrı ayrı verilen isimdir; Matta incili, Markos incili gibi.[2][4] İncil kelimesinin aslı iyi haber, müjde anlamına gelen Yunanca euaggelion (euangelion) olup Latince’ye evangelium, Fransızca’ya évangile olarak geçmiştir. İngilizce karşılığı ise gospeldir. Euaggelion kelimesi Arapça’ya İncil olarak geçmiştir.[4]
Yeni Ahit bölümlerinin hiçbirinin orijinalleri günümüze ulaşamamıştır. Orijinallerinin varlığı da tartışmalıdır. MS 3. ve 4. yüzyıllara ait birbirinden farklı yüzlerce papirüs ve parşömen parçaları vardır,[2][4] Yeni Ahit’in tamamının yazılı olduğu en eski nüsha/yazma ise MS 4. yüzyılın sonuna ait olan Siniticus’tur, bunların hepsi Grekçe’dir. İsa ise Aramice konuşmaktaydı[2].
MS 350-400 yılları arasında Grek kilisesinde günümüzdeki Yeni Ahit bölümleri, birbirinden az ve/veya çok farklı olan fazlaca metin/yazma/incil arasından ayıklanarak seçilmiştir.[2][4] (Yuhanna’ya Gelen) Vahiy kitabıyla ilgili tartışmalar 7. yüzyıla kadar devam etmiştir.[2] Son olarak 1546’da Trente Konsili’nde Yeni Ahit’in bölümleri bugünkü şekliyle resmen ilan edilmiştir.[1][2]
Çığ şunları söylemektedir: Kur’an Maide Suresi’nin 110. Ayetinde şu yazıyor: “Ey Meryem oğlu İsa! Sana ve annene (verdiğim) nimeti hatırla! Hani seni mukaddes ruh (Cebrail) ile desteklemiştim. Sen beşikte iken, yetişkin çağında da insanlarla konuşuyordun. Sana kitabı (okuyup yazmayı), hikmeti, Tevrat ve İncil’i öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan kuş şeklinde bir şey yapıyordun da ona üflüyordun ve hemen benim iznimle o bir kuş oluyordu. Yine benim iznimle anadan doğma körü, alacayı iyileştiriyordun.” Bu ayete göre Allah İncil’i İsa’ya öğretmiştir. Fakat, İsa yaşamı boyunca hiçbir şey yazmamış ve yazdırmamıştır. İsa öldükten sonra MS 60-150 yılları arasında, İsa hayattayken yanında bulunanlar onun konuşmalarını ve/veya yanında bulunanlardan öğrenenlerin anlattıkları yazıya geçirilmiştir. Çeşitli kimseler tarafından İsa’nın hayatını anlatan bu yazılar -veya metinler veya inciller- çok fazla sayıya ulaşmıştı. MS 350 yıllarında Bizans’ın Bursa’daki -devam eden- İznik konsülünde bu yazılar ayıklandı ve İsa’nın yaşamını, söylediklerini, mucizelerini bazı farklarla anlatan Aziz Matta, Markos, Luka ve Yuhanna’nın yazdıkları esas kabul edilmiştir. Bunlara Elçilerin/Habercilerin ve bazı kimselerin yaptıkları işler ve mektupları da eklenerek İncil bugünkü şeklini almıştır.
İsa’nın hayatının anlatıldığı Apostol Barnabas’ın yazdığı incilde İsa çarmıha gerilmemiştir, Judas gerilmiştir; Hıristiyan öğretmen Bassilides de gerilenin Simon of Sirene olduğunu; Mosheim de İsa diye birinin olmadığını, hayal ürünü olduğunu yazmıştır. Bunlar İsa’nın mucizelerini de kabul etmemektedirler. Samuel Noah Kramer de İsa’nın ölmeden önce yaşadığı eziyetleri ve öldükten sonra dirilmesinin beklenilmesini, Sümer Tanrıçası İnanna’nın kocası Çoban Tanrısı Dumuzi’nin cinler tarafından yeraltına götürülürken gördüğü eziyetlere ve yeraltından çıkmasının beklenmesiyle aynı olduğunu ve bunun İsa’ya uyarlanmış olduğunu vurguluyor. Ayrıca İsa’nın “ben iyi bir çobanım, koyunlarım uğruna canımı veririm” demesini de Dumuzi’nin çobanlığıyla bağdaştırıyor. İsa’nın Tanrı’nın oğlu olması da Sümer inanışlarından geliyor.[5]
___________________
[1] Ömer Faruk Harman, “Kitâb-ı Mukaddes”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 2002, <http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c26/c260043.pdf> Erişim: Nisan 2017, Cilt: 26, s. 75, 76. (1, 2, ve 4 numaralı dipnotların maddelerindeki bilgiler birleşik/bağlantılı olduğu için maddelerin art arda ve tamamının okunması daha faydalı olacaktır.)
[2] Hikmet Tanyu, “Ahd-i Cedîd”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 1988, <http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c01/c010551.pdf> Erişim: Nisan 2017, Cilt: 1, s. 501-507. (DİA kimin yazdığı belli olmayan İbraniler’e Mektup’u Pavlus’un Mektupları kısmında göstermiş.)
[3] Bu sitedeki yazıma bk. (Dizin 329).
[4] Ömer Faruk Harman, “İncil”, TDV İslâm Ansiklopedisi (DİA), TDV İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 2000, <http://www.islamansiklopedisi.info/dia/pdf/c22/c220170.pdf> Erişim: Nisan 2017, Cilt: 22, s. 270-276.
[5] Muazzez İlmiye Çığ, “Kur’an, İncil ve Tevrat’ın Sümer’deki Kökeni”, Kaynak Yayınları, İstanbul, (1. Basım Kasım 1995), 36. Basım, Aralık 2013, s. 105, 106.
Analizler ya da koyu renkle belirtilen yazılar yazar tarafından yazılmış olup ve/veya yazarın ilgili diğer yazılarının yine yazar tarafından derlenmesi olup daha fazlası için yazarın -yani ben Alper Çadıroğlu’nun- bu sitenin tamamına (yani ana sayfaya) bakınız.[6] Analizde kullandığım Tevrat, İncil ve Kur’an ise şunlardır.[7] Ayrıca analizde ek olarak yararlandığım sadece 6 tane bilginin kaynağı -kaynak gösterme çakışması ve karışıklığı olmaması için manuel stille- yazı/metin içerisinde -doğrudan- gösterilmiştir.
___________________
[6] Sitemin ana sayfası bk.
[7] “Kutsal Kitap: Eski ve Yeni Antlaşma (Tevrat, Zebur, İncil)”, Kitab-ı Mukaddes Şirketi, Yeni Yaşam Yayınları, Yeni Çeviri, İstanbul 2001-2009, <https://incil.info/kitaplistesi> veya <https://www.kitabimukaddes.com/kutsal-kitap-hakkinda-bilgilendirme-ve-tam-metni/> Erişim(ler): 2011-2018. (Tevrat bilgileri ve maddeleri buradan alınmıştır.)
“İncil (Müjde): İncil’in Çağdaş Türkçe Çevirisi”, Kitab-ı Mukaddes Şirketi, Zirve Yayıncılık ve Dağıtım, Yeni Yaşam Yayınları, Acar Basım, Yeni Çeviri: 1987-1994-2001, İstanbul, 6. Basım: Temmuz 2008. (İncil bilgileri ve maddeleri buradan alınmıştır.) (Bu İncil kitabında yazanların aynısına bir üstteki -aynı- bağlantılardan ulaşabilirsiniz.)
“Kur’an-ı Kerim’in Türkçe Anlamı: Meal ve Sözlük”, Meali Hazırlayan: Ali Bulaç, Bakış Yayınları, İstanbul 1985. (Kur’an bilgileri ve maddeleri buradan alınmıştır.) (Bu meal Milli Eğitim Bakanlığı’nın 18.11.1985 tarih ve 2199 sayılı Tebliğler Dergisi’nde tavsiye edilmiştir.) (Bu meali seçmemin nedeni diğerleri gibi “anlam tercümesi” olmayıp “kelimesi kelimesine” tercüme ettiği içindir: Diyanet İşleri Başkanlığı meali de dahil diğer çoğu mealde Kur’an’da olmayan sonradan eklenen ve sonradan eklenildiğini belirtmeyen -belirtse dahi bazısını belirtip bazısını belirtmeyen- açıklama şeklindeki kelime, kelime grupları ve sözler vardır: Sonradan eklendiğini -veya sonradan eklenilen her şeyi- parantez içinde belirttiği için bu meali analizde daha uygun gördüm.)
Kısaltmalar
Örneğin “Luk.1:7” neyi ifade eder? İncil’deki Luka kitabındaki 1. bölümdeki 7. maddeyi gösterir. (Bu kısaltmalar faydalandığım İncil kaynağından alınmıştır bk. dipnot-7.)
SİTE DİZİNİNDEKİ 336. KONU
MATTA, MARKOS, LUKA ve YUHANNA
Kitaplarının, Anlam Bütünlüğünü Kaybetmeden, Seçilmiş En Önemli Maddelerinin Tek Bir Kitap Halinde Özet Olarak Sıralı Birleştirilmesi ve Analizi
Luk.1:7 (Zekeriya tapınakta bir kahindi ve eşi 1:5,8) Elizabet kısır olduğu için çocukları olmuyordu. İkisinin de yaşı ilerlemişti. 11 (Rab’bin Tapınağı’nda 1:9) Rab’bin bir meleği buhur sunağının sağında durup Zekeriya’ya göründü. 13 Melek (Cebrail 1:19), “Duan kabul edildi. Karın Elizabet sana bir oğul doğuracak, adını Yahya koyacaksın. 16 (O, 1:15) İsrailoğulları’ndan birçoğunu, Tanrıları Rab’be döndürecek. 17 İlyas’ın ruhu ve gücüyle Rab’bin önünden gidecektir.” 22 (Halk, Zekeriya’nın 1:21,22) tapınakta bir görüm gördüğünü anladı. (İncil’de “görüm” serap veya rüya gibi bir şey olarak anlatılıyor. Elç.12:9 “Petrus onu izleyerek dışarı çıktı. Ama meleğin yaptığının gerçek olduğunu anlamıyor, bir görüm gördüğünü sanıyordu.”)
Not: Kahen/Kohen/Kahin’deki “hin”in, kurban yeri olan vadi Hin-nom’daki “hin” ile benzerleği ve kahin kelimesinin “kan ve hin” olarak oluşması mı?
Luk.1:66 Çünkü Rab onunla birlikteydi. (“Rab”: Grekçe “Rab’bin eli”)
Luk.1:68 (Zekeriya:1:67) “İsrail’in Tanrısı Rab’be övgüler olsun! Çünkü halkının yardımına gelip onları fidyeyle kurtardı. 69-71 Eski çağlardan beri Kutsal peygamberlerinin ağzından bildirdiği gibi, Kulu Davut’un soyundan Bizim için güçlü bir kurtarıcı çıkardı.”
İsa’dan önce Yahya da kurtarıcı!..
Bu “Kurtarıcı” kavramı Yahudilik ve birçok inançta yaygındı. Öyle ki Muhammed bile bu kavrama adledildi.
Mat.1:18 Annesi Meryem, Yusuf’la nişanlıydı. Ama birlikte olmalarından önce Meryem’in Kutsal Ruh’tan gebe olduğu anlaşıldı. 20 Rab’bin bir meleği rüyada ona (Yusuf’a) görünerek şöyle dedi: “Onun (Meryem’in) rahminde oluşan, Kutsal Ruh’tandır.”
Mat.2:1-2 İsa’nın Kral Hirodes devrinde Yahudiye’nin Beytlehem Kenti’nde doğmasından sonra bazı yıldızbilimciler doğudan Yeruşalim’e (Kudüs’e) gelip şöyle dediler: “Yahudiler’in Kralı olarak doğan çocuk nerede? Doğuda O’nun yıldızını (ya da yıldızının doğuşunu) gördük ve O’na tapınmaya geldik.”
Luk.2:8 Sürülerinin yanında nöbet tutarak geceyi kırlarda geçiren çobanlar vardı. 9 Rab’bin bir meleği onlara göründü. 10-11 Melek onlara, “Bugün size, Davut’un kentinde bir Kurtarıcı doğdu. Bu, Rab olan Mesih’tir.”
(Luk.3:23-38 Bu bölümde Adem’den İsa’ya yaklaşık 80 kişi -kuşak- sayılmıştır / yazılmıştır. Kişilerin 30 yaşında baba olduğunu düşünürsek, 80×30=2.400, günümüze kadar 2.000 yıl geçti:2.400+2.000=4.400: Kısaca İncil’e göre insanlık tarihi yaklaşık 5.000 yıl.)
Luk.3:23 “Yusuf da Eli oğlu” (İsa’nın -sözde denilen- babası Yusuf’un babası -yani İsa’nın dedesinin ismi- Eli’dir. Eli, Tanrı demek. Muhammed’in babasının ismi ise Allah’ın kulu anlamına gelen Abdullah’tı. İncil’in tanrısının ismi “Eli”, Kur’an’ın tanrısının ismi “Allah”tır: Bu bir tesadüf mü sizce!..)
Mat.2:23 (19-20 Yusuf, Meryem ve daha küçük bir çocuk olan İsa’yı da alıp,) Nasıra denen kente yerleşti. Bu, peygamberler aracılığıyla bildirilen, “O’na Nasıralı denecektir” sözü yerine gelsin diye oldu.
Ayet İsa’nın; Nazaren, Nasrani tarikatından olduğuna işaret.
(Mar.1:16-20 Mat.10:2-4 İsa ve daha sonra elçiler olacak kişiler ıssız dağlarda, nehir kıyılarında buluşup, toplanıp sohbetler ediyorlardı.) (Mar.2:14; 3:14-19; Mat.10:1-4 Bu 12 kişi olan öğrenciler / elçiler / havariler şunlardı: Petrus ve kardeşi Andreas, Yakup ve kardeşi Yuhanna elçi olan ilk 4 kişiydi, Filipus, Bartalmay, vergi toplayan görevli Matta, Tomas, Alfay oğlu ve vergi toplayan görevli Yakup diğer adı Levi, Taday, Yurtsever Simun ve İsa’ya ihanet eden Yahuda İskariot. İsa sonra onlara/elçilere her türlü hastalığı iyileştirme, cinleri kovabilme gücü verdi.)
Mat.3:17 Göklerden gelen bir ses (İsa için), “Sevgili Oğlum budur, O’ndan hoşnudum” dedi. (“İsa”: “Rab kurtarır” demektir | “Tanrı”: Grekçe’de “Gök” demektir.) Elç.13:32-33 (Pavlus) “Biz de size Müjde’yi duyuruyoruz: Tanrı İsa’yı diriltmekle, atalarımıza verdiği sözü, onların çocukları olan bizler için yerine getirmiştir. İkinci Mezmur’da da yazıldığı gibi: ‘Sen benim Oğlum’sun, Bugün ben sana Baba oldum.’
Mat.4:1 Bundan sonra İsa, İblis tarafından denenmek üzere Ruh aracılığıyla çöle götürüldü. 2 İsa kırk gün kırk gece oruç tuttuktan sonra acıktı. (İsa, kırk gün İblis tarafından denendi. Luk.4:1) 3 O zaman Ayartıcı yaklaşıp, “Tanrı’nın Oğlu’ysan, söyle şu taşlar ekmek olsun” dedi. 4 İsa ona şu karşılığı verdi: “ ‘İnsan yalnız ekmekle yaşamaz, Tanrı’nın ağzından çıkan her sözle yaşar’ diye yazılmıştır.” 5-6 Sonra İblis O’nu kutsal kente (Kudüs’e) götürdü. Tapınağın tepesine çıkarıp, “Tanrı’nın Oğlu’ysan, kendini aşağı at” dedi, “Çünkü şöyle yazılmıştır: ‘Tanrı, senin için meleklerine buyruk verecek.’ ‘Ayağın bir taşa çarpmasın diye Seni elleri üzerinde taşıyacaklar.’ “ 7 İsa İblis’e şu karşılığı verdi: “ ‘Tanrın Rab’bi denemeyeceksin’ diye de yazılmıştır.” 8 İblis bu kez İsa’yı çok yüksek bir dağa çıkardı. O’na bütün görkemiyle dünya ülkelerini göstererek, (“Bunlar bana teslim edildi, ben de dilediğim kişiye veririm.” Luk.4:6) 9 “Yere kapanıp bana taparsan, bütün bunları sana vereceğim” dedi. 10 İsa ona şöyle karşılık verdi: “Çekil git, Şeytan! ‘Tanrın Rab’be tapacak, yalnız O’na kulluk edeceksin’ diye yazılmıştır.” 11 Bunun üzerine İblis İsa’yı (her bakımdan denedikten sonra Luk.4:13) bırakıp gitti. Melekler gelip İsa’ya hizmet ettiler. (“Ayartıcı”: Şeytan)
İsa’nın bu yaşadığı, Buda’nın ormanda 40 küsür gün aç kalıp -oruç tutup- Nirvana’ya ulaşmasına çok benzer. Buda ağaç altında yoga pozisyonundayken kendisini ayartmaya, yolundan döndürmeye çalışan kötü ruhları/güçleri görür ama onlara uymaz: Zihinde veya başka alemde kendisine güzel kızlar, yiyecekler vb. sunulur, doğal afetlerle denenir, korkunç olanlar ona gözükür fakat Buda yine de yolundan -Nirvana’ya/Tanrı’ya ulaşmaktan- vazgeçmez.
Mat.4:24 Türlü hastalıklara yakalanmış bütün hastaları, acı çekenleri, cinlileri, saralıları, felçlileri O’na (İsa’ya) getirdiler; hepsini iyileştirdi.
O dönemde “şifacılık”, günümüz doktorları gibi önemli görülürdü ve şıfacı çok sayıda insan vardı. Başı, vücudu ağrıyan yani rahatsız olan insanın vücudundaki çeşitli -özel- yerlere dokunarak (mesela elin baş ve işaret parmağı arasında kalan yumuşak dokuya 2-3 dakika alttan-üstten bastırın baş ağrınız azalır veya geçer), masaj yaparak, nefes hareketleri vb. yöntemlerle o kişi kısa süreli veya temelli iyileşebilir. İncil bu ağrıların sebebine “insanın içine cin kaçması” demekte!..
Mat.6:24 Hiç kimse iki efendiye kulluk edemez. Siz hem Tanrı’ya, hem de paraya kulluk edemezsiniz. Tanrı-Şeytan dualitesi. (“Para”: Grekçe “Mamon”. Aramice’de zenginlik anlamına gelen mamon sözcüğü, para ya da para kazanma hırsı anlamında kullanılır. Dünyanın aldatıcı servetine de Grekçe’de haksızlık mamonu denir. Ayrıca Mamon, Şeytan’ın çocuğu anlamına da gelir. Bu dünyanın egemeni Şeytan olduğu için, para da Şeytan’ı sembolize eder.)
Yu.3:5 İsa şöyle yanıt verdi: “Sana doğrusunu söyleyeyim, bir kimse sudan ve Ruh’tan doğmadıkça Tanrı’nın Egemenliği’ne giremez.
Yu.4:13 (Yu.4:6-9 İsa, Yakup’un su kuyusunun yanına gelir, Samiriyeli bir kadından su ister, kadın İsa’nın Yahudi olmasından dolayı ona su vermek istemez. İsa ona şöyle der:) 10 “Eğer sen Tanrı’nın armağanını ve sana, ‘Bana su ver, içeyim’ diyenin kim olduğunu bilseydin, sen O’ndan dilerdin, O da sana yaşam suyunu verirdi. Bu sudan her içen yine susayacak. 14 Oysa benim vereceğim sudan içen sonsuza dek susamaz. Benim vereceğim su, içende sonsuz yaşam için fışkıran bir pınar olacak.”
Burada geçen “Yaşam Suyu”nun; Sümer’deki su tanrısı Enki’nin “Kutsal Su”yunun Sümer tapınaklarında bulunuyor olmasıyla bağlantısı olabilir.
Yu.7:38 Kutsal Yazı’da dendiği gibi, bana iman edenin ‘içinden diri su ırmakları akacaktır.’ “
Bnz: Kur’an (“altından ırmaklar akan cennet” söylemi).
Mar.4:31-32 Hardal, yeryüzünde toprağa ekilen tohumların en küçüğü olmakla birlikte, ekildikten sonra gelişir, bütün bahçe bitkilerinin boyunu aşar. Hardal tohumu en küçük değildir.
Luk.4:18-19 (İsa havradayken, Peygamber Yeşaya’nın Kitabı’ndaki şu sözleri okudu:4:16,17) “Rab’bin Ruhu üzerimdedir. Çünkü O beni yoksullara Müjde’yi iletmek için meshetti. Tutsaklara serbest bırakılacaklarını, körlere gözlerinin açılacağını duyurmak için, ezilenleri özgürlüğe kavuşturmak ve Rab’bin lütuf yılını ilan etmek için beni gönderdi.” 20 Sonra kitabı kapattı, 21 İsa, “Dinlediğiniz bu Yazı bugün yerine gelmiştir” diye konuşmaya başladı.
İncil adeta Tanah’ın devamı ve onu kendine göre yorumlayan bir kitap.
Luk.4:27 Peygamber Elişa’nın zamanında İsrail’de çok sayıda cüzamlı vardı. Bunlardan hiçbiri iyileştirilmedi; yalnız Suriyeli Naaman iyileştirildi.”
Luk.4:38 İsa havradan ayrılarak Simun’un evine gitti. Simun’un kaynanası hastaydı, ateşler içindeydi. Onun için İsa’dan yardım istediler. 39 İsa kadının başucunda durup ateşi azarladı, kadının ateşi düştü. Kadın hemen ayağa kalkıp onlara hizmet etmeye başladı.
Luk.5:16 Kendisi (İsa) ise ıssız yerlere çekilip dua ediyordu. (Yahya da böyleydi: “İsrail halkına görüneceği güne dek ıssız yerlerde yaşadı. Luk.1:80”)
Mar.7:33 İsa adamı kalabalıktan ayırıp bir yana çekti. Parmaklarını adamın kulaklarına soktu, tükürüp onun diline dokundu. 34 Sonra göğe bakarak içini çekti ve adama, “Effata”, yani “Açıl!” dedi. 35 Adamın kulakları hemen açıldı, dili çözüldü ve düzgün bir şekilde konuşmaya başladı.
Mar.8:23 İsa körün elinden tutarak onu köyün dışına çıkardı. Gözlerine tükürüp ellerini üzerine koydu ve, “Bir şey görüyor musun?” diye sordu. 25 Adam gözlerini açtı, baktı; iyileşmiş ve her şeyi açık seçik görmeye başlamıştı.
“İsa’nın iyileştirici eli” Horus eliyle Fatma ana eli arasında bir ara form gibi (?) Fatma, Muhammed’in kızıdır. Semboldeki elin avucundaki “göz”, Horus’un “her şeyi gören göz”üdür. “Yüzüklerin Efendisi” filmindeki “göz”le de buraya atıf vardır.
Yu.9:6 (İsa) yere tükürdü, tükürükle çamur yaptı ve çamuru adamın gözlerine sürdü. 7 Adam gidip yıkandı, gözleri açılmış olarak döndü.
Luk.8:13 Böyleleri denendikleri zaman imandan dönerler.
Luk.9:38 “Yalvarırım, oğlumu bir gör, o tek çocuğumdur. 39 Bir ruh onu yakalıyor, o da birdenbire çığlık atıyor. Ruh (cin) onu, ağzından köpükler gelene dek şiddetle sarsıyor. Bedenini yara bere içinde bırakarak güçbela ayrılıyor.
Mar.9:20 Çocuğu kendisine getirdiler. Ruh, İsa’yı görür görmez çocuğu şiddetle sarstı; çocuk yere düştü, ağzından köpükler saçarak yuvarlanmaya başladı. 21 “Küçüklüğünden beri böyle” dedi babası. 25 İsa, kötü ruhu azarlayarak, “Çocuğun içinden çık ve ona bir daha girme” dedi. 26 Ruh çocuğu sarsarak çıktı.
Sara hastalığı!
Mat.8:23 İsa tekneye binince, ardından öğrencileri de bindi. 24 Gölde ansızın büyük bir fırtına koptu. Öyle ki, dalgalar teknenin üzerinden aşıyordu. 26 İsa, “Neden korkuyorsunuz, ey kıt imanlılar?” dedi. Sonra kalkıp rüzgarı ve gölü azarladı. Ortalık sütliman oldu.
Bu, Sümerler’in ve/veya Babiller’in Adapa Efsanesi’ndeki ilk insan olan Adapa’nın, Rüzgar Tanrısı’nın kanatlarını kırmasıyla benzerlik gösterir.
Mar.3:20 İsa bundan sonra eve gitti. Yine öyle büyük bir kalabalık toplandı ki, İsa’yla öğrencileri yemek bile yiyemediler. 21 Yakınları bunu duyunca, “Aklını kaçırmış” diyerek O’nu almaya geldiler.22 Yeruşalim’den gelen din bilginleri ise, “Baalzevul O’nun içine girmiş” ve “Cinleri, cinlerin önderinin gücüyle kovuyor” diyorlardı.
Mat.12:23 (12:22 İsa, cinleri kovduğu sırada) Bütün kalabalık şaşırıp kaldı. “Bu, Davut’un Oğlu olabilir mi?” diye soruyorlardı. (Luk.11:16 Bazıları ise O’nu (İsa’yı) denemek amacıyla gökten bir belirti göstermesini istediler.) İsa’dan önce “mesih/kurtarıcı inancı” vardı. 24 Ferisiler bunu duyunca, “Bu adam cinleri, ancak cinlerin önderi Baalzevul’un gücüyle kovuyor” dediler. 27 (İsa) Eğer ben cinleri Baalzevul’un gücüyle kovuyorsam, sizin adamlarınız kimin gücüyle kovuyor? Bu durumda sizi kendi adamlarınız yargılayacak. 28 Ama ben cinleri Tanrı’nın Ruhu’yla (Luk.11:20 Tanrı’nın eliyle) kovuyorsam, Tanrı’nın Egemenliği üzerinize gelmiş demektir. İyi ruh Tanrı, kötü ruh Şeytan: Dualite. (Luk.11:29 Çevredeki kalabalık büyürken İsa konuşmaya başladı. “Şimdiki kuşak kötü bir kuşaktır. Doğaüstü bir belirti istiyor, ama ona Yunus’un belirtisinden başka bir belirti gösterilmeyecek. 30 Yunus nasıl Ninova halkına bir belirti olduysa, İnsanoğlu da bu kuşak için öyle olacaktır.”)
Luk.11:31 Güney Kraliçesi, yargı günü bu kuşağın adamlarıyla birlikte kalkıp onları yargılayacak. Çünkü kraliçe, Süleyman’ın bilgece sözlerini dinlemek için dünyanın ta öbür ucundan gelmişti.
Mar.9:38 Yuhanna O’na, “Öğretmenim” dedi, “Senin adınla cin kovan birini gördük, ama bizi izleyenlerden olmadığı için ona engel olmaya çalıştık.”
Mat.12:43 “Kötü ruh insandan çıkınca kurak yerlerde dolanıp huzur arar, ama bulamaz.
Mar.10:25 Devenin iğne deliğinden geçmesi, zenginin Tanrı Egemenliği’ne girmesinden daha kolaydır.” Kur’an’la ayet benzerliği.
Mat.13:15 Kulakları duymasın, yürekleri anlamasın Ve bana dönmesinler. Dönselerdi, onları iyileştirirdim.’ Yu.12:40 “Tanrı onların gözlerini kör etti Ve yüreklerini nasırlaştırdı. Öyle ki, gözleri görmesin, Yürekleri anlamasın Ve bana dönmesinler.
Kur’an’da benzer ayetler mevcut. Tanah, İncil ve Kur’an birbirlerine çok benzer: Hepsi birbirinin benzeri ve devamıdır. Bunların kökeni de Antik inançlardır.
Mat.13:58 İmansızlıkları yüzünden İsa orada pek fazla mucize yapmadı. (“Mucize”: Grekçe “İş”)
İsa İncil’in çoğu yerinde kendine inanmayanların olduğu yerde mucize yapmıyor ama inananların yanında neredeyse her şeyi yapıyor!.. İncil’de geçen mucizeler daha önce bilinen ve sağlam büyü/sihir numaralarının abartılmış hali veya bunların benzetmeler tarzında anlatılması söz konusu olabilir.
Mat.14:19 Halka çayıra oturmalarını buyurduktan sonra, beş ekmekle iki balığı aldı, gözlerini göğe kaldırarak şükretti; sonra ekmekleri bölüp öğrencilerine verdi, onlar da halka dağıttılar. 21 Yemek yiyenlerin sayısı, kadın ve çocuklar hariç, yaklaşık beş bin erkekti.
TLC adlı televizyon kanalında, Dinamo adlı sihirbazlık programındaki sihirbaz; boş bir kovadan onlarca balık çıkardı. Sihirbaz bir köye gitti, onlarca kişiyi etrafına topladı, boş teneke kovayı gösterdi, kovayı yere doğru tuttu ve kovadan onlarca balık çıkıp yere döküldü. İnt. ara: “Dinamo fish”.
Mat.14:25 (Yu.6:18,19 Güçlü bir rüzgar estiğinden göl kabarmaya başladı. Öğrenciler beş kilometre kadar kürek çektikten sonra,) Sabaha karşı İsa, gölün üstünde yürüyerek onlara yaklaştı. 26 Öğrenciler, O’nun gölün üstünde yürüdüğünü görünce dehşete kapıldılar. “Bu bir hayalet!” diyerek korkuyla bağrıştılar.
TLC adlı televizyon kanalında, Dinamo adlı sihirbazlık programındaki sihirbaz; İstanbul Boğazı’na benzer bir yerde yüzlerce insanın önünde, suya indi, adımlar atarak su üstünde yaklaşık 30 metre ileriye yürüdü, sonra kollarını iki yana açarak bekledi, o anda tekneyle gelen deniz polisleri onu tekneye bindirip tutukladılar. Bunun gibi gösteriler günümüzde çoktur. Google’da “su üstünde yürüme” diye aratırsanız karşınıza Dinamo ve onlarcası çıkacaktır. Yanı sıra gelgitle çekilen/alçalan suların orta yerindeki tümseğinde yürümek veya suyun (gölün, nehrin, denizin vs.) bazı yerlerinde yürünebilecek tümsekler (tepeler) olmaktadır; uzaktan bakan onu su üstünde yürüyormuş gibi görecektir. Ayrıca suya -bir futbol topunun falso alması gibi- çember çizecekmiş gibi hızlı bir şekilde koşarak gelip de suyun üstünde 10’dan fazla adımların atıldığı video kayıtları da mevcuttur.
Yu.6:46 Baba’yı sadece Tanrı’dan gelen görmüştür.
Mar.12:29 İsa şöyle karşılık verdi: “En önemlisi şudur: ‘Dinle, ey İsrail! Tanrımız Rab tek Rab’dir. 32 Din bilgini İsa’ya, “İyi söyledin, öğretmenim” dedi. “ ‘Tanrı tektir ve O’ndan başkası yoktur’
İslam’daki Kelime-i Tevhid “La İlahe İllallah”
Mar.12:41 İsa tapınakta bağış toplanan yerin karşısında oturmuş, kutulara para atan halkı seyrediyordu.
Mat.15:24 İsa, “Ben yalnız İsrail halkının kaybolmuş koyunlarına gönderildim” diye yanıtladı. 31 Halk, İsrail’in Tanrısı’nı yüceltti.
Dünyasal değil, bölgesel tanrı olgusu.
Mar.13:20 Rab o günleri kısaltmamış olsaydı, hiç kimse kurtulamazdı. Ama Rab, seçilmiş olanlar, kendi seçtiği kişiler uğruna o günleri kısaltmıştır.
Yu.7:40 Halk, “Gerçekten beklediğimiz peygamber budur” dediler.41 Bazıları da, “Bu Mesih’tir” diyorlardı. Başkaları ise, “Olamaz! Mesih Celile’den mi gelecek?” dediler.42 “Kutsal Yazı’da, ‘Mesih, Davut’un soyundan, Davut’un yaşadığı Beytlehem Kenti’nden gelecek’ denmemiş midir?” 43 Böylece İsa’dan dolayı halk arasında ayrılık doğdu. 44 Bazıları O’nu yakalamak istedilerse de, kimse O’na el sürmedi.
Mar.13:25 (İsa Yargı günlerini anlatırken) “Güneş kararacak, Ay ışık vermez olacak, yıldızlar gökten düşecek.”
Güneş, Ay tutulması ve halk arasında “yıldız kayması” denilen ama gerçekte küçük meteorların atmosferimize girip yanarak yok olması olayı.
Yu.8:12 İsa yine halka seslenip şöyle dedi: “Ben dünyanın ışığıyım. Benim ardımdan gelen, asla karanlıkta yürümez, yaşam ışığına sahip olur.”
Yu.8:44 Siz babanız İblis’tensiniz ve babanızın arzularını yerine getirmek istiyorsunuz.
Mat.17:10 Öğrencileri O’na şunu sordular: “Peki, din bilginleri neden önce İlyas’ın gelmesi gerektiğini söylüyorlar?” 11 İsa, “İlyas gerçekten gelecek ve her şeyi yeniden düzene koyacak” diye yanıtladı. (Mar.9:12 Ama nasıl oluyor da İnsanoğlu’nun çok acı çekeceği ve hiçe sayılacağı yazılmıştır?) 12 “Size şunu söyleyeyim, İlyas zaten geldi, ama onu tanımadılar, ona yapmadıklarını bırakmadılar. Aynı şekilde İnsanoğlu da onların elinden acı çekecektir.” 13 O zaman öğrenciler İsa’nın kendilerine Vaftizci Yahya’dan söz ettiğini anladılar.
Luk.14:15 Sofrada oturanlardan biri bunu duyunca İsa’ya, “Tanrı’nın Egemenliği’nde yemek yiyecek olana ne mutlu!” dedi. 24 (İsa şunu dedi: Zengin olupta kendini beğenmiş 14:16-23) adamlardan hiçbiri benim yemeğimden tatmayacaktır.’ “
Mat.17:15 “Ya Rab” dedi, “Oğlumun haline acı! Sarası var, çok acı çekiyor. 18 İsa cini azarlayınca, cin çocuktan çıktı, çocuk o anda iyileşti.
Mat.17:20-21 İsa, “Size doğrusunu söyleyeyim, bir hardal tanesi kadar imanınız olsa şu dağa, ‘Buradan şuraya göç’ derseniz, göçer; (elçiler) sizin için imkansız bir şey olmayacaktır.”
Çöldeki kum tepelerinin rüzgarlarla -rüzgarın hızına göre- birkaç saatte veya birkaç günde -kum tanelerinin hareketiyle- yer değiştirmesi olayı.
Mat.18:8 “Eğer elin ya da ayağın günah işlemene neden olursa, onu kesip at. Tek el, tek ayakla yaşama kavuşman, iki elle, iki ayakla sönmez ateşe atılmandan iyidir. 9 Eğer gözün günah işlemene neden olursa, onu çıkar at. Tek gözle yaşama kavuşman, iki gözle cehennem ateşine atılmandan iyidir.
Mat.18:10-11 “Bu küçüklerden (küçük çocuklardan 18:2) birini bile hor görmekten sakının! Size şunu söyleyeyim, onların göklerdeki melekleri, göklerdeki Babam’ın yüzünü her zaman görürler.”
Luk.16:22 “Bir gün yoksul adam öldü, melekler onu alıp İbrahim’in yanına götürdüler. Sonra zengin adam da öldü ve gömüldü. 23 Ölüler diyarında ıstırap çeken zengin adam başını kaldırıp uzakta İbrahim’i ve onun yanında Lazar’ı gördü. 24 ‘Ey babamız İbrahim, acı bana!’ diye seslendi. ‘Lazar’ı gönder de parmağının ucunu suya batırıp dilimi serinletsin. Bu alevlerin içinde azap çekiyorum.’
“Ölüler Diyarı” fenomeni -bir cehennem olarak- semavi dinlerden önce mevcuttu. Ayrıca Yeraltı-Gök dualitesi yapılmış.
Luk.17:29 Ama Lut’un Sodom’dan ayrıldığı gün gökten ateşle kükürt yağdı ve hepsini yok etti.
Yanardağın püskürmesiyle atmosferden yere, yanan parçacıklarla siyah-gri küllerin dökülmesi.
Mat.19:4-5 İsa şu karşılığı verdi: “Kutsal Yazılar’ı okumadınız mı? Yaradan başlangıçtan ‘İnsanları erkek ve dişi olarak yarattı’ ve şöyle dedi: ‘Bu nedenle adam annesini babasını bırakıp karısına bağlanacak, ikisi tek beden olacak.’ 6 Şöyle ki, onlar artık iki değil, tek bedendir. O halde Tanrı’nın birleştirdiğini, insan ayırmasın.”
Mat.19:28 İsa onlara, “Size doğrusunu söyleyeyim” dedi, “Her şey yenilendiğinde, İnsanoğlu görkemli tahtına oturduğunda, siz, evet ardımdan gelen sizler, on iki tahta oturup İsrail’in on iki oymağını yargılayacaksınız.
Mat.21:12 İsa, tapınağın avlusuna girerek oradaki bütün alıcı ve satıcıları dışarı kovdu. Para bozanların masalarını, güvercin satanların sehpalarını devirdi. (Mar.11:16 “Yük taşıyan hiç kimsenin tapınağın avlusundan geçmesine izin vermedi.”) 13 Onlara şöyle dedi: “ ‘Evime dua evi denecek’ diye yazılmıştır. Ama siz onu haydut inine çevirdiniz!”
Buda’nın ve Muhammed’in tapınaktaki putları vb.yi yıkmasına benzer.
Yu.10:11 Ben iyi çobanım. İyi çoban koyunları uğruna canını verir.
Yu.10:30 Ben ve Baba biriz.”
Yu.10:35 Tanrı, kendilerine sözünü gönderdiği kimseleri ilahlar diye adlandırır.
Yu.10:38 Baba’nın bende, benim de Baba’da olduğumu bilesiniz ve anlayasınız.”
Yu.13:5 Sonra bir leğene su doldurup öğrencilerin ayaklarını yıkamaya ve beline doladığı havluyla kurulamaya başladı. (Ayak yıkamak, bir konukseverlik göstergesiydi.)
Mat.23:21 Tapınak üzerine ant içen de hem tapınak, hem de tapınakta yaşayan Tanrı üzerine ant içmiş olur. 22 Gök üzerine ant içen, Tanrı’nın tahtı ve tahtta oturanın üzerine ant içmiş olur.
Mat.24:11 Birçok sahte peygamber türeyecek ve bunlar birçok kişiyi saptıracak.
Mat.24:24 Çünkü sahte mesihler, sahte peygamberler türeyecek; bunlar büyük belirtiler ve harikalar yapacaklar. Öyle ki, ellerinden gelse, seçilmiş olanları bile saptıracaklar.
Mat.24:38 Nuh’un gemiye bindiği güne dek, tufandan önceki günlerde insanlar yiyip içiyor, evlenip evlendiriliyorlardı. 39 Tufan gelinceye, hepsini süpürüp götürünceye dek başlarına geleceklerden habersizdiler. İnsanoğlu’nun gelişi de öyle olacak.
Mat.25:31 “İnsanoğlu kendi görkemi içinde bütün melekleriyle birlikte gelince, görkemli tahtına oturacak. 33 Koyunları sağına, keçileri soluna alacak. 34 “O zaman Kral, sağındaki kişilere, ‘Sizler, Babam’ın kutsadıkları, gelin!’ diyecek. ‘Dünya kurulduğundan beri sizin için hazırlanmış olan egemenliği miras alın! 41 “Sonra solundakilere şöyle diyecek: ‘Ey lanetliler, çekilin önümden! İblis’le melekleri için hazırlanmış sönmez ateşe gidin! 46 “Bunlar sonsuz azaba, doğrular ise sonsuz yaşama gidecekler.”
Mat.26:29 Size şunu söyleyeyim, Babam’ın egemenliğinde sizinle birlikte yenisini içeceğim o güne dek, asmanın bu ürününden bir daha içmeyeceğim.”
Kur’an’da cennetteki sarhoş etmeyen şarap!
Luk.22:3 Şeytan, Onikiler’den biri olup İskariot diye adlandırılan Yahuda’nın yüreğine girdi. 4 Yahuda gitti, başkâhinler ve tapınak koruyucularının komutanlarıyla İsa’yı nasıl ele verebileceğini görüştü.
Masonik Tapınakçılar (?)
Luk.22:70 (İsa tutuklu olarak kurulun önündeyken O’na sorarlar) “Sen Tanrı’nın Oğlu musun?” (İsa) “Ben O’yum” dedi.
Hinduzim’de “Tat Twam Asi” yani “Sen O’sun” diye bir söz vardır, aynısı!
Yu.14:16-17 O (Baba) sonsuza dek sizinle birlikte olsun diye size başka bir Yardımcı, Gerçeğin Ruhu’nu verecek. Dünya O’nu kabul edemez. Çünkü O’nu ne görür, ne de tanır. Siz O’nu tanıyorsunuz. Çünkü O aranızda yaşıyor ve içinizde olacaktır.
Muhammed’in İncil’de Ahmed olarak isminin yazması ve bu sayede Muhammed’in bir peygamber olarak İncil’de müjdelendiği söylentisi yaygındır. Fakat İncil’in hiçbir yerinde Ahmed ismi geçmez. Geçen “Yardımcı” da bir insan değildir, Ruh’tur.
Yardımcı: Yeni Antlaşma’nın Yuhanna bölümünde Grekçe’deki “Paraklitos” sözcüğünün karşılığı. Kutsal Ruh’un unvanlarından biri olan Paraklitos, ayrıca “Tesellici” ya da “Öğütçü” diye çevrilebilir.
Yu.10:30 Ben ve Baba biriz.”
Yu.14:28 Baba benden üstündür.
Hangisi!..
Yu.14:30 Artık sizinle uzun uzun konuşmayacağım. Çünkü bu dünyanın egemeni geliyor. Onun benim üzerimde hiçbir yetkisi yoktur. (“Bu dünyanın egemeni”: Şeytan)
Mat.26:64 (26:57,59,63 İsa tutuklanıp Yüksek Kurul’un önündeyken başkahin O’na sorar: “Yaşayan Tanrı’nın Oğlu Mesih sen misin?”) İsa, “Söylediğin gibidir” karşılığını verdi. “Üstelik size şunu söyleyeyim, bundan sonra İnsanoğlu’nun, Kudretli Olan’ın sağında oturduğunu ve göğün bulutları üzerinde geldiğini göreceksiniz.”
İsa’ya uzaylı diyenlerin olduğunu da hatırlatırım. Uzay gemisinin kendisini bulut içinde kamufle etmesi… Bu gibi -kanıtlanamamış- iddialar çoktur.
(Not: PK adlı filmde görmüştüm, tavsiye ederim çok güzel bir film. Dünya’ya gelen bir uzaylının, insanların din adına sömürülmesinin farkına varmasını anlatıyor. PK adında -dünya geleneklerini hiç bilmeyen ve yavaş yavaş öğrenen- insan görünümlü bir uzaylı bir hint tapınağına girer ve tanrıdan -keşif için geldiği Dünya’da- uzay gemisinin kaybolan anahtarını kendisine vermesini ister ve bunun içinde saatlerce beklediği kuyruktan sıra kendisine gelince tapınağa para/bağış yapar: Hızla akan kuyrukta PK görevliye heyecanla “Hani istediğim olmadı!” der, görevli de “Sonra olur”, PK “Ama ben şimdi olmasını istemiştim!” diye tatlı-sert bağırmaya başlar ve “Paramı geri verin. Tanrı yalancıymış!” sözlerini tekrarlar, görevli de “Tımarhaneden alırsın!” der, PK “Parayı buradan veriyoruz, tımarhaneden niye alıyoruz!” diye söylenmeye başlayınca polisler onu alır ve tapınaktan dışarı atar: PK, terliğinin çalındığını anlar ve bir sonraki gelişinde terliğini asma kilitle girişteki demire bağlar.)
Mar.15:2 (Vali) Pilatus O’na, “Sen Yahudiler’in Kralı mısın?” diye sordu. İsa, “Söylediğin gibidir” yanıtını verdi.
Yu.19:13 Pilatus bu sözleri işitince İsa’yı dışarı çıkardı. Taş Döşeme -İbranice’de Gabbata- denilen yerde yargı kürsüsüne oturdu.
Gabbata sözcüğü; Garbha, Kabala, Kaab vb. ile ilişkili olarak “Kabe” sözcüğüyle bağlantılı olabilir.
Luk.23:5 Ama onlar üstelediler: “Yahudiye’nin her tarafında öğretisini yayarak halkı kışkırtıyor; Celile’den başlayıp ta buraya kadar geldi” dediler.
Luk.23:8 Hirodes İsa’yı görünce çok sevindi. O’na ilişkin haberleri duyduğu için çoktandır O’nu görmek istiyor, gerçekleştireceği bir belirtiye tanık olmayı umuyordu. 9 O’na birçok soru sordu, ama O hiç karşılık vermedi.
Yu.19:1 Pilatus İsa’yı tutup kamçılattı. 2 Askerler de dikenlerden bir taç örüp O’nun başına geçirdiler. Sonra O’na mor bir kaftan giydirdiler. 3 Önüne geliyor, “Selam, ey Yahudiler’in Kralı!” diyor, yüzüne tokat atıyorlardı.
Mat.27:45 Öğleyin on ikiden üçe kadar bütün ülkenin üzerine karanlık çöktü. 46 Saat üçe doğru İsa yüksek sesle, “Eli, Eli, lema şevaktani?” (Mar.15:34 “Elohi, Elohi, lema şevaktani?”) yani, “Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin?” diye bağırdı. 47 Orada duranlardan bazıları bunu işitince, “Bu adam İlyas’ı çağırıyor” dediler. Mar.15:36 Aralarından biri koşup bir süngeri ekşi şaraba batırdı, bir kamışın ucuna takarak İsa’ya içirdi. “Dur bakalım, İlyas gelip O’nu indirecek mi?” dedi. 37 Ama İsa yüksek sesle bağırarak son nefesini verdi. (Mar.14:17,18,23,24 İsa, Onikiler’le birlikte akşam -son- yemeğindeyken bir kase şarap aldı, içti ve şunu dedi:25 “Tanrı’nın Egemenliği’nde tazesini içeceğim o güne dek, asmanın ürününden bir daha içmeyeceğim.”
Ama İsa bunu dedikten sonra ölmeden önce çarmıhtayken şarap içti!
Luk.24:27 (İsa, 3 gün sonra dirildi ve elçilere/öğrencilerine göründü. Luk.24:13,15,33,36) Sonra Musa’nın ve bütün peygamberlerin yazılarından başlayarak, Kutsal Yazılar’ın hepsinde kendisiyle ilgili olanları onlara açıkladı.
Mat.28:19 (İsa, öğrencilerine 28:16,17) Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin; onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un adıyla vaftiz edin.
Yu.20:21 İsa yine onlara, “Size esenlik olsun!” dedi. “Baba beni gönderdiği gibi, ben de sizi gönderiyorum.” 22 Bunu söyledikten sonra onların üzerine üfleyerek, “Kutsal Ruh’u alın!” dedi.
Mar.16:15 İsa onlara şöyle buyurdu:17-18 İman edenler öldürücü bir zehir içseler bile, zarar görmeyecekler. Ellerini hastaların üzerine koyacaklar ve hastalar iyileşecek.” 19 Rab İsa, onlara bu sözleri söyledikten sonra göğe alındı ve Tanrı’nın sağında oturdu.
SİTE DİZİNİNDEKİ 337. KONU
ELÇİLERİN İŞLERİ
Barnaba
4:36-37 (Luka) Örneğin, Kıbrıs doğumlu bir Levili olan ve elçilerin Barnaba, yani Cesaret Verici diye adlandırdıkları Yusuf, sahip olduğu bir tarlayı sattı, parasını getirip elçilerin buyruğuna verdi. 11:22 Olup bitenlerin haberi, Yeruşalim’deki kiliseye ulaştı. Bunun üzerine imanlılar Barnaba’yı Antakya’ya gönderdiler. 23-24 Kutsal Ruh’la ve imanla dolu, iyi bir adam olan Barnaba, Antakya’ya varıp Tanrı lütfunun meyvelerini görünce sevindi. Herkesi, candan ve yürekten Rab’be bağlı kalmaya özendirdi. Sonuç olarak Rab’be daha birçok kişi kazanıldı. 13:51 Pavlus’la Barnaba, Konya’ya gittiler. 15:37 Barnaba, Markos denilen Yuhanna’yı da yanlarında götürmek istiyordu. 38 Ama Pavlus, Pamfilya’da kendilerini yüzüstü bırakıp birlikte göreve devam etmeyen Markos’u yanlarında götürmeyi uygun görmedi. 39 Aralarında öylesine keskin bir anlaşmazlık çıktı ki, birbirlerinden ayrıldılar. Barnaba Markos’u alıp Kıbrıs’a doğru yelken açtı. Gal.2:11,12,13 Kefas Antakya’ya geldiği zaman, Yakup’un yanından bazı adamlar, öbür Yahudiler de onun gibi ikiyüzlülük ettiler. Sonunda Barnaba bile onların ikiyüzlülüğüne kapıldı.
Flm.23-24 Mesih İsa uğruna kendisiyle birlikte tutuklu bulunduğum Epafras, emektaşlarım (Flp.4:10 Barnaba’nın yeğeni Markos), Aristarhus, Dimas ve Luka sana selam ederler.
2:31 (Petrus) Geleceği görerek Mesih’in ölümden dirilişine ilişkin şunları söyledi: ‘O, ölüler diyarına terk edilmedi, bedeni çürümedi.’
3:22 (Petrus) Musa şöyle demişti: ‘Tanrınız Rab size, kendi kardeşlerinizin arasından benim gibi bir peygamber çıkaracak. O’nun size söyleyeceği her sözü dinleyin. 23 O peygamberi dinlemeyen herkes Tanrı’nın halkından koparılıp yok edilecektir.’
7:1 Başkâhin, “Bu iddialar doğru mu?” diye sordu. 2-3 İstefanos şöyle karşılık verdi: “Kardeşler ve babalar, beni dinleyin. Atamız İbrahim daha Mezopotamya’dayken, Harran’a yerleşmeden önce, yüce Tanrı ona görünüp şöyle dedi: ‘Ülkeni, akrabalarını bırak, sana göstereceğim ülkeye git.’ 4 “Bunun üzerine İbrahim Kildaniler’in [Sümer-Ur, Güney Irak] ülkesini bırakıp Harran’a [Anadolu-Urfa] yerleşti. Babasının ölümünden sonra da Tanrı onu oradan alıp şimdi sizin yaşadığınız bu ülkeye getirdi. 5 Burada ona herhangi bir miras, bir karış toprak bile vermemişti. Ama İbrahim’in o sırada hiç çocuğu olmadığı halde, Tanrı bu ülkeyi mülk olarak ona ve ondan sonra gelecek torunlarına vereceğini vaat etti. 6 Tanrı şöyle dedi: ‘Senin soyun yabancı bir ülkede, gurbette yaşayacak. Dört yüz yıl köle olarak çalıştırılacak, baskı görecek. 7 Ama ben kölelik edecekleri ulusu cezalandıracağım. Bundan sonra oradan çıkacak ve bana bu yerde tapınacaklar.’ 8 Sonra Tanrı onunla, sünnete dayalı antlaşmayı yaptı. Böylelikle İbrahim, İshak’ın babası oldu ve onu sekiz günlükken sünnet etti. Ve İshak Yakup’un, Yakup da on iki büyük atamızın babası oldu. 20-21 “O sırada, son derece güzel bir çocuk olan Musa doğdu. Musa, üç ay babasının evinde beslendikten sonra açıkta bırakıldı. Firavunun kızı onu bulup evlat edindi ve kendi oğlu olarak yetiştirdi. 22 Musa, Mısırlılar’ın bütün bilim dallarında eğitildi. Gerek sözde, gerek eylemde güçlü biri oldu. 34 (Tanrı Musa’ya şöyle dedi:7:30,31,32) ‘Mısır’da halkıma (İsrailoğulları’na 7:23) yapılan baskıyı yakından gördüm, iniltilerini duydum ve onları kurtarmaya geldim. 37 İsrailoğulları’na, ‘Tanrı size kendi kardeşlerinizin arasından benim gibi bir peygamber çıkaracak’ diyen Musa odur. 40 Harun’a, ‘Bize öncülük edecek ilahlar yap’ dediler. ‘Çünkü bizi Mısır’dan çıkaran o Musa’ya ne oldu bilmiyoruz!’ 41 Ve o günlerde buzağı biçiminde bir put yapıp ona kurban sundular. Kendi elleriyle yaptıkları bu put için bir şenlik düzenlediler. 42 Bu yüzden Tanrı onlardan yüz çevirip onları göksel cisimlere kulluk etmeye terk etti. Peygamberlerin kitabında yazılmış olduğu gibi: ‘Ey İsrail halkı, Çölde kırk yıl boyunca Bana mı sunular, kurbanlar sundunuz? 43 Siz Molek’in çadırını Ve ilahınız Refan’ın yıldızını taşıdınız. Tapınmak için yaptığınız putlardı bunlar. Bu yüzden sizi Babil’in ötesine süreceğim.’ (“Refan”: Refan ya da Remfan, Satürn gezegeniyle ilgili olan ve eski çağlarda bazı Filistinli halkların taptığı bir ilahtı.)
Demek ki Tevrat’taki kutsal Çadır’dan önce de kutsal birtakım Çadırlar varmış!
44 “Çölde atalarımızın Tanıklık Çadırı vardı. Musa bunu, kendisiyle konuşan Tanrı’nın buyurduğu gibi, gördüğü örneğe göre yapmıştı. (“Tanıklık Çadırı”: İsrailliler’in, Buluşma Çadırı diye de bilinen taşınabilir tapınağı. Tanrı’nın Musa aracılığıyla halkına verdiği, On Buyruk’un yazıldığı taş levhalar bu çadırda bulunurdu.) 45 Tanıklık Çadırı’nı önceki kuşaktan teslim alan atalarımız, Yeşu’nun önderliğinde öteki ulusların topraklarını ele geçirdikleri zaman, çadırı yanlarında getirdiler. Ulusları atalarımızın önünden kovan, Tanrı’nın kendisiydi. Çadır Davut’un zamanına dek kaldı. 46 Tanrı’nın beğenisini kazanmış olan Davut, Yakup’un Tanrısı için bir konut yapmaya izin istedi. 47 Oysa Tanrı için bir ev yapan Süleyman oldu.
Tevrat’tan önce, Marduk’un veya bazı tanrıların simgesi “boğa”ydı: Boğanın yavrusuna “buzağı” denir: Simgesi boğa olan tanrının, dünyadaki görüntüsü, gölgesi buzağı şeklinde olabilir: Bu kavramı İncil’deki Baba ve Oğul olan Tanrı Elohi ve Oğlu İsa’ya uyarlayabiliriz belki: Ayrıca Tevrat’ta Tanrı Yahve ve Musa için de yine bu kavramın tez, antitez ve sentez babında farklı yorumlanması söz konusu olabilir.
10:10 Acıkınca da yemek istedi. Yemek hazırlanırken Petrus kendinden geçti. 11 Göğün açıldığını ve büyük bir çarşafı andıran bir nesnenin dört köşesinden sarkıtılarak yeryüzüne indirildiğini gördü. 12 Çarşafın içinde, yeryüzünde yaşayan her türden dört ayaklı hayvanlar, sürüngenler ve kuşlar vardı. 13 Bir ses ona, “Kalk Petrus, kes ve ye!” dedi.
12:8 Melek ona, “Kuşağını bağla, çarıklarını giy” dedi. Petrus da söyleneni yaptı. “Abanı giy, beni izle” dedi melek. 9 Petrus onu izleyerek dışarı çıktı. Ama meleğin yaptığının gerçek olduğunu anlamıyor, bir görüm gördüğünü sanıyordu. 10 Birinci ve ikinci nöbetçiyi geçerek kente açılan demir kapıya geldiler. Kapı, önlerinde kendiliğinden açıldı. Dışarı çıkıp bir sokak boyunca yürüdüler, sonra melek ansızın Petrus’un yanından ayrıldı.
14:8 Listra’da, ayakları tutmayan bir adam vardı. 9-10 Pavlus, “Kalk, ayaklarının üzerinde dur!” dedi. Adam yerinden fırlayıp yürümeye başladı. 11 Pavlus’un ne yaptığını gören halk Likaonya dilinde, “Tanrılar insan kılığına girip yanımıza inmiş!” diye haykırdı. 12 Barnaba’ya Zeus, Pavlus’a da konuşmada öncülük ettiği için Hermes adını taktılar. (“Zeus”: Grekler’in inanışına göre en büyük ilah. | “Hermes”: Grekler’in inanışına göre, Zeus’un özel yardımcısı ve sözcüsü olan ilah.)
Tanrı’yla İsa, Zeus’la Hermes’e benzemektedir.
17:18 Epikürcü ve Stoacı bazı filozoflar onunla (Pavlus’la) atışmaya başladılar. Kimi “Bu lafebesi ne demek istiyor?” derken kimi de, “Galiba yabancı ilahların haberciliğini yapıyor” diyordu. (“Epikürcü”: grek filozofu Epikür’ün -MÖ 341/270- öğretisini benimseyen kişi. Bu öğretiye ruh, beden gibi ölümlüdür, yeryüzündeki yaşamdan başka yaşam yoktur. Kişinin, mutluluğu ataraksiyada -ruh dinginliğinde- araması gereklidir. | “Stoacı”: Kişinin, mutluluğu ancak bütün acılar ve zevklerden kaçınmakla bulabileceğini savunan Grek filozofu Zenon’un -MÖ ?335/?263- öğretilerini benimseyen kişi.)
17:22 Pavlus, Ares Tepesi Kurulu’nun önüne çıkıp şunları söyledi: “Ey Atinalılar, sizin her bakımdan çok dindar olduğunuzu görüyorum. (“Ares Tepesi Kurulu”: Grekçe “Areopagos” -Ares Tepesi-; eski Atinalılar’ın, ilk zamanlarda Ares Tepesi’nde toplanmış, daha sonraları da bu adla anılagelmiş olan ulusal meclisi.) 23 Ben çevrede dolaşırken, tapındığınız yerleri incelerken üzerinde, BİLİNMEYEN TANRI’YA diye yazılmış bir sunağa bile rastladım. Sizin bilmeden tapındığınız bu Tanrı’yı ben size tanıtayım. 28 Nitekim, ‘O’nda yaşıyor ve hareket ediyoruz; O’nda varız.’ Bazı ozanlarınızın belirttiği gibi, ‘Biz de O’nun soyundanız.’ Hinduizm inanç külliyatının Tanrı için söylediği sözlere çok benzer. Tabii kökenleri Hinduzim inançlarına dayanan Tasavvuf ve buradaki En-el Hakk kavramına da çok benzer. 30 Tanrı, geçmiş dönemlerin bilgisizliğini görmezlikten geldi; ama şimdi her yerde herkesin tövbe etmesini buyuruyor.
18:2 Bunlar, Klavdius’un bütün Yahudiler’in Roma’yı terk etmesi yolundaki buyruğu üzerine, kısa süre önce İtalya’dan gelmişlerdi.
19:34 (Halk) “Efesliler’in Artemisi uludur!” diye bağırıp durdu. 35 Kalabalığı yatıştıran belediye yazmanı, “Ey Efesliler” dedi, “Efes Kenti’nin, ulu Artemis Tapınağı’nın ve gökten düşen kutsal taşın bekçisi olduğunu bilmeyen var mı? (“Artemis”: Grekler’in önemli bir tanrıçası; Artemis’in ya da Latince adıyla Diana’nın en büyük tapınağı Efes Kenti’ndeydi.)
21:8,9 Yediler’den biri olan müjdeci Filipus’un peygamberlik eden, evlenmemiş dört kızı vardı.
22:17 (Pavlus:) Kendimden geçerek Rab’bi gördüm.
24:5 “Biz şunu anladık ki, bu adam dünyanın her yanında bütün Yahudiler arasında kargaşalık çıkaran bir fesatçı ve Nasrani tarikatının elebaşılarından biridir. 9 Oradaki Yahudiler de anlatılanların doğru olduğunu söyleyerek bu suçlamalara katıldılar. 14 Sana şunu itiraf edeyim ki, kendilerinin tarikat dedikleri Yol’un bir izleyicisi olarak atalarımızın Tanrısı’na kulluk ediyorum. Kutsal Yasa’da ve peygamberlerin kitaplarında yazılı her şeye inanıyorum.
26:17-18 (İsa, Pavlus’a) Seni kendi halkının ve öteki ulusların elinden kurtaracağım. Seni, ulusların gözlerini açmak ve onları karanlıktan ışığa, Şeytan’ın hükümranlığından Tanrı’ya döndürmek için gönderiyorum.
28:22 (Yahudi ileri gelenler,) Her yerde bu mezhebe karşı çıkıldığını biliyoruz.”
PAVLUS’TAN ROMALILAR’A MEKTUP
(Kol.1:1-2 Tanrı’nın isteğiyle Mesih İsa’nın elçisi atanan ben Pavlus…)
8:13 Çünkü benliğe göre yaşarsanız öleceksiniz; ama bedenin kötü işlerini Ruh’la öldürürseniz yaşayacaksınız. 29 Tanrı önceden bildiği kişileri Oğlu’nun benzerliğine dönüştürmek üzere önceden belirledi. Öyle ki, Oğul birçok kardeş arasında ilk doğan olsun. 30 Tanrı önceden belirlediği kişileri çağırdı, çağırdıklarını akladı ve akladıklarını yüceltti. 9:18 Demek ki Tanrı dilediğine merhamet eder, dilediğinin yüreğini nasırlaştırır.
Bnz: Kur’an
Rom.8:28 Tanrı’nın, iyilik için etkin olduğunu biliriz. Ef.2:1-2 (İncil gelmeden önce,) Bu dünyanın gidişine ve havadaki hükümranlığın egemenine -Şeytan’a-, yani söz dinlemeyen insanlarda şimdi etkin olan ruha uymaktaydınız.
Tanrı’nın Kutsal Ruhu -İyi Ruh- ve Şeytan’ın Ruhu -Kötü Ruh-, Antik Yunan Felsefesi’ndeki “Etkin Akıl”a benziyor.
10:6-7 İmana dayanan doğruluk ise şöyle diyor: “Yüreğinde, ‘Göğe -yani Mesih’i indirmeye- kim çıkacak?’ ya da, ‘Dipsiz derinliklere -yani Mesih’i ölüler arasından çıkarmaya- kim inecek?’ deme.” 8 Ne deniyor? “Tanrı sözü sana yakındır, Ağzında ve yüreğindedir.”
11:26 Yazılmış olduğu gibi: “Kurtarıcı Siyon’dan gelecek, Yakup’un soyundan tanrısızlığı uzaklaştıracak. 27 Onların günahlarını kaldıracağım zaman kendileriyle yapacağım antlaşma budur.”
Matrix filmindeki Neo’nun -yani İsa’nın- Zion kentinden çıkması…
11:32 Tanrı, merhametini herkese göstermek için herkesi sözdinlemezliğin tutsağı kıldı.
12:1 Bedenlerinizi diri, kutsal, Tanrı’yı hoşnut eden birer kurban olarak sunun. Ruhsal tapınmanız budur. (“Ruhsal” ya da “Akla uygun”)
15:16 Tanrı’nın Müjdesi’ni bir kâhin olarak yaymaktayım.
PAVLUS’TAN KORİNTLİLER’E BİRİNCİ MEKTUP
2:10 Oysa Tanrı Ruh aracılığıyla bunları bize açıkladı. Çünkü Ruh her şeyi, Tanrı’nın derin düşüncelerini bile araştırır. 11 İnsanın düşüncelerini, insanın içindeki ruhundan başka kim bilebilir? Bunun gibi, Tanrı’nın düşüncelerini de Tanrı’nın Ruhu’ndan başkası bilemez. 12 Tanrı’nın bize lütfettiklerini bilelim diye, bu dünyanın ruhunu değil, Tanrı’dan gelen Ruh’u aldık.
7:40 Ama dul kadın, olduğu gibi kalırsa daha mutlu olur. Ben böyle düşünüyorum ve sanırım bende de Tanrı’nın Ruhu vardır.
9:13 Tapınakta çalışanların tapınaktan beslendiklerini, sunakta görevli olanların da sunakta adanan adaklardan pay aldıklarını bilmiyor musunuz?
9:22 Ne yapıp yapıp bazılarını kurtarmak için herkesle her şey oldum.
10:9 Yine bazıları gibi Rab’bi denemeyelim. Böyle yapanları yılanlar öldürdü. 10 Kimileri gibi de söylenip durmayın. Söylenenleri ölüm meleği öldürdü.
10:20 Putperestler kurbanlarını Tanrı’ya değil, cinlere sunuyorlar.
11:2 Her durumda beni anımsadığınız ve size ilettiğim öğretileri olduğu gibi koruduğunuz için sizi övüyorum. 3 Ama şunu da bilmenizi isterim: Her erkeğin başı Mesih, kadının başı erkek, Mesih’in başı da Tanrı’dır. 4 Başına bir şey takıp dua ya da peygamberlik eden her erkek, başını küçük düşürür. 5 Ama başı açık dua ya da peygamberlik eden her kadın, başını küçük düşürür. Böylesinin, başı tıraş edilmiş bir kadından farkı yoktur. 6 Kadın başını açarsa, saçını kestirsin. Ama kadının saçını kestirmesi ya da tıraş etmesi ayıpsa, başını örtsün. 7 Erkek başını örtmemeli; o, Tanrı’nın benzeri ve yüceliğidir. Kadın da erkeğin yüceliğidir. 8 Çünkü erkek kadından değil, kadın erkekten yaratıldı. 9 Erkek kadın için değil, kadın erkek için yaratıldı. 10 Bu nedenle ve melekler uğruna kadının başı üzerinde yetkisi olmalıdır. (“Başına bir şey takıp”: Grekçe deyim “Uzun saçla” anlamına da gelebilir. | “Başı açık”: Grekçe deyim “Başını örtmeden” ya da “Saçını toplamadan” anlamına da gelebilir.)
12:27 Sizler Mesih’in bedenisiniz, bu bedenin ayrı ayrı üyelerisiniz. 28 Tanrı kilisede ilkin elçileri, ikinci olarak peygamberleri, üçüncü olarak öğretmenleri, sonra mucize yapanları, hastaları iyileştirme armağanlarına sahip olanları, başkalarına yardım edenleri, yönetme yeteneği olanları ve çeşitli dillerle konuşanları atadı.
Elçiler/Havariler, Peygamberlerden üstün.
14:31 Herkesin öğrenmesi ve cesaret bulması için hepiniz teker teker peygamberlikte bulunabilirsiniz.
14:34 Kadınlar toplantılarınızda sessiz kalsın. Konuşmalarına izin yoktur.
15:40 Göksel bedenler vardır, dünyasal bedenler vardır. Göksel olanların görkemi başka, dünyasal olanlarınki başkadır. 42 Ölülerin dirilişi de böyledir. Beden çürümeye mahkûm olarak gömülür, çürümez olarak diriltilir. 44 Doğal beden olarak gömülür, ruhsal beden olarak diriltilir. Doğal beden olduğu gibi, ruhsal beden de vardır. 46 Önce ruhsal olan değil, doğal olan geldi. Ruhsal olan sonra geldi. 47 İlk insan yerden, yani topraktandır. İkinci insan göktendir. 48 Topraktan olan insan nasılsa, topraktan olanlar da öyledir. Göksel insan nasılsa, göksel olanlar da öyledir. 49 Bizler topraktan olana nasıl benzediysek, göksel olana da benzeyeceğiz. 51-52 İşte size bir sır açıklıyorum. Hepimiz ölmeyeceğiz; son borazan çalınınca hepimiz bir anda, göz açıp kapayana dek değiştirileceğiz. Evet, borazan çalınacak, ölüler çürümez olarak dirilecek, ve biz de değiştirileceğiz. 53 Çünkü bu çürüyen beden çürümezliği, bu ölümlü beden ölümsüzlüğü giyinmelidir. 54 Çürüyen ve ölümlü beden çürümezliği ve ölümsüzlüğü giyinince, “Ölüm yok edildi, zafer kazanıldı!” diye yazılmış olan söz yerine gelecektir. 55 “Ey ölüm, zaferin nerede? Ey ölüm, dikenin nerede?” 56 Ölümün dikeni günahtır. Günah ise gücünü Kutsal Yasa’dan alır. (“Bitki”: Grekçe “Beden” | “İkinci insan, Göksel insan”: İsa Mesih)
16:1 Kutsallara yapılacak para yardımına gelince: Galatya kiliselerine ne buyurduysam, siz de öyle yapın. 2 Haftanın ilk günü herkes kazancına göre bir miktar para ayırıp biriktirsin. Öyle ki, yanınıza geldiğimde para toplamaya gerek kalmasın. 3 Oraya vardığımda, bağışlarınızı götürmek üzere uygun gördüğünüz kişileri tanıtıcı mektuplarla Yeruşalim’e göndereceğim. 4 Benim de gitmeme değerse, onları yanıma alıp gideceğim. 1Ti.6:3-5 (Farklı öğreti yayıp da bize inanmayanlar yozlaşmışlardır.) Onlar Tanrı yolunu kazanç yolu sanıyorlar.
O dönemlerde din/Tanrı adına bağış/para toplayan çok mezhep/grup/inanç olduğu aşikar. Ve her grup diğer gruplara “Onlar yalancıdır” demekte.
PAVLUS’TAN KORİNTLİLER’E İKİNCİ MEKTUP
1:20 Tanrı’nın yüceliği için Mesih aracılığıyla Tanrı’ya “Amin” deriz.
3:9 İnsanı suçlu çıkaran hizmetin yüceliği varsa, aklanmayı sağlayan hizmetin yüceliği çok daha aşkındır.
İncil’de pananteizm yani hem içkin hem de aşkın -içte ve dışta- bir Tanrı kavramından söz edebiliriz.
3:15 Ne var ki, bugün bile Musa’nın yazıları okunduğunda yüreklerini bir peçe örtüyor.
İncil’e göre kadının örtünmesi, aciz ve anlamaz olduğunu da gösteriyor olabilir.
4:4 Tanrı’nın görünümü olan Mesih’in yüceliğiyle ilgili Müjde’nin ışığı imansızların üzerine doğmasın diye, bu çağın ilahı onların zihinlerini kör etmiştir. (“Bu çağın ilahı”: Şeytan)
5:13 Eğer kendimizde değilsek, bu Tanrı içindir. Aklımız başımızdaysa, bu sizin içindir.
6:14 Işıkla karanlığın ne paydaşlığı olabilir? 15 Mesih’le Beliyal uyum içinde olabilir mi? (“Beliyal”: Şeytan’ın adlarından biri.)
7:9 Tanrı’nın isteğine uygun olarak acı çektiniz. Böylece hiçbir şekilde bizden zarar görmediniz. 10 Tanrı’nın isteğiyle çekilen acı, kişiyi kurtuluşla sonuçlanan ve pişmanlık doğurmayan tövbeye götürür. Dünyanın acılarıysa ölüm getirir. 11 Bakın bu acılar, Tanrı’nın isteğiyle çektiğiniz bu acılar sizde ne büyük ciddiyet, paklanmak için ne büyük istek yarattı! Sizde ne büyük öfke, korku, özlem, gayret ve suçluyu cezalandırma arzusu uyandırdı! Bu konuda her bakımdan masum olduğunuzu kanıtladınız.
9:1 Kutsallara yapılacak bu yardımla ilgili olarak size yazmama gerek yok. 2 Çünkü yardıma hazır olduğunuzu biliyorum.
10:6 Mesih’e tümüyle bağımlı olduğunuz zaman, O’na bağımlı olmayan her eylemi cezalandırmaya hazır olacağız.
11:3 Ne var ki, yılanın Havva’yı kurnazlığıyla aldatması gibi, düşüncelerinizin Mesih’e olan içten ve pak adanmışlıktan saptırılmasından korkuyorum.
Marduk, Yılan’a; Marduk’un Bilgelik Ağacı, Adem ve Havva’nın yememesi gereken ağaca; Yılan da yine tıbbın sembolüne yani bilime evrilmiş gözükmekte: Kısaca bu hikaye İncil ve Kur’an’da özü bozulmadan eklemeler yapılarak Şeytan’ın bilim, beyin, somut, maddi bağlamda bu evren olması; Tanrı’nın ise duygu, kalp, soyut, manevi bağlamda başka bir yerde olması olarak devam etmiş olabilir. Bu evrende insanlarda aklın -şeytanın- üstün olması, kalbin -tanrının ışığının- ise az olması durumiyatıyla bağlantılı olarak; akıl-kalp, bilim-din, maddi-manevi gibi çatışmaların eskiden bu yana evrimleşerek geldiğini görebiliriz. Kalbin beyni fethetmesi, kişinin arzularını söndürüp kurtulması olarak da inanılmıştır.
Burada geçen kalp veya yürek, ilk başta insanın merkezi olarak düşünülmüş, sonra beyindeki düşünceyi oluşturan merkez olarak düşünülmüş, sonraları da kişinin ruhsal yönüne evrilmiştir. Vücuttaki tüm organlar, hücreler birbirleriyle bağlantıdır, iletişim halindedir fakat şu an bilimde biliyoruz ki son sözü merkez olan beyin söyler. Beyin komutan, kalp ise en asil şövalyedir.
11:13 Bu tür adamlar sahte elçiler, düzenbaz işçiler, kendilerine Mesih’in elçisi süsü verenlerdir. 14 Buna şaşmamalı. Şeytan da kendisine ışık meleği süsü verir.
12:1 Yararlı olmasa da övünmek gereklidir. Şimdi görümlere ve Rab’bin vahiylerine geleyim. 2 On dört yıl önce alınıp üçüncü göğe götürülmüş bir Mesih izleyicisi tanıyorum. Bu, bedensel olarak mı, yoksa beden dışında mı oldu, bilmiyorum, Tanrı bilir. 3-4 Evet, bu adamın cennete götürüldüğünü biliyorum; bu, bedensel olarak mı, yoksa bedenden ayrı mı oldu, bilmiyorum, Tanrı bilir. Orada, dille anlatılamaz, insanın söylemesi yasak olan sözler işitti.
SİTE DİZİNİNDEKİ 338. KONU
PAVLUS’TAN GALATYALILAR’A MEKTUP
1:6 Sizi Mesih’in lütfuyla çağıranı bırakıp değişik bir müjdeye böylesine çarçabuk dönmenize şaşıyorum. 7 Gerçekte başka bir müjde yoktur. Ancak aklınızı karıştırıp Mesih’in Müjdesi’ni çarpıtmak isteyenler vardır. 8 İster biz, ister gökten bir melek size bildirdiğimize ters düşen bir müjde bildirirse, lanet olsun ona!
1:11 Kardeşlerim, yaydığım Müjde’nin insandan kaynaklanmadığını bilmenizi istiyorum. 12 Çünkü ben onu insandan almadım, kimseden de öğrenmedim. Bunu bana İsa Mesih vahiy yoluyla açıkladı.
Tanah’ta ne yazıyorsa İncil’de de o yazmaktadır, bazı yerleri güncellenmiş olsa da!..
1:19 Öbür elçilerden hiçbirini görmedim, yalnız Rab İsa’nın kardeşi Yakup’u gördüm.
2:11,12,13 Kefas Antakya’ya geldiği zaman, Yakup’un yanından bazı adamlar, öbür Yahudiler de onun gibi ikiyüzlülük ettiler. Sonunda Barnaba bile onların ikiyüzlülüğüne kapıldı.
2:15 Doğuştan Yahudi olan bizler öteki uluslardan olan ‘günahlılar’ değiliz.
3:14 Mesih bizim için lanetlenerek bizi Yasa’nın lanetinden kurtardı. Çünkü, “Ağaç üzerine asılan herkes lanetlidir” diye yazılmıştır.
3:19 Öyleyse Yasa’nın amacı neydi? Yasa suçları ortaya çıkarmak için antlaşmaya eklendi. Vaadi alan ve İbrahim’in soyundan olan Kişi gelene dek yürürlükte kalacaktı. Melekler yoluyla, bir aracı eliyle düzenlendi. 20 Aracı tek bir tarafa ait değildir; Tanrı ise birdir.
Burada Tanah’ın -dolaylı olarak- aracı(lar)la/redaktör(ler)ce yazıldığını dile getiriyor: Yani İncil Tanah’ı ortadan kaldırmaya çalışıyor. Tevrat’ın yazımından 300-500 sene sonra yazılan İncil, bize Tevrat hakkında en doğru olanı söyleyen en önemli kaynaklardan biridir.
4:21 Kutsal Yasa altında yaşamak isteyen sizler, söyleyin bana, Yasa’nın ne dediğini bilmiyor musunuz? 22 İbrahim’in biri köle, biri de özgür kadından iki oğlu olduğu yazılıdır. 23 Köle kadından olan olağan yoldan, özgür kadından olansa vaat sonucu doğdu. 24 Burada bir benzetme vardır. Bu kadınlar iki antlaşmayı simgelemektedir. Biri Sina Dağı’ndandır, köle olacak çocuklar doğurur. Bu Hacer’dir. 25 Hacer, Arabistan’daki Sina Dağı’nı simgeler. Şimdiki Yeruşalim’in karşılığıdır. Çünkü çocuklarıyla birlikte kölelik etmektedir. 26 Oysa göksel Yeruşalim özgürdür, annemiz odur. 27 Nitekim şöyle yazılmıştır: “Sevin, çocuk doğurmayan ey kısır kadın! Doğum ağrısı nedir bilmeyen sen, Yükselt sesini, haykır! Çünkü terk edilmiş kadının, Kocası olandan daha çok çocuğu var.” 28 Kardeşler, İshak gibi sizler de vaat çocuklarısınız. 29 Olağan yoldan doğan, Kutsal Ruh’a göre doğana o zaman nasıl zulmettiyse, şimdi de öyle oluyor. 30 Ama Kutsal Yazı ne diyor? “Köle kadınla oğlunu kov. Çünkü köle kadının oğlu Özgür kadının oğluyla birlikte Asla mirasa ortak olmayacaktır.” 31 İşte böyle, kardeşler, bizler köle kadının değil, özgür kadının çocuklarıyız.
Pavlus bu kitabı yazarken beyni epey yorulmuş olmalı!
İncil kitaplarının/bölümlerinin dönemine göre sağlam yazarların kalemlerinden çıktığını söyleyebiliriz: Tevrat ve Kur’an kalemleri bu kadar sağlam değildir. Tevrat karışık, gereksiz anlatımlarla dolu; Kur’an’da ise fazla tekrarlar var ve bir bütünlük yok.
5:24 Mesih İsa’ya ait olanlar, benliği, tutku ve arzularıyla birlikte çarmıha germişlerdir.
İncil’le Hinduizm inançları arasında büyük benzerlikler var. Yoga, meditasyon, oruç vb. ile dünya arzu/tutku/isteklerini söndürüp, bunu yaparken de çilekeş tarzda acı çekip, sonsuz yaşam diyebileceğimiz ve/veya Tanrı’ya, Tanrı’yla bütünleşme, tanrısallığa ulaşma diyebileceğimiz Nirvana’ya ulaşma durumu Hinduizm’de mevcuttur: İncil ayetlerinin çoğunda bunlara benzer sözler mevcuttur. Hinduizm’de arzuları reddedip Nirvana’yla bütünlüşme, İncil’de arzuları reddedip Kutsal Ruh’la bütünleşmeye evrilmiş/dönüşmüş gibidir.
5:16 Tanrı’nın İsraili’ne esenlik ve merhamet olsun.
PAVLUS’TAN EFESLİLER’E MEKTUP
2:10 Çünkü biz Tanrı’nın yapıtıyız, O’nun önceden hazırladığı iyi işleri yapmak üzere Mesih İsa’da yaratıldık.
2:19 Böylece artık yabancı ve garip değil, kutsallarla birlikte yurttaş ve Tanrı’nın ev halkısınız. 20 Elçilerle peygamberlerden oluşan temel üzerine inşa edildiniz. Köşe taşı Mesih İsa’nın kendisidir. 21 Bütün yapı Rab’be ait kutsal bir tapınak olmak üzere O’nda kenetlenip yükseliyor. 22 Siz de Ruh aracılığıyla Tanrı’nın konutu olmak üzere hep birlikte Mesih’te inşa ediliyorsunuz.
Kabe’deki Hacer-ül Esved, İsa’yı/Mesih’i ve/veya Tanrı’yı sembolize ediyor olabilir. Ayrıca Babil Kulesi’ne atıf ve benzerlik mevcut.
3:3 Tanrı, sır olan tasarısını (Ruh aracılığıyla) bana vahiy yoluyla bildirdi.
4:4-6 Çağrınızdan doğan tek bir umuda çağrıldığınız gibi, beden bir, Ruh bir, Rab bir, iman bir, vaftiz bir, her şeyden üstün, her şeyle ve her şeyde olan herkesin Tanrısı ve Babası birdir.
“Allahuekber” söylemi…
5:8 Bir zamanlar karanlıktınız, ama şimdi Rab’de ışıksınız. Işık çocukları olarak yaşayın.
6:10 Son olarak Rab’de, O’nun üstün gücüyle güçlenin. 11 İblis’in hilelerine karşı durabilmek için Tanrı’nın sağladığı bütün silahları kuşanın. 12 Çünkü savaşımız insanlara karşı değil, yönetimlere, hükümranlıklara, bu karanlık dünyanın güçlerine, kötülüğün göksel yerlerdeki ruhsal ordularına karşıdır. (Söz konusu yönetimler vb., cinler ve Şeytan’a hizmet eden öbür kötü güçlerdir. Şeytan’a hizmet eden ruhsal varlıklardan -örneğin cinlerden- oluşan yönetimler ve hükümranlıklar.)
Ruh dualitesi…
PAVLUS’TAN FİLİPİLİLER’E MEKTUP
2:6 Mesih, Tanrı özüne sahip olduğu halde, Tanrı’ya eşitliği sımsıkı sarılacak bir hak saymadı. 7-8 Ama kul özünü alıp insan benzeyişinde doğarak ululuğunu bir yana bıraktı. İnsan biçimine bürünmüş olarak ölüme, çarmıh üzerinde ölüme bile boyun eğip kendini alçalttı. 9 Bunun için de Tanrı O’nu pek çok yükseltti ve O’na her adın üstünde olan adı bağışladı. 10-11 Öyle ki, İsa’nın adı anıldığında gökteki, yerdeki ve yer altındakilerin hepsi diz çöksün ve her dil, Baba Tanrı’nın yüceltilmesi için İsa Mesih’in Rab olduğunu açıkça söylesin.
Gök/Cennet, Yer/Dünya ve Yeraltı/Cehennem üçlemesi Antik inançlarda çok görülür.
PAVLUS’TAN KOLOSELİLER’E MEKTUP
1:15 Görünmez Tanrı’nın görünümü, bütün yaratılışın ilk doğanı O’dur. 16 Nitekim yerde ve gökte, görünen ve görünmeyen her şey -tahtlar, egemenlikler, yönetimler, hükümranlıklar- O’nda yaratıldı. Her şey O’nun aracılığıyla ve O’nun için yaratıldı. 17 Her şeyden önce var olan O’dur ve her şey varlığını O’nda sürdürmektedir. 18 Bedenin, yani kilisenin başı O’dur. Her şeyde ilk yeri alsın diye başlangıç olan ve ölüler arasından ilk doğan O’dur. 19 Çünkü Tanrı bütün doluluğunun O’nda bulunmasını uygun gördü. 20 Mesih’in çarmıhta akıtılan kanı aracılığıyla esenliği sağlamış olarak yerdeki ve gökteki her şeyi O’nun aracılığıyla kendisiyle barıştırmaya razı oldu.
1:27 Sırrın özü şudur: Mesih içinizdedir.
3:11 Mesih her şeydir ve her şeydedir.
4:2 Kendinizi duaya verin.
4:10 Hapishane arkadaşım Aristarhus ve Barnaba’nın yeğeni Markos size selam ederler. Markos’la ilgili buyruklar aldınız; yanınıza gelirse kendisini kabul edin. 14 Sevgili hekim Luka’yla Dimas da size selam ederler.
SİTE DİZİNİNDEKİ 339. KONU
PAVLUS’TAN SELANİKLİLER’E BİRİNCİ MEKTUP
2:15 Rab İsa’yı ve peygamberleri öldüren, bize de zulmeden Yahudiler’dir.
İncil, Tanah’ı; Kur’an da İncil’i -daha çok- bitirmeye çalışıyor.
Dini inanç silsilesinde her yeni gelen inanç, önceki inançların söylediklerini söylüyor fakat eklemeler yaparak önceki inanç(lar)ı bir devrim yapmış gibi bitirmeye çalışıyor.
Beyindeki -iyi veya kötü- bir düşüncenin yerine başka bir düşünceyi koyarsanız, o ilk düşünce giderek silinir veya azalır.
5:23 Esenlik kaynağı olan Tanrı’nın kendisi sizi tümüyle kutsal kılsın. Ruhunuz, canınız ve bedeniniz Rabbimiz İsa Mesih’in gelişinde eksiksiz ve kusursuz olmak üzere korunsun.
Ruh: Dinlerin ve dinci felsefelerin insanda vücuttan ayrı bir varlık olarak kabul ettiği öz, tin, can kuşu. Can: İnsan ve hayvanlarda yaşamayı sağlayan ve ölümle vücuttan ayrılan madde dışı varlık. Beden: Canlı varlıkların maddi bölümü, vücut. (üçü de TDK)
PAVLUS’TAN SELANİKLİLER’E İKİNCİ MEKTUP
3:17 Ben Pavlus bu selamı kendi elimle yazıyorum. Her mektubumun özel işaretidir bu; böyle yazarım. 18 Rabbimiz İsa Mesih’in lütfu hepinizle birlikte olsun.
Pavlus’un Romalılar’a yazdığı mektupta bu işaret yok.
PAVLUS’TAN TİMOTEOS’A BİRİNCİ MEKTUP
1:17 Onur ve yücelik sonsuzlara dek bütün çağların Kralı, ölümsüz ve görünmez tek Tanrı’nın olsun! Amin.
2:8 Buna göre, erkeklerin öfkelenip çekişmeden, her yerde pak eller yükselterek dua etmelerini isterim.
2:11 Kadın sükûnet ve tam bir uysallık içinde öğrensin. 12 Kadının öğretmesine, erkeğe egemen olmasına izin vermiyorum; sakin olsun. 13-14 Çünkü önce Adem, sonra Havva yaratıldı; aldatılan da Adem değildi, kadın aldatılıp suç işledi. 15 Ama doğum yapıp kurtulacaktır; yeter ki, sağduyuyla iman, sevgi ve kutsallıkta yaşasın. Tit.2:3 Yaşlı kadınlar saygın bir yaşam sürmeli. İftiracı, şaraba tutsak olmamalı; iyi olanı öğretmeli.
İncil’de 1Ti.2:12’de kadın öğretmesin, Tit.2:3’de ise tam tersi kadın öğretsin, diyor.
4:10 Çünkü umudumuzu bütün insanların, özellikle iman edenlerin Kurtarıcısı olan diri Tanrı’ya bağladık. İbr.2:14 Bu çocuklar etten ve kandan oldukları için İsa, ölüm gücüne sahip olanı, yani İblis’i, ölüm aracılığıyla etkisiz kılmak üzere onlarla aynı insan yapısını aldı.
İncil’de Şeytan’ın ölü Tanrı olduğu izlenimi var.
Baal’in türevi Beliyal, İblis olabilir.
(B)e(li)yal – İ(bli)s
Türev: Türemiş veya üretilmiş şey TDK.
5:21 (Kilise önderi) Seni Tanrı’nın, Mesih İsa’nın ve seçilmiş meleklerin önünde uyarıyorum. 23 Artık yalnız su içmekten vazgeç; miden ve sık sık baş gösteren rahatsızlıkların için biraz da şarap iç.
6:1 Kölelik boyunduruğu altında olanların hepsi kendi efendilerini tam bir saygıya layık görsünler ki, Tanrı’nın adı ve öğretisi kötülenmesin. 2 Efendileri iman etmiş olanlarsa, nasıl olsa kardeşiz deyip efendilerine saygısızlık etmesinler. Tersine, daha iyi hizmet etsinler. Çünkü bu iyi hizmetten yararlananlar, sevdikleri imanlılardır.
6:15-16 Mübarek ve tek Hükümdar, kralların Kralı, rablerin Rabbi, ölümsüzlüğün tek sahibi, yaklaşılmaz ışıkta yaşayan, hiçbir insanın görmediği ve göremeyeceği Tanrı, Mesih’i belirlenen zamanda ortaya çıkaracaktır. Onur ve kudret sonsuza dek O’nun olsun! Amin.
Mesih, Tanrı’nın bu dünyadaki görüntüsü yani Tanrı.
PAVLUS’TAN TİMOTEOS’A İKİNCİ MEKTUP
2:17 Sözleri kangren gibi yayılacak. Himeneos’la Filitos bunlardandır. 18 Diriliş olup bitti diyerek gerçek yoldan saptılar. Şimdi de bazılarının imanını altüst ediyorlar.
4:9 (Pavlus’tan Timoteos’a) Yanıma tez gelmeye gayret et. 10 Çünkü Dimas bu dünyayı sevdiği için beni terk edip Selanik’e gitti. Kriskis Galatya’ya, Titus Dalmaçya’ya gitti. 11 Yanımda yalnız Luka var. Markos’u alıp beraberinde getir, yapacağım hizmette bana yardım eder. 12 Tihikos’u Efes’e gönderdim. 13 Troas’ta Karp’ın yanında bıraktığım abayı, kitapları, özellikle yazı derilerini gelirken beraberinde getir.
Pavlus, araştırmacı bir kişilik olabilir.
SİTE DİZİNİNDEKİ 340. KONU
PAVLUS’TAN TİTUS’A MEKTUP
1:13-14 Bu nedenle, Yahudi masallarına, gerçeği reddedenlerin buyruklarına kulak vermeyip sağlam imana sahip olmaları için onları sert bir şekilde uyar.
Bnz: Kur’an da durmadan bu kitap “eskilerin masalları değildir” der.
2:11 Çünkü Tanrı’nın bütün insanlara kurtuluş sağlayan lütfu ortaya çıkmıştır. 12 Bu lütuf, tanrısızlığı ve dünyasal arzuları reddedip şimdiki çağda sağduyulu, doğru, Tanrı yoluna yaraşır bir yaşam sürebilmemiz için bizi eğitiyor.
PAVLUS’TAN FİLİMON’A MEKTUP
23-24 Mesih İsa uğruna kendisiyle birlikte tutuklu bulunduğum Epafras, emektaşlarım Markos, Aristarhus, Dimas ve Luka sana selam ederler.
İBRANİLER’E MEKTUP
1:3 Oğul, Tanrı yüceliğinin parıltısı, O’nun varlığının öz görünümüdür. İsa= Tanrı 6 Tanrı ilk doğanı dünyaya gönderirken diyor ki, “Tanrı’nın bütün melekleri O’na tapınsın.” 7 Melekler için, “Kendi meleklerini rüzgar, Hizmetkârlarını ateş alevi yapar” diyor. 6’da Tanrı konuşuyor da peki 7’de Tanrı adına kim konuşuyor? 8 Ama Oğul için şöyle diyor: “Ey Tanrı, tahtın sonsuzluklar boyunca kalıcıdır, egemenliğinin asası adalet asasıdır. 9 Doğruluğu sevdin, kötülükten nefret ettin. Bunun için Tanrı, senin Tanrın, seni sevinç yağıyla arkadaşlarından daha çok meshetti.”
Marduk tanrısına ait Sonsuzluk/Yaşam Ağacı’ndan alınan bir dal asadır, kutsal asadır, dirilişin asasıdır: Musa’nın asası da budur. Burada geçen Tanrı’nın asası da bununla ilişkilendirilebilir.
7’de, biri Tanrı gibi konuşuyor ya da Tanrı kendi kendiyle kendini tanımayan ikinci bir kişinin ağzından konuşuyor: Bu iki durum da anlamsız oluyor. Yani Pavlus 1-9 arasında kendisini, Tanrı’yı ve olmayan 3. bir kişiyi konuya dahil ediyor.
1:10 (Ya Rab, Gökleri) 12 Bir kaftan gibi düreceksin.
Kur’an’da, Güneş dürüldüğü zaman, söylemine benzer.
4:3 Biz inanmış olanlar huzur diyarına gireriz. Nitekim Tanrı (3:7 -ya da- Kutsal Ruh) şöyle demiştir: “Öfkelendiğimde ant içtiğim gibi, Onlar huzur diyarıma asla girmeyecekler.”
7:14 Rabbimiz’in Yahuda oymağından geldiği açıktır.
Mısır’ın Aton tanrısına tapanlara “Yahuda tapan” deniliyordu: Acaba İsa, Mısırlı bir siyahi olabilir mi ya da bu soydan mı geliyor?
8:7 Eğer o ilk antlaşma kusursuz olsaydı, ikincisine gerek duyulmazdı. 8 Oysa halkını kusurlu bulan Tanrı şöyle diyor: “ ‘İsrail halkıyla ve Yahuda halkıyla Yeni bir antlaşma yapacağım günler geliyor’ 9 ‘Atalarını Mısır’dan çıkarmak için ellerinden tuttuğum gün onlarla yaptığım antlaşmaya benzemeyecek. çünkü onlar antlaşmama bağlı kalmadılar, Ben de onlardan yüz çevirdim’ 10 ‘O günlerden sonra İsrail halkıyla yapacağım antlaşma şudur’ diyor Rab, ‘Yasalarımı zihinlerine işleyeceğim, yüreklerine yazacağım. Ben onların Tanrısı olacağım, Onlar da benim halkım olacak.”
İncil; Tevrat’ı/Tanah’ı kaynak alan, onu analiz eden, kendine yaramayanları görmeyen, yarayanları alan ve bunları yorumlayan bir kitap gibi gözükmektedir. Zaten bu yüzden Yahudiler Hristiyanlar’a inanmazlar.
9:1 İlk antlaşmanın tapınma kuralları ve dünyasal tapınağı vardı. 2 Bir çadır kurulmuştu. Kutsal Yer denen birinci bölmede kandillik, masa ve adak ekmekleri bulunurdu. 3 İkinci perdenin arkasında En Kutsal Yer denen bir bölme vardı. (İbr.6:19’da Umudumuz, perdenin arkasındaki iç bölmeye geçer, diyor. Gözlerdeki perdenin kalkması söylemi (?) Kabe’nin perdesi (?) 4 Altın buhur sunağıyla her yanı altınla kaplanmış Antlaşma Sandığı buradaydı. Sandığın içinde altından yapılmış man testisi, Harun’un filizlenmiş değneği ve antlaşma levhaları vardı. 5 Sandığın üstünde Bağışlanma Kapağı’nı gölgeleyen yüce Keruvlar dururdu. Ama şimdi bunların ayrıntılarına giremeyiz.6 Her şey böyle düzenlendikten sonra kâhinler her zaman çadırın ilk bölmesine girer, tapınma görevlerini yerine getirirler. 7 Ama iç bölmeye yılda bir kez yalnız başkâhin girebilir. Üstelik kendisi için ve halkın bilmeden işlediği suçlar için sunacağı kurban kanı olmaksızın giremez. (“Bağışlanma Kapağı”: Tanrı’nın öfkesinin yatıştırıldığı, halkının günahlarının bağışlanıp Tanrı’yla barıştırıldığı özel yeri ifade ediyordu. | “Yüce Keruvlar”: Tanrı’nın yüceliğiyle birlikte görünen göksel varlıklar.)
9:19 Musa, Kutsal Yasa’nın her buyruğunu bütün halka bildirdikten sonra su, al yapağı, mercanköşkotu ile danaların ve tekelerin kanını alıp hem kitabın hem de bütün halkın üzerine serpti.
11:29 İman sayesinde İsrailliler karadan geçer gibi Kamış Denizi’nden (Kızıldeniz’den) geçtiler. Mısırlılar bunu deneyince boğuldular.
13:20 Esenlik veren Tanrı, koyunların büyük Çobanı’nı, Rabbimiz İsa’yı sonsuza dek sürecek antlaşmanın kanıyla ölümden diriltti.
Semavi dinlerden önceki Sümer, Babil, Akad gibi Antik Mezopotomya inançlarında “Çoban” kavramı tanrısallıkla alakalı olarak çok geçer.
YAKUP’UN MEKTUBU
1:17 Her nimet, her mükemmel armağan yukarıdan, kendisinde değişkenlik ya da döneklik gölgesi olmayan Işıklar Babası’ndan gelir. (“Işıklar Babası”: Tanrı)
1:25 Mükemmel yasaya, özgürlük yasasına yakından bakıp ona bağlı kalan, unutkan dinleyici değil de etkin uygulayıcı olan kişi, yaptıklarıyla mutlu olacaktır.
4:9 Kederlenin, yas tutup ağlayın. Gülüşünüz yasa, sevinciniz üzüntüye dönüşsün. 10 Rab’bin önünde kendinizi alçaltın, sizi yüceltecektir.
Hindu çilekeşliği…
4:17 İlyas da tıpkı bizim gibi insandı. 18 …dua etti; gök yağmurunu, toprak da ürününü verdi.
SİTE DİZİNİNDEKİ 341. KONU
PETRUS’UN BİRİNCİ MEKTUBU
Hacer-ül Esved
Mat.21:42 İsa, “Kutsal Yazılar’da şu sözleri hiç okumadınız mı? ‘Yapıcıların reddettiği taş, işte köşenin baş taşı oldu. Rab’bin işidir bu gözümüzde harika bir iş!’ 44 Bu taşın üzerine düşen, paramparça olacak; taş da kimin üzerine düşerse, onu ezip toz edecek.”
Rom.9:33 (Pavlus,) Yazılmış olduğu gibi: “İşte, Siyon’a bir sürçme taşı, Bir tökezleme kayası koyuyorum. O’na iman eden utandırılmayacak.”
2:4 (Petrus,) İnsanlarca reddedilmiş, ama Tanrı’ya göre seçkin ve değerli olan diri taşa, Rab’be gelin. 5 O sizi diri taşlar olarak ruhsal bir tapınağın yapımında kullansın. Böylelikle, İsa Mesih aracılığıyla Tanrı’nın beğenisini kazanan ruhsal kurbanlar sunmak üzere kutsal bir kâhinler topluluğu olursunuz. 6 Çünkü Kutsal Yazı’da şöyle deniyor: “İşte, Siyon’a bir taş, Seçkin, değerli bir köşe taşı koyuyorum. O’na iman eden hiç utandırılmayacak.”7-8 İman eden sizler için bu taş değerlidir. Ama imansızlar için, “Yapıcıların reddettiği taş Köşenin baş taşı,” “Sürçme taşı ve tökezleme kayası oldu.” İmansızlar Tanrı’nın sözünü dinlemedikleri için sürçerler. Zaten sürçmek üzere belirlenmişlerdir. 9 Ama siz seçilmiş soy, Kral’ın kâhinleri, kutsal ulus, Tanrı’nın öz halkısınız. Sizi karanlıktan şaşılası ışığına çağıran Tanrı’nın erdemlerini duyurmak için seçildiniz. (“Kral”: Tanrı)
3:7 Bunun gibi, ey kocalar, siz de daha zayıf varlıklar olan karılarınızla anlayış içinde yaşayın.
3:22 Göğe çıkmış olan Mesih, Tanrı’nın sağındadır. Bütün melekler, yetkiler ve güçler O’na bağlı kılınmıştır.
4:5 Onlar, ölüleri de dirileri de yargılamaya hazır olan Tanrı’ya hesap verecekler.
4:6 Uygun zamanda sizi yüceltmesi için, Tanrı’nın kudretli eli altında kendinizi alçaltın.
PETRUS’UN İKİNCİ MEKTUBU
1:16 Rabbimiz İsa Mesih’in kudretini ve gelişini size bildirirken uydurma masallara başvurmadık.
Kur’an’da “Kur’an’ın eskilerin uydurma masalları olmadığı” konusu onlarca kez dile getirilir.
1:20 Öncelikle şunu bilin ki, Kutsal Yazılar’daki hiçbir peygamberlik sözü kimsenin özel yorumu değildir.
2:1 Ama İsrail halkı arasında sahte peygamberler vardı; tıpkı sizin de aranızda yanlış öğreti yayanlar olacağı gibi. Bunlar kendilerini satın alan Efendi’yi bile yadsıyarak gizlice aranıza yıkıcı öğretiler sokacaklar. 3 Açgözlülüklerinden ötürü uydurma sözlerle sizi sömürecekler.
2:4 Tanrı günah işleyen melekleri esirgemedi; onları cehenneme atıp karanlıkta zincire vurdu. Yargılanıncaya dek orada tutulacaklar. (“Karanlıkta zincire vurdu”: Bazı Grekçe elyazmalarında, “Karanlık mağaralara kapattı” diye geçer.)
3:5 Ne var ki, göklerin çok önceden Tanrı’nın sözüyle var olduğunu, yerin sudan ve su aracılığıyla şekillendiğini bile bile unutuyorlar. 6 O zamanki dünya yine suyla, tufanla mahvolmuştu. 8 Sevgili kardeşlerim, şunu unutmayın ki, Rab’bin gözünde bir gün bin yıl, bin yıl bir gün gibidir. 11-12 Tanrı’nın gününü bekleyip o günün gelişini çabuklaştırarak kutsallık içinde yaşamalı, Tanrı yolunu izlemelisiniz. O gün gökler yanarak yok olacak, maddesel öğeler şiddetli ateşte eriyip gidecek.
Sümerler’de evren sudan yaratılıyor. Hinduzim tanrılarının bir günü de binlerce yıldır. “Çabuklaştırmak!” Masonik İllüminati’nin kötülük yaparak Kıyamet’i yaklaştırma hedefi (?) Onlara göre siyah aslında beyazdır, söylemler/simgeler aslında tersini ifade eder.
YUHANNA’NIN BİRİNCİ MEKTUBU
1:5 Mesih’ten işittiğimiz ve şimdi size ilettiğimiz bildiri şudur: Tanrı ışıktır, O’nda hiç karanlık yoktur.
2:15 Dünyayı da dünyaya ait şeyleri de sevmeyin. Dünyayı sevenin Baba’ya sevgisi yoktur. 16 Çünkü dünyaya ait olan her şey –benliğin tutkuları, gözün tutkuları, maddi yaşamın verdiği gurur- Baba’dan değil, dünyadandır. 17 Dünya da dünyasal tutkular da geçer, ama Tanrı’nın isteğini yerine getiren sonsuza dek yaşar.
3:10 Doğru olanı yapmayan ve kardeşini sevmeyen kişi Tanrı’dan değildir. İşte Tanrı’nın çocuklarıyla İblis’in çocukları böyle ayırt edilir.
3:24 Tanrı’nın buyruklarını yerine getiren Tanrı’da yaşar, Tanrı da o kişide yaşar. İçimizde yaşadığını bize verdiği Ruh sayesinde biliriz.
4:8 Sevmeyen kişi Tanrı’yı tanımaz. Çünkü Tanrı sevgidir. 12 Hiç kimse hiçbir zaman Tanrı’yı görmüş değildir. Ama birbirimizi seversek, Tanrı içimizde yaşar ve sevgisi içimizde yetkinleşmiş olur. 16 Tanrı sevgidir. Sevgide yaşayan Tanrı’da yaşar, Tanrı da onda yaşar.
5:7-8 Şöyle ki, (Mesih’e 5:6) tanıklık edenler üçtür: Ruh, su ve kan.
YAHUDA’NIN MEKTUBU
6 Yetkilerinin sınırı içinde kalmayıp kendilerine ayrılan yeri terk etmiş olan melekleri, büyük yargı günü için çözülmez bağlarla bağlayarak karanlığa hapsetti.
9 Oysa Başmelek Mikail bile Musa’nın cesedi konusunda İblis’le çekişip tartışırken, söverek onu yargılamaya kalkışmadı.
13 Onları sonsuza dek sürecek koyu karanlık bekliyor.
SİTE DİZİNİNDEKİ 342. KONU
YUHANNA’YA GELEN VAHİY
Bu kitabın/bölümün tamamı önemlidir. Hepsini atsaydım uzun olurdu, ben de -eksiksiz- özetini çıkardım ve önemli ayetleri aralarda doğrudan verdim. Her bölümün altındaki sayı ile başlayan cümleler, o bölümden doğrudan alınmış ayetlerdir/maddelerdir: Sayı yoksa özettir.
BÖLÜM 1
1 İsa Mesih’in vahyidir. Tanrı yakın zamanda olması gereken olayları kullarına göstermesi için O’na bu vahyi verdi. O da gönderdiği meleği aracılığıyla bunu kulu Yuhanna’ya iletti. 2 Yuhanna, Tanrı’nın sözüne ve İsa Mesih’in tanıklığına -gördüğü her şeye- tanıklık etmektedir. 3 Bu peygamberlik sözlerini okuyana, burada yazılanları dinleyip yerine getirene ne mutlu! Çünkü beklenen zaman yakındır. (Buradaki peygamber vahiy alan Yuhanna’dır.)
Yuhanna bunu Aydın ilinin solundaki Patmos Adası’nda aldı.
Yuhanna’dan Ege Bölgesi’ndeki yedi kiliseye selamlar. Tahtının önünde yedi ruh bulunan Mesih’ten esenlik olsun. Yücelik, bizi Tanrı’nın hizmetinde kahinler yapmış olan Mesih’in olsun! Amin.
“7” sayısı dini inançlarda çok yaygın.
7 İşte bulutlarla geliyor! Her göz O’nu görecek, O’nun bedenini deşmiş olanlar bile. O’nun için dövünecek yeryüzünün bütün halkları. Evet, böyle olacak! Amin.8 Var olan, var olmuş ve gelecek olan, Her Şeye Gücü Yeten Rab Tanrı, “Alfa ve Omega Ben’im” diyor.
10 Rab’bin gününde Ruh’un etkisinde kalarak arkamda borazan sesine benzer yüksek bir ses işittim. 11 Ses, “Gördüklerini kitaba yaz ve yedi kiliseye, yani Efes, İzmir, Bergama, Tiyatira, Sart, Filadelfya ve Laodikya’ya gönder” dedi.12-13 Bana sesleneni görmek için arkama döndüm. Döndüğümde yedi altın kandillik ve bunların ortasında, giysileri ayağına kadar uzanan, göğsüne altın kuşak sarınmış, insanoğluna benzer birini gördüm. 14 Başı, saçı ak yapağı gibi beyaz, kar gibi bembeyazdı. Gözleri alev alev yanan ateşti sanki. 15 Ayakları, ocakta kor haline gelmiş parlak tunca benziyordu. Sesi, gürül gürül akan suların sesi gibiydi. 16 Sağ elinde yedi yıldız vardı. Ağzından iki ağızlı keskin bir kılıç uzanıyordu. Yüzü bütün gücüyle parlayan güneş gibiydi. 17 O’nu görünce, ölü gibi ayaklarının dibine yığıldım. O ise sağ elini üzerime koyup şöyle dedi: “Korkma! İlk ve son Ben’im. 18 Diri Olan Ben’im. Ölmüştüm, ama işte sonsuzluklar boyunca diriyim. Ölümün ve ölüler diyarının anahtarları bendedir. 19 Bunun için gördüklerini, şimdi olanları ve bundan sonra olacakları yaz. 20 Sağ elimde gördüğün yedi yıldızla yedi altın kandilliğin sırrına gelince, yedi yıldız yedi kilisenin melekleri, yedi kandillikse yedi kilisedir.”
BÖLÜM 2
Efes’teki kilisenin meleğine şöyle yaz: Sahte elçilere inanmadın bu güzel ama başlangıçtaki sevginden uzaklaştın. “Tövbe et!”
6 Yine de olumlu bir yanın var: Nikolas yanlılarının yaptıklarından nefret ediyorsun; ben de nefret ederim. 7 Kulağı olan, Ruh’un kiliselere ne dediğini işitsin. Galip gelene Tanrı’nın cennetinde bulunan yaşam ağacından yeme hakkını vereceğim.’ “
İzmir’deki kilisenin meleğine şöyle yaz:
10 Çekmek üzere olduğun sıkıntılardan korkma! Bak, denenesiniz diye İblis içinizden bazılarını yakında zindana atacak. On gün sıkıntı çekeceksiniz. Ölüm pahasına da olsa sadık kal, sana yaşam tacını vereceğim.
“Taç”, antik inançlarda tanrıların başında bulunan ve bunların resmedildiği bir çok figürde bulunurdu.
Bergama’daki kilisenin meleğine şöyle yaz:
14 Ne var ki, birkaç konuda sana karşıyım: Aranızda Balam’ın öğretisine bağlı olanlar var. 16 Bunun için tövbe et! Yoksa yanına tez gelir, ağzımdaki kılıçla onlara karşı savaşırım. 17 Kulağı olan, Ruh’un kiliselere ne dediğini işitsin. Galip gelene saklı mandan vereceğim. Ayrıca, ona beyaz bir taş ve bu taşın üzerinde yazılı olan yeni bir ad, alandan başka kimsenin bilmediği bir ad vereceğim.’ “
“Man”ın uyuşturucu olduğunu söyleyenler de var.
Burada geçen “beyaz taş”; İslam’da, Hacer-ül Esved’in başlangıçta beyaz olması, sonra insanın günahları sonucu kararması inancıyla bağlantılı olabilir.
Ayrıca taşların üzerine yazı yazmak yani “geleceğe iz bırakmak” “Ben buradaydım!” demek; 2 milyon yıllık sürede insan türlerinin ön beyinlerinin gelişmesiyle -yani “kişilik”in oluşmasıyla- günümüz insan türünün 200 bin yıllık tarihinde genetik olarak var olan bir davranıştır. Boyalarla el izi bırakmanın ve çeşitli ilkel -çubuk- insan, hayvan resimlerinin -ve hayvanları biz böyle kovaladık konulu resimlerin- 30-40 bin yıl önceye ait olduğunu hatırlatırım. İnsan gördüğünü resmetti, sonra onları şekle dönüştürdü sonra da yazıya… Eskiden ve şu an yazılan kitaplar, geleceğe iz bırakıp ben buradaydım demek içindir. Şimdi bunu insanların yaptığı tüm davranışlara uygulayın, her davranış evrimsel süreçte oluşmuştur ve yine her davranışın evrimsel süreçte bir kökeni vardır. 3.5 milyar yıllık canlı evrimi sürecindeki tüm canlıların yaptıklarında olduğu gibi…
Tiyatira’daki kilisenin meleğine, Tanrı’nın Oğlu şöyle diyor: Kendini peygamber diye tanıtan İzebel adındaki kadına inanma. Gönülleri ve yürekleri denetleyen benim. Şeytan’ın sözde derin sırlarını öğrenmeyin.
BÖLÜM 3
Sart’taki kilisenin meleğine, Tanrı’nın yedi ruhuna sahip olan şöyle diyor: Yaptıklarını biliyorum, ad yapmışsın ama ölüsün, uyan ve tamamlanmamış işini bitir, tövbe et. Galip gelen beyaz giysiler giyecek ve benimle yürüyecek.
Ka’be’de beyaz giysilerle tavaf edilmesi, yürünmesi…
İncil’in; Antik Yunan ve/veya Batı Anadolu’daki -kendilerinden önceki tanrılardan evrimleşmiş olan- bölgesel tanrıları ve/veya tektanrılaştırılmaya çalışılan tanrıları, Eli veya Elohi’nin -yani İncil’in Tanrı’sının- meleklerine dönüştürmüş olması kuvvetle muhtemeldir. Yani o bölgelerdeki tanrılar, İncil’in Eli tanrısının meleklerine evrilmiş olabilir.
5 Onun adını yaşam kitabından hiç silmeyeceğim.
Bnz: Kur’an’daki Levh-i Mahfuz (?)
Yaşam Ağacı ve Suyu’ndan sonra bir de Yaşam Kitabı çıktı!.. Bu da başka bir üçleme oldu.
7 “Filadelfya’daki kilisenin meleğine yaz. Kutsal ve gerçek olan, Davut’un anahtarına sahip olan, açtığını kimsenin kapayamadığı, kapadığını kimsenin açamadığı kişi şöyle diyor:9 Bak, Şeytan’ın havrasından olanları, Yahudi olmadıkları halde Yahudi olduklarını ileri süren yalancıları öyle edeceğim ki, gelip ayaklarına kapanacak, benim seni sevdiğimi anlayacaklar. 10 Sözüme uyarak sabırla dayandın. Ben de yeryüzünde yaşayanları denemek için bütün dünyanın üzerine gelecek olan denenme saatinden seni esirgeyeceğim. 12 Galip geleni Tanrım’ın Tapınağı’nda sütun yapacağım. Böyle biri artık oradan hiç ayrılmayacak. Onun üzerine Tanrım’ın adını, Tanrım’a ait kentin –gökten Tanrım’ın yanından inen yeni Yeruşalim’in– adını ve benim yeni adımı yazacağım.
Ka’be’nin içinde de 3 sütun var.
Tabii o dönemlerde demire istenilen şekli verebilmek için, demiri sıvı hale eriten gerekli sıcaklığa ulaşılamadığından, yapıların tavanı çökmesin diye içte taşıyıcı sütunlar -çoğunlukla- olmak zorundaydı.
Masonların MÖ 1000’lere uzanan kökeni olan mimarların ve/veya duvar işçilerinin/ustalarının; yaptıkları tapınaklarda üstte anlattığım vb. aykırı durumlara göre -çözüm bulup ve bunlara tanrının sırrı deyip- sıra dışı yöntemler kullanması, “Tanrı-Tapınak” kavramının -çıkış- öncüllerinden olabilir. Mimar Sinan da “bu”nu devam ettirmiş son ustalardan biri olabilir.
14 “Laodikya’daki kilisenin meleğine yaz. Amin, sadık ve gerçek tanık, Tanrı yaratılışının kaynağı şöyle diyor:
Zenginim diye övünüyorsun ama bunun bir önemi yok, gel tövbe et! (“Amin”: İbranice’de “Öyle olsun” anlamına gelen Amin sözcüğü burada İsa Mesih için bir unvan olarak kullanılır.)
21 Ben nasıl galip gelerek Babam’la birlikte Babam’ın tahtına oturdumsa, galip gelene de benimle birlikte tahtıma oturma hakkını vereceğim.
BÖLÜM 4
1 Bundan sonra gökte açık duran bir kapı gördüm. Benimle konuştuğunu işittiğim, borazan sesine benzeyen ilk ses şöyle dedi: “Buraya çık! Bundan sonra olması gereken olayları sana göstereyim.” 2 O anda Ruh’un etkisinde kalarak gökte bir taht ve tahtta oturan birini gördüm. 3 Tahtta oturanın, yeşim ve kırmızı akik taşına benzer bir görünüşü vardı. Zümrüdü andıran bir gökkuşağı tahtı çevreliyordu. 4 Tahtın çevresinde yirmi dört ayrı taht vardı. Bu tahtlara başlarında altın taçlar olan, beyaz giysilere bürünmüş yirmi dört ihtiyar oturmuştu. 5 Tahttan şimşekler çakıyor, uğultular, gök gürlemeleri işitiliyordu. Tahtın önünde alev alev yanan yedi meşale vardı. Bunlar Tanrı’nın yedi ruhudur. 6 Tahtın önünde billur gibi, sanki camdan bir deniz vardı. Tahtın ortasında ve çevresinde, önü ve arkası gözlerle kaplı dört yaratık duruyordu. 7 Birinci yaratık aslana, ikincisi danaya benziyordu. Üçüncü yaratığın yüzü insan yüzü gibiydi. Dördüncü yaratık uçan bir kartalı andırıyordu. 8 Dört yaratığın her birinin altışar kanadı vardı. Yaratıkların her yanı, kanatlarının alt tarafı bile gözlerle kaplıydı. Gece gündüz durup dinlenmeden şöyle diyorlar: “Kutsal, kutsal, kutsaldır, Her Şeye Gücü Yeten Rab Tanrı, Var olmuş, var olan ve gelecek olan.” 9-11 Yaratıklar tahtta oturanı, sonsuzluklar boyunca yaşayanı yüceltip ona saygı ve şükran sundukça, yirmi dört ihtiyar tahtta oturanın, sonsuzluklar boyunca yaşayanın önünde yere kapanarak O’na tapınıyorlar. Taçlarını tahtın önüne koyarak şöyle diyorlar: “Rabbimiz ve Tanrımız! Yüceliği, saygıyı, gücü almaya layıksın. Çünkü her şeyi sen yarattın; Hepsi senin isteğinle yaratılıp var oldu.”
BÖLÜM 5
Yedi mühürle mühürlenmiş bir tomarı tahtta oturan sağ eliyle tutuyordu. Bir melek “Tomarı açmaya kim layıktır?” diyordu.
3 Ama ne gökte, ne yeryüzünde, ne de yer altında tomarı açıp içine bakabilecek kimse yoktu.
“Gök, Yeryüzü ve Yer altı” kavramı; Tevrat, İncil ve Kur’an’dan çok önce var olan ve -bunların öncesinde ve de- bunlarla da -”Cennet, Dünya ve Cehennem” olarak- devam etmiş olan bir inançtır. Bunun başlangıçsal şekillenmesi “ölüm” olabilir: Ölen insan toprağa gömülür bu Yer altıdır, Fakat insan ölümden kurtulmak -toprağa gömülmemek- için bir çare arar, bu da sadece Yeryüzünden kurtulmakla olacaktır, Yeryüzünü terk edip Göğe çıkarak olacaktır. Ve artık insan ölümü dini inançla yenmiştir ya da kendisini bir nebze avutmuştur.
Sizce ölüm olmasaydı dini inançlar olur muydu?
İhtiyarlardan biri bana şunu dedi: “Yahuda oymağından gelen Aslan, Davut’un kökü kazandı. Yedi mührü ve tomarı O açacak.”
Tahtın ortasında boğazlanmış gibi duran bir kuzu gördüm. Yedi boynuza ve yedi göze sahipti. Bunlar Tanrı’nın yedi ruhuydu ve tüm dünyaya gönderilmiş olanlardı. Kuzu tomarı aldı ve o anda dört yaratık ve yirmi dört ihtiyar O’nun önünde yere kapandılar. Ellerinde lir ve kutsalların duaları olan buhur dolu altın taslarla bir ezgi/ilahi söylüyorlardı: Boğazlandın ve insanları Tanrı’ya satın aldın, bu yüzden tomarı açabildin.
İsa’nın çarmıha gerilmesi ve Tanrı’nın insanların kurtuluşu için İsa’nın ölümünü kabul etmesi durumu, İncil’den önceki inançlarda tanrı(lar) adına sunulan insan kurbanlarına çok benzer.
10 Onları Tanrımız’ın hizmetinde Bir krallık haline getirdin, Kâhinler yaptın. Dünya üzerinde egemenlik sürecekler.”
Sonra tahtın, yaratıkların ve ihtiyarların etrafında onbinlerce melek gördüm ve onlar şöyle diyordu: Boğazlanmış Kuzu yüceliği almaya layıktır.
13 Ardından gökte, yeryüzünde, yer altında ve denizlerdeki bütün yaratıkların, bunlardaki bütün varlıkların şöyle dediğini işittim: “Övgü, saygı, yücelik ve güç sonsuzlara dek Tahtta oturanın ve Kuzu’nun olsun!”
İhtiyarlar yere kapandı, yaratıklar da Amin dedi.
Gök Hava, Yeryüzü Toprak, Yer altı Ateş ve Deniz Su olarak “hava, toprak, ateş ve su” dörtlüsü burada gözümüze çarpıyor.
BÖLÜM 6
Sonra Kuzu yedi mühürden birini açtı ve birinci yaratık gök gürültüsüne benzer bir sesle “Gel!” dedi: Beyaz atlı, yayı olan bir binici gördüm, ona taç verildi ve zafer kazanmaya çıktı. İkinci mührü açtı, ikinci yaratık “Gel!” dedi. Kızıl renkteki atıyla bir binici geldi. Ona büyük bir kılıç verildi, dünyadan barışı kaldıracak ve insanlar birbirini boğazlayacaklardı.
5 Kuzu üçüncü mührü açınca, üçüncü yaratığın “Gel!” dediğini işittim. Bakınca siyah bir at gördüm. Binicisinin elinde bir terazi vardı. 6 Dört yaratığın ortasında sanki bir sesin şöyle dediğini işittim: “Bir ölçek buğday bir dinara, üç ölçek arpa bir dinara. Ama zeytinyağına, şaraba zarar verme!”
Dördüncü mührü açtı ve dördüncü Yaratık “Gel!” dedi.
8 Bakınca soluk renkli bir at gördüm. Binicisinin adı Ölüm’dü. Ölüler diyarı onun ardınca geliyordu. Bunlara kılıçla, kıtlıkla, salgın hastalıkla, yeryüzünün yabanıl hayvanlarıyla ölüm saçmak için yeryüzünün dörtte biri üzerinde yetki verildi.
Beşinci mührü açınca sunağın altında inançlı olarak öldürülenlerin canlarını gördüm. Onlar “Efendimiz! Yeryüzünde yaşayanları yargılayıp kanımızın öcünü al!” Diğer inananlar da öldürülüp sayı tamamlanana kadar onlara beyaz kaftanlar verildi ve beklemeleri istendi.
Altıncı mührü açtı. Deprem oldu, Güneş karardı, Ay kan rengine döndü, gökteki yıldızlar yeryüzüne düştü.
Yıldızların çoğu -büyük bir çoğunluğu- gezegenlerden hacim olarak büyüktür: Yıldızların kütleçekimi ise sıkışıklıktan dolayı gezegenlerden daha fazladır: Yıldızlar katı halde değildirler gaz-sıvı karışımı plazma halindedirler: Bu yüzden evrendeki herhangi bir yıldızın Dünya’ya düşmesi söz konusu dahi olamaz, bir yıldızın Dünya’ya yaklaşması veya Dünya’nın bir yıldıza yaklaşması ise Dünya’yı -sıcaktan- buhar edecektir.
14 Gökyüzü dürülen bir tomar gibi ortadan kalktı. Her dağ, her ada yerinden sökülüp alındı.
Bnz: Kur’an, Kıyamette “Güneş dürüldüğü zaman…”
Dünya kralları, zenginler, özgür-köle herkes mağaralara gizlendi. Tahtta oturanın yüzünden ve Kuzu’dan saklayın bizi dağlar üzerimize düşsün, dediler.
BÖLÜM 7
1 Bundan sonra yeryüzünün dört köşesinde duran dört melek gördüm. Bunlar karaya, denize ya da herhangi bir ağaç üzerine esmesin diye, yeryüzünün dört rüzgarını tutuyorlardı.
Bnz: Eski Türk inançları (veya bazı inançlardaki “Dünya bir hayvanın üstünde duruyor” inancı, örneğin kaplumbağanın üstünde, boğa boynuzunun üstünde vs.
Bnz: Küp şeklindeki bir tapınağın dört temeli/köşesi…
İncil, dünyayı düz bir kare olarak düşünmüş olabilir.
İncil’de dünya düzdür ya da yuvarlaktır diye bir söylem geçmez.
Sonra gündoğusundan yükselen bir melek gördüm. O, yaşayan Tanrı’nın mührünü taşıyan karaya ve denize zarar verebilecek olan dört meleğe şunu dedi:
3 “Biz Tanrımız’ın kullarını alınlarından mühürleyene dek karaya, denize ya da ağaçlara zarar vermeyin!”
İsrailoğulları’nın bütün oymaklarından, on iki oymaktan 12.000’er kişi mühürlenmişti: Toplamda 144.000 kişi. Oymaklar: Yahuda Ruben, Gad, Aşer, Naftali, Manaşşe, Şimon, Levi, İssakar, Zevulun, Yusuf, Benyamin.
Sonra her ulustan büyük bir kalabalık tahtın ve Kuzu’nun önünde duruyordu. Beyaz kaftan giymişler ve ellerinde hurma dalları vardı, şöyle diyorlardı: Kurtarış, tahtta oturan Tanrımız’a ve Kuzu’ya aittir!
Bütün melekler tahtın, dört yaratığın ve ihtiyarların etrafındaydı ve tahtın önünde yüzüstü yere kapanıp Tanrı’ya şunu diyorlardı:
12 “Amin! Övgü, yücelik, bilgelik, Şükran, saygı, güç, kudret, Sonsuzlara dek Tanrımız’ın olsun! Amin!”
İhtiyarlardan biri bana şunu dedi: Beyaz kaftan giyenler çok sıkıntı çekti, onlar inananlardır, kaftanları bembeyazdır çünkü kaftanlarını Kuzu’nun kanıyla yıkamış, bembeyaz etmişlerdir.
15 Bunun için, “Tanrı’nın tahtı önünde duruyor, Tapınağında gece gündüz O’na tapınıyorlar. Tahtta oturan, çadırını onların üzerine gerecek. 16 Artık acıkmayacak, Artık susamayacaklar. Ne güneş ne kavurucu sıcak Çarpacak onları. 17 Çünkü tahtın ortasında olan Kuzu onları güdecek Ve yaşam sularının pınarlarına götürecek. Tanrı gözlerinden bütün yaşları silecek.”
Bnz: Kur’an’da cennetteki ırmaklar. Bnz: Enki.
Not: Yaklaşık 10 bin yıl önce göçebe-avcılıktan yerleşik-tarıma geçen insanlar “dinler”i oluşturdular: Bence dinlerin oluşmasının en önemli sebebi “tarım” olabilir. Çünkü dünyanın neredeyse tüm dinleri yaşam ağacı ve yaşam suyuna dayanıyor. İnsan, tohumu ekti ve onu suladı: Çıkan ağaca Yaşam Ağacı, -sulamayınca çıkmayan- ağaca verdiği bu can suyuna da Yaşam Suyu dedi. Çünkü ağacın gıdası onu doyuruyordu, yaşatıyordu. Ama o ağaç onu oraya mahkum etti, eskisi gibi gezemedi. Avcıyken -gezerken- pek bir şey düşünmüyordu: Tarıma geçince yedi oturdu, yedi oturdu… Oturdukça düşüncelere daldı, daldıkça onu besleyen ağaca ve suyuna hayaller oluşturdu, dinleri oluşturdu!..
BÖLÜM 8
Kuzu yedinci Mührü açtı, gökte yarım saat sessizlik oldu, Tanrı’nın önünde duran yedi meleğe yedi borazan verildi. Tahtın önündeki altın sunağın önünde ve ona sunmak üzere altın bir buhurdan taşıyan başka bir melek gördüm. Buhurun dumanı, Tanrı’nın önünde meleğin elinden yükseldi. Melek sunağın ateşiyle buhurdanı doldurup yeryüzüne attı. Gök gürledi, şimşek çaktı, yer sarsıldı.
Antik inançlarda buhur dumanı -güzel kokulu olmasıyla da- tanrı(lar)ın ruhu veya tanrısallık olarak görülürdü ve kötülükleri, cinleri uzaklaştırdığına inanılırdı.
Birinci melek borazanı çaldı: Ateş, kan ve dolu yeryüzüne yağdı ve yerin üçte biri yandı.
İkinci melek borazanı çaldı: Yanan, dağ kadar bir kütle denize atıldı. Denizin üçte biri kan oldu, denizdeki yaratıkların ve gemilerin üçte biri öldü / yok oldu.
Üçüncü melek borazanını çaldı: Pelin adlı alev alev yanan gökten büyük bir yıldız ırmakların üçte biri üzerine düştü. Acılaşan sudan içen birçok insan öldü.
İncil yıldızın ne demek olduğunu bilmiyor: Belki de Dünya’ya düşerken atmosferde yanıp parlak bir ışık saçan göktaşlarını yıldız sanıyordu (?)
Dördüncü melek borazanını çaldı: Güneşin, ayın ve yıldızların üçte biri vuruldu, ışıkların, gece-gündüzün üçte biri söndü, ışıksız kaldı.
Bir kartal, bundan sonra olacakların vay haline, dedi.
BÖLÜM 9
1 Beşinci melek borazanını çaldı. Gökten yere düşmüş bir yıldız gördüm. Dipsiz derinliklere açılan kuyunun anahtarı ona verildi. 2 Dipsiz derinliklerin kuyusunu açınca, kuyudan büyük bir ocağın dumanı gibi bir duman çıktı. Kuyunun dumanından güneş ve hava karardı.
Güneş tutulmasında ve/veya yanardağlardan veya büyük orman yangınlarından çıkan duman, civardaki atmosferi kapatır, hava yarı yarıya kapanır.
Dumanın içinden çıkan çekirgeler alınlarında Tanrı’nın mührü bulunmayan insanlara beş ay boyunca işkence etti. Çekirgelerin yüzü insan gibi, dişleri aslan dişi gibiydi.
11 Başlarında kral olarak dipsiz derinliklerin meleği vardı. Bu meleğin İbranice adı Avaddon, Grekçe adıysa Apolyon’dur. (“Avaddon”, “Apolyon”: Mahvedici anlamına gelir. Ayrıca “Mahva giden adam”: Grekçe “Mahv oğlundan”)
Ferit Erden Boray’ın yazdığı “Helenistik Çağlar’da Halk ve Mitleri” adlı kitabının 62, 66 ve 67. sayfalarındaki, Ramazan Demir’in “Mitolojik Öyküler” adlı kitabının 41-43 sayfalarındaki ve Vikipedi’nin Türkçe “Apollon” maddesindeki bilgileri harmanlarsak Apollon için şunları söyleyebiliriz: Kökenleri Asya’ya dayanan, Yunan orijinli ve Roma İmparatorluğu’nda devam etmiş olan; İncil’in yazıldığı sıralarda Roma İmp.nda Güneş, ışık ve ateşle -daha çok- özdeşleştirilmiş, Zeus’un oğlu olan bir tanrıdır. Fare, çekirge gibi sürülerin de tanrısıdır. Antik Yunan’da okçu, oklarıyla cezalandıran, hastaları iyileştiren, müziğin ve kehanetin tanrı(sı) olarak bilinirdi.
Altıncı melek borazanını çaldı: Tanrı’nın önündeki altın sunağın dört boynuzundan bir ses geldi, “Büyük Fırat Irmağı’nın yanında bağlı duran dört meleği çöz!” dedi. Dört meleğin binicilere sahip olan 200 milyonluk atlı ordusunu görümümde gördüm. Atların başı aslan başı gibiydi ve ağızlarından çıkan ateş, duman ve kükürtle dünyadaki insanların üçte birini öldürdüler. Ölmemiş olanlar cinlere ve putlara tapmaya devam ettiler.
BÖLÜM 10
1 Sonra gökten inen güçlü başka bir melek gördüm. Buluta sarınmıştı, başının üzerinde gökkuşağı vardı. Yüzü güneşe, ayakları ateşten sütunlara benziyordu.
Sağ ayağını denize, sol ayağını karaya koydu, elinde küçük bir tomar vardı ve bağırınca yedi gök gürlemesi dile geldi ve gökten bir ses bana onların söylediklerini mühürle, yazma, dedi. Melek sağ elini göğe kaldırdı ve yedi borazan çaldığında Tanrı’nın sır olan tasarısı tamamlanacak, dedi.
Gökten gelen ses bana açık tomarı al, dedi. Meleğin elindeki tomarı aldım ve O bana bunu ye ağzında tatlı, midende acılık yapacak, dedi. Yedim ve öyle de oldu.
11 Sonra bana şöyle dendi: “Yine birçok halk, ulus, dil ve kralla ilgili olarak peygamberlikte bulunmalısın.”
BÖLÜM 11
3 İki tanığıma güç vereceğim; çul giysiler içinde bin iki yüz altmış gün peygamberlik edecekler.” 4 Bunlar yeryüzünün Rabbi önünde duran iki zeytin ağacıyla iki kandilliktir.
7 Tanıklık görevleri sona erince dipsiz derinliklerden çıkan canavar onlarla savaşacak, onları yenip öldürecek.
11 Üç buçuk gün sonra iki peygamber, Tanrı’dan gelen yaşam soluğunu alınca ayağa kalktılar. Onları görenler dehşete kapıldı.
Yedinci melek borazanını çaldı: Gökten gelen sesler duyuldu, artık dünyanın egemenliği Rabbimiz’in ve Mesihi’nindir, egemenlik sonsuzlara dek O’nundur.
Tahtlarında oturan yirmi dört ihtiyar Rab Tanrı’ya yüzüstü tapınarak O’nu övdüler.
19 Ardından Tanrı’nın gökteki tapınağı açıldı, tapınakta O’nun Antlaşma Sandığı göründü. O anda şimşekler çaktı, uğultular, gök gürlemeleri işitildi. Yer sarsıldı, şiddetli bir dolu fırtınası koptu.
O dönemlerde altın gibi kıymetli sayılan eşyalar sandıklarda saklanırdı.
Savaş sonucu galip gelen kral, düşmandaki altın vs. ile dolu olan sandığı ganimet olarak alırdı.
Bir krala teslim olan başka bir kral ona ganimet-vergi olarak altın vs. ile dolu bir sandık verirdi.
Savaşa giden bir toplum, değerli eşyalarını sandıklara koyar ve o sandıkla savaşa giderdi: Çünkü ya sandığı kaybedecek ya da karşı sandığı/ganimeti alacaktı. Tevrat’tan önceki Mısırlılar savaşlarına değerli eşyalarının bulunduğu sandık(lar)la gitmişlerdir: Çünkü hiçkimseye güvenemez, bırakamazlardı, kral neredeyse sandık da orada olurdu. Sandık, tahta çubuklarla insanlar tarafından el üstünde taşınırdı.
BÖLÜM 12
Başında on iki yıldızdan oluşan bir taç, ayaklarının altında ay; güneşe sarınmış ve doğum sancılarıyla kıvranan gebe olan gökte bir kadın göründü. Kadın doğurur doğurmaz çocuğu yutacak olan, yedi başında yedi taç, on boynuzlu ve kızıl büyük bir ejderha gökte göründü ve gökteki yıldızların üçte birini yeryüzüne attı. Kadın bir oğul doğurdu ve o alınıp Tanrı’ya götürüldü, kadın da 1260 gün Tanrı tarafından korunacak olan çöle kaçtı.
7-8 Gökte savaş oldu. Mikail’le melekleri ejderhayla savaştılar. Ejderha kendi melekleriyle birlikte karşı koydu, ama gücü yetmedi. Bu yüzden gökteki yerlerini yitirdiler. 9 Büyük ejderha -İblis ya da Şeytan denen, bütün dünyayı saptıran o eski yılan- melekleriyle birlikte yeryüzüne atıldı.
Gökte bir ses şöyle dedi:
12 Bunun için, ey gökler ve orada yaşayanlar, Sevinin! Vay halinize, yer ve deniz! Çünkü İblis zamanının az olduğunu bilerek Büyük bir öfkeyle üzerinize indi.”
Ejderha bu sefer kadını kovalamaya başladı.
14 Yılanın önünden çöle, üç buçuk yıl besleneceği yere uçup kaçabilmesi için kadına büyük kartal kanatları verildi.
Yılan ağzından kadının arkasından ırmak akıttı, yeryüzü ağzını açtı yardım etti. Ejderha kızdı ve kalan inananlarla savaşmaya gitti. Denizin kıyısında dikildi ve bekledi. (Not:1260/365=3.45 yıl yapar.)
BÖLÜM 13
1 Sonra on boynuzlu, yedi başlı bir canavarın denizden çıktığını gördüm. Boynuzlarının üzerinde on taç vardı, başlarının üzerinde küfür niteliğinde adlar yazılıydı. 2 Gördüğüm canavar parsa benziyordu. Ayakları ayı ayağı, ağzı aslan ağzı gibiydi. Ejderha canavara kendi gücü ve tahtıyla birlikte büyük yetki verdi. 3 Canavarın başlarından biri ölümcül bir yara almışa benziyordu. Ne var ki, bu ölümcül yara iyileşmişti. Bütün dünya şaşkınlık içinde canavarın ardından gitti. 4 İnsanlar canavara yetki veren ejderhaya taptılar. “Canavar gibisi var mı? Onunla kim savaşabilir?” diyerek canavara da taptılar.
Bnz: Kur’an’daki Dabbe: 27/82: “O söz, başlarına geldiği zaman, onlara yerden bir Dabbe çıkarırız; o da, insanların bizim ayetlerimize kesin bir bilgiyle inanmadıklarını onlara söyler.”
Canavara kırk iki ay boyunca kutsallarla savaşıp yenmesi için izin verildi.
8 Yeryüzünde yaşayan ve dünya kurulalı beri boğazlanmış Kuzu’nun yaşam kitabına adı yazılmamış olan herkes ona tapacak.
Sonra yerden bir canavar daha çıktı, yeryüzünde yaşayanları ölümcül yarası iyileşen ilk canavara tapmaya zorluyordu, gökten ateş bile yağdırabiliyordu. İnsanları saptırdı, onlara ilk canavarın onuruna bir heykel yapmalarını istedi.
15 Canavarın heykeline yaşam soluğu vermesi için kendisine güç verildi. Öyle ki, heykel konuşabilsin ve kendisine tapmayan herkesi öldürebilsin.
Herkesin sağ eline ya da alnına canavarın adını simgeleyen 666 sayısını vurduruyordu.
18 Bu konu bilgelik gerektirir. Anlayabilen, canavara ait sayıyı hesaplasın. Çünkü bu sayı insanı* simgeler. Sayısı 666’dır. (“İnsanı” ya da “Bir insanı”.)
Mat. 27:4 [İsa’yı ele veren Yahuda] “Ben suçsuz birini* ele vermekle günah işledim” dedi. (“Birini”: Grekçe “Kanı”.)
Burada “kan veya biri” denilen kişi İsa’dır, İsa’nın kanıdır.
Sonuçta 666 sayısıyla simgelenen o bir insan İsa olabilir. Ayrıca Kitab-ı Mukaddes toplamda 66 kitaptan veya bölümden oluşur.
BÖLÜM 14
Sonra alınlarında kendisinin ve Babası’nın adları yazılı olan 144 bin kişiyle Kuzu’nun Kudüs Dağı’nda durduğunu gördüm.
Tahtın önünde duran bu 144 bin kişi, kusursuzdur, onların söylediği ezgiyi başka kimse söyleyemez, kendilerini kadınlarla lekelememişlerdir, Kuzu neredeyse onlar da oradadır, Tanrı’ya ve Kuzu’ya ait olacakların ilk bölümü olmak üzere insanlar arasından satın alınmışlardır, ağızlarından hiç yalan çıkmamıştır.
Gökte bir melek gördüm, her ulusa Müjde’yi getiriyordu.
8 Ardından gelen ikinci bir melek, “Yıkıldı! Kendi azgın fuhuş şarabını bütün uluslara içiren büyük Babil yıkıldı!” diyordu.9-10 Onları üçüncü bir melek izledi. Yüksek sesle şöyle diyordu: “Bir kimse canavara ve heykeline taparsa, alnına ya da eline canavarın işaretini koydurursa, Tanrı gazabının kâsesinde saf olarak hazırlanmış Tanrı öfkesinin şarabından içecektir. Böylelerine kutsal meleklerin ve Kuzu’nun önünde ateş ve kükürtle işkence edilecek.
Sonra bir bulutun üstünde insanoğluna benzer birisi, gökteki tapınaktan çıkan bir melek ve ateş üzerinde yetkili olan sunaktan çıkıp gelen başka bir melek yeryüzündeki bazı pislikleri süpürdü ve yok etti.
BÖLÜM 15
Tanrı’nın öfkesi son yedi belayı taşıyan yedi melekle son buluyordu. Ateşle karışık cam denizin üzerinde inananlar -canavara inanmayanlar- Tanrı kulu Musa’nın ve Kuzu’nun ezgisini söylüyorlardı: Her şeye gücü yeten Rab Tanrı, Ey ulusların kralı, adını kim yüceltmez, Ya Rab senden kim korkmaz, Kutsal olan yalnız sensin.
5 Bundan sonra gökteki tapınağın, yani Tanıklık Çadırı’nın açıldığını gördüm. 6 Yedi belayı taşıyan yedi melek temiz, parlak keten giysiler giymiş, göğüslerine altın kuşaklar sarınmış olarak tapınaktan çıktı.
Dört yaratıktan biri yedi meleğe, Tanrı’nın öfkesiyle dolu yedi altın tas verdi. Tapınak sonsuzluklar boyunca yaşayan Tanrı’nın yüceliğinden ötürü dumanla doldu ve yedi meleğin yedi belası sona erinceye dek tapınağa kimse giremedi.
(“Tanıklık Çadırı”: Eski İsrailliler’in, Buluşma Çadırı diye de bilinen taşınabilir tapınağı. Tanrı’nın Musa aracılığıyla İsrail halkına verdiği, On Buyruk’un yazıldığı taş levhalar bu çadırda bulunurdu.)
BÖLÜM 16
“Yedi tası gidin ve yeryüzüne boşaltın!” diye bir sesin tapınaktan çıktığını işittim.
Birinci melek tasını yeryüzüne boşalttı. Canavara tapanlarda iğrenç yaralar oluştu.
İkinci melek tasını denize boşalttı. Deniz kan oldu, içindeki bütün canlılar öldü.
Üçüncü melek tasını ırmaklara boşalttı. Bunlar da kana dönüştü.
5 Sulardan sorumlu meleğin şöyle dediğini işittim: “Var olan, var olmuş olan kutsal Tanrı! Bu yargılarında adilsin. 6 Kutsalların ve peygamberlerin kanını döktükleri için, İçecek olarak sen de onlara kan verdin. Bunu hak ettiler.”
Sunaktan gelen bir ses de, yargılarında adilsin, dedi.
Bnz: Enki
Dördüncü melek tasını güneşe boşalttığında güneşe insanları yakma gücü verildi.
Beşinci melek tasını canavarın tahtına boşalttığında onun egemenliği karanlığa gömüldü. İnsanlar dillerini ıstıraptan ısırdılar.
11 Istırap ve yaralarından ötürü Göğün Tanrısı’na küfrettiler. Yaptıklarından tövbe etmediler.12 Altıncı melek tasını büyük Fırat Irmağı’na boşalttı. Gündoğusundan gelen kralların yolu açılsın diye ırmağın suları kurudu. 13 Bundan sonra ejderhanın ağzından, canavarın ağzından ve sahte peygamberin ağzından kurbağaya benzer üç kötü ruhun çıktığını gördüm. 14 Bunlar doğaüstü belirtiler gerçekleştiren cinlerin ruhlarıdır. Her Şeye Gücü Yeten Tanrı’nın büyük gününde olacak savaş için bütün dünyanın krallarını toplamaya gidiyorlar.
ABC adlı televizyon kanalında yayınlanan “David Blaine: Beyond Magic” adlı programda sihirbaz Blaine, yutup midesine giden kurbağaları tekrar ağzından çıkarmıştır. İnt. ara: “David Blaine frog Curry”.
16 Üç kötü ruh, kralları İbranice Armagedon denilen yere topladılar.
Yedinci melek tasını havaya boşalttığında tapınaktaki tahttan bir ses “Tamam!” dedi. O an şimşekler, uğultular, gök gürlemeleri işitildi, en büyük deprem oldu, ulusların kentleri yıkıldı, Tanrı Babil’e ateşli gazabının şarabını içeren kaseyi verdi. Bütün adalar, dağlar yok oldu. Gökten kırkar kiloluk dolu yağdı.
BÖLÜM 17
1 Yedi tası alan yedi melekten biri gelip benimle konuştu: “Gel!” dedi. “Sana engin suların kenarında oturan büyük fahişenin çarptırılacağı cezayı göstereyim. 2 Dünya kralları onunla fuhuş yaptılar. Yeryüzünde yaşayanlar onun fuhşunun şarabıyla sarhoş oldular.” 3 Bundan sonra melek beni Ruh’un yönetiminde çöle götürdü. Orada yedi başlı, on boynuzlu, üzeri küfür niteliğinde adlarla kaplı kırmızı bir canavarın üstüne oturmuş bir kadın gördüm.
Bnz: O dönemlerde Babil ve çevresinde popüler ve kutsal sayılan İnanna tanrıçası, İncil’de “Büyük Fahişe”ye dönüştürülmüş olabilir.
Kadın değerli taşlarla, giysilerle süslenmişti, elinde iğrençlikle-fuhuşla dolu altın bir kase vardı. Alnına “Büyük Babil dünya fahişelerinin ve iğrençliklerinin anası” diye gizemli bir ad yazılmıştı. Kadın, inananların kanıyla sarhoş olmuştu.
Melek bana bu olayı şöyle açıkladı.
8 Gördüğün canavar bir zamanlar vardı, ama şimdi yok. Biraz sonra dipsiz derinliklerden çıkacak ve yıkıma gidecek. Yeryüzünde yaşayan ve dünya kurulalı beri adları yaşam kitabına yazılmamış olanlar canavarı görünce şaşacaklar. Çünkü o bir zamanlar vardı, şimdi yok, ama yine gelecek.9 “Bunu anlamak için bilgelik gerek. Yedi baş, kadının üzerinde oturduğu yedi tepedir; aynı zamanda yedi kraldır. 10 Bunların beşi düştü, biri duruyor, ötekiyse henüz gelmedi. Gelince kısa süre kalması gerek. 11 Yaşamış, ama şimdi yok olan canavarın kendisi sekizinci kraldır. O da yedilerden biridir ve yıkıma gitmektedir. 12 Gördüğün on boynuz henüz egemenlik sürmemiş on kraldır; canavarla birlikte bir saat egemenlik sürmek üzere yetki alacaklar. 13 Düşünce birliği içinde olan bu krallar güçlerini ve yetkilerini canavara verecekler. 14 Kuzu’ya karşı savaşacaklar, ama Kuzu onları yenecek. Çünkü Kuzu, rablerin Rabbi, kralların Kralı’dır. O’nunla birlikte olanlar, çağrılmış, seçilmiş ve O’na sadık kalmış olanlardır.” 15 Bundan sonra melek bana, “Şu gördüğün sular -fahişenin kenarında oturduğu sular- halklar, toplumlar, uluslar ve dillerdir” dedi. 16 “Gördüğün canavarla on boynuz fahişeden nefret edecek, onu perişan edip çıplak bırakacaklar. Etini yiyip kendisini ateşte yakacaklar. 17 Çünkü Tanrı, amacını gerçekleştirme isteğini onların yüreğine koymuştur. Öyle ki, Tanrı’nın sözleri yerine gelinceye dek krallıklarını canavara devretmekte sözbirliği edecekler. 18 Gördüğün kadın dünya kralları üzerinde egemenlik süren büyük kenttir.”
“Yedi Kral veya Yediler” ile Tevrat’taki “Yedi Ulus” benzerlik göstermektedir: Yasa’nın Tekrarı 7:1 “Tanrınız RAB mülk edinmek üzere gideceğiniz ülkeye sizi götürdüğünde, önünüzden birçok ulusu -Hititler’i, Girgaşlılar’ı, Amorlular’ı, Kenanlılar’ı, Perizliler’i, Hivliler’i, Yevuslular’ı, sizden daha büyük ve daha güçlü yedi ulusu- kovacak.”
Başlangıçta Gök ve Yer bitişikken, çiftleştiler ve ayrıldılar: Böylelikle her şey oluştu: Burada Gök eril, Yer ise dişildi. Bu, Tammuz’un İnanna ile evlenmesi hikayesine dönüşmüş olabilir. Bu hikaye de iki farklı şekilde İncil’e uyarlanmış olabilir. Birincisi; Yer/Dişil/İnanna/Büyük Fahişe ve gelin olan Babil kentiyle, yer altında yaşayan senede bir yeryüzüne çıktığında baharı-yazı-bereketi getiren Eril/Ejderha/Şeytan ve güvey/damat olan Tammuz’un evlenmesi, birleşmesidir. İkincisi ise: Yer/Dişil ve gelin olan gökten yere inen yeni Kudüs’ün yani cennetin, Gök/Eril ve güvey olan İsa’yla veya Tanrı’yla evlenmesi birleşmesidir.
Bu dinsel antropolojide Yer ve Gök; tanrıça, kent, cennet, cehennem, isa, şeytan, tanrı çiftleşme babında gelin-güvey anlamında devam etmiş, türemiş, dönüşmüş, dönüştürülmüştür olabilir.
Burada farklı gibi görünen 4 benzer ve bu benzerlerin içinde de farklı şekilde anlatılmaya çalışılmış benzerlikler var. Kısaca bu 4 anlatım birbirine benzer ve kökeni aynı.
Toparlayamadığımın farkındayım, karışık oldu, ümit ederim ki ana fikri verebilmişimdir. Anlayanlar anlamayanlara anlatsın J
Ayrıca İncil kadim inançları kullanarak -özde aynı yüzeyde farklı anlatarak-, kadim inançları kendi silahıyla vurmaya çalışmış -özellikle günümüzün süper gücü ABD gibi olan Babil’e devrim yapmaya çalışmış- gibi gözükmektedir.
BÖLÜM 18
Sonra büyük yetkiye sahip bir melek gökten indi ve yeryüzü aydınlandı, melek “Cinlerin, kötü ruhların barınağı olan Babil yıkıldı! Dünya kralları, tüccarları onun şarabından içip azıttılar, zenginleştiler.”
Diyecekler ki “Vay her şeyin olduğu koca zengin kent bir saat içinde yandı, yok oldu!”.
20 Ey gök, kutsallar, elçiler, peygamberler! Onun başına gelenlere sevinin! Çünkü Tanrı onu yargılayıp hakkınızı aldı.”
Büyükten küçüğe: Gök>Kutsallar>Elçiler>Peygamberler diyebiliriz. En başa da İsa ve/veya Tanrı geliyor.
Sonra güçlü bir melek büyük bir taşı aldı denize attı ve şöyle dedi: “Sen de böyle atılacaksın, Senin tüccarların dünyanın en zenginiydi, Tüm uluslar büyücülüğünle yoldan sapmıştı, Peygamberleri-Kutsalları boğazladın.”
İncil’de, milattan önceki Babil’in -dünyanın merkezi gibi- çok önemli olduğunu anlıyoruz.
BÖLÜM 19
Sonra gökte büyük bir kalabalık şöyle dedi: “Haleluya! Yeryüzünü fuhuşuyla yozlaştıranı yargıladın, kendi kullarının kanının öcünü aldın Tanrımız.” (“Haleluya”: İbranice “Rab’bi övün”)
4 Yirmi dört ihtiyarla dört yaratık yere kapanıp, “Amin! Haleluya!” diyerek tahtta oturan Tanrı’ya tapındılar.
Sonra tahttan bir ses geldi: “Tanrımız’ın bütün kulları, O’nu övün!”
Büyük kalabalık şunu dedi: “Gelin hazırlandı, Kuzu’nun düğünü başlıyor.”
Sonra melek “Yaz!” dedi: “Ne mutlu Kuzu’nun düğününe çağrılana!” Ona tapınmak istedim ama bana “Yapma ben de inananlar gibi bir Tanrı kuluyum” dedi.
Bundan sonra gök açıldı ve binicisinin adının Gerçek olduğu beyaz bir at gördüm. O adaletle yargılar, gözleri alev alev yanan ateş gibiydi, başında taçlar vardı, üzerinde benzersiz bir ad yazılıydı, kana batırılmış bir kaftanı vardı, Tanrı’nın Sözü adıyla anılır.
Beyaz giysili ve atlı gökteki ordular onu izliyordu.
Ağzından ulusları vuracak keskin bir kılıç uzanıyordu. Kaftanında “Kralların Kralı ve Rablerin Rabbi” yazılıydı.
Wikipedia’nın İngilizce “King of Kings” adlı maddesinde şu bilgiler geçmektedir: “Kralların Kralı” İsa’dan önce birtakım kralların kullandığı lakap veya isimdi.
MÖ 13. yy.da Asur İmparatorluğu’nda Tukulti-Ninurta I, Kralların Kralı unvanını kullanan ilk kraldı.
MÖ 550-330 yıllarında İran ve civarında yaşamış Pers olan Ahameniş İmp.ndaki krallar için de bu unvan kullanılırdı.
MÖ 34’te Roma İmp.nu yöneten kral Julius Caesar/Sezar için de bu unvan -kendisi öldükten sonra onun için- kullanılmıştır.
Diyanet İşleri Başkanlığı Kur’an Meali’nde, 114/1-6: De ki: “Cinlerden ve insanlardan; insanların kalplerine vesvese veren sinsi vesvesecinin kötülüğünden, insanların Rabbine, insanların melik’ine, insanların İlah’ına sığınırım.” (Buna ‘kurandaara.com’dan da bakabilirsiniz. Bu analizde veya bu sayfada sadece bu ayetler -114/1-6- DİB Meali‘nden alındı, diğerlerinin tamamı Bulaç Meali’nden alındı: Bunların DİB’den alınmasının sebebi de Bulaç’ta “Melik” değil de “Malik” yazdığındandır.) 20/114: Hak olan, biricik hükümdar olan Allah yücedir. 23/116: Hak melik olan Allah pek yücedir. (A. Bulaç Meali)
Bulaç’ın Kur’an Meali’nin sözlük kısmında “Melik” kelimesi için -ilk anlamı olarak- “Kral” yazmaktadır: TDK’da da -Büyük Türkçe Sözlük’te- “Melik” için “Padişah, hükümdar, hakan, Tanrı adlarındandır” yazmakta olup ‘allahin99ismi.com’da da yazıldığı üzere veya genel bilgi kapsamında bilinildiği üzere -ki Kur’an’da üstte verdiğim ayette de geçtiği üzere- Allah’ın 99 isminden birisi de el-Melik’tir. “el”in “en büyük” anlamına geldiğini biliyoruz. Dolayısıyla el-Melik’in “en büyük kral” veya “Kralların Kralı” anlamına geldiği aşikardır ve yine el-Melik’in Hıristiyanlık’taki ve öncesindeki “Kralların Kralı” adlandırmasının bir türevi olduğu da aşikardır.
Sonra bir melek güneşte durdu ve bütün kuşları et yemek için çağırdı.
19 Sonra canavarı, dünya krallarını ve onların ordularını, ata binmiş Olan’la O’nun ordusuna karşı savaşmak üzere toplanmış gördüm. 20 Canavarla onun önünde doğaüstü belirtiler gerçekleştiren sahte peygamber yakalandı. Sahte peygamber, canavarın işaretini alıp heykeline tapanları bu belirtilerle saptırmıştı. Her ikisi de kükürtle yanan ateş gölüne diri diri atıldı. 21 Geriye kalanlar, ata binmiş Olan’ın ağzından uzanan kılıçla öldürüldü. Bütün kuşlar bunların etiyle doydu.
BÖLÜM 20
1 Sonra bir meleğin gökten indiğini gördüm. Elinde dipsiz derinliklerin anahtarı ve büyük bir zincir vardı. 2 Melek ejderhayı -İblis ya da Şeytan denen o eski yılanı- yakalayıp bin yıl için bağladı. 3 Bin yıl tamamlanıncaya dek ulusları bir daha saptırmasın diye onu dipsiz derinliklere attı, oraya kapayıp girişi mühürledi. Bin yıl geçtikten sonra kısa bir süre için serbest bırakılması gerekiyor.
Kendilerine yargılama yetkisi verilmiş tahtlarda oturanları gördüm. Canavara tapmamış ve başı kesilmiş inanan canları gördüm, bunlar dirilip Mesih’le beraber bin yıl egemenlik sürdüler, ilk diriliş budur, ikinci ölümün onlar üzerinde yetkisi yoktur.
Ölülerin geri kalanı bin yıl tamamlanmadan dirilmedi.
Bin yıl geçtiğinde Şeytan zindandan bırakılacak.
8 Yeryüzünün dört bucağındaki ulusları –Gog’la Magog’u– saptırmak, savaş için bir araya toplamak üzere zindandan çıkacak. Toplananların sayısı deniz kumu kadar çoktur. (“Gog’la Magog”: Yecüc’le Mecüc diye de bilinir.)
Onlar her taraftan gelip kutsalların ordugahını ve sevilen kenti kuşattı. Gökten ateş yağdı ve onlar yok oldu.
10 Onları saptıran İblis ise canavarla sahte peygamberin de içinde bulunduğu ateş ve kükürt gölüne atıldı. Gece gündüz, sonsuzlara dek işkence çekeceklerdir.
“İblis, Canavar ve Sahte Peygamber” üçlemesi…
11 Sonra büyük, beyaz bir taht ve tahtta oturanı gördüm. Yerle gök önünden kaçtılar, yok olup gittiler. 12 Tahtın önünde duran küçük büyük, ölüleri gördüm. Sonra kitaplar açıldı. Yaşam kitabı denen başka bir kitap daha açıldı. Ölüler kitaplarda yazılanlara bakılarak yaptıklarına göre yargılandı. 13 Deniz kendisinde olan ölüleri, ölüm ve ölüler diyarı da kendilerinde olan ölüleri teslim ettiler. Her biri yaptıklarına göre yargılandı.
Ölüler diyarı ve Ölüm ateş gölüne atıldı, ikinci ölüm bu ateş gölüdür.
15 Adı yaşam kitabına yazılmamış olanlar ateş gölüne atıldı.
BÖLÜM 21
Deniz, yeryüzü ve gök ortadan kalkmıştı. Yeni bir gök ve yeni bir yeryüzü gördüm. Tanrı’nın yanından kutsal kent olan yeni Kudüs, güveyi için hazırlanmış süslü bir gelin gibi gökten indi.
3 Tahttan yükselen gür bir sesin şöyle dediğini işittim: “İşte, Tanrı’nın konutu insanların arasındadır. Tanrı onların arasında yaşayacak. Onlar O’nun halkı olacaklar, Tanrı’nın kendisi de onların arasında bulunacak.
Önceki düzen ortadan kalktı, artık ağlayış ve ölüm olmayacak.
Tahtta oturan bana “Yaz!” dedi.
6 Bana, “Tamam!” dedi, “Alfa ve Omega, başlangıç ve son Ben’im. Susayana yaşam suyunun pınarından karşılıksız su vereceğim. 7 Galip gelen bunları miras alacak. Ben onun Tanrısı olacağım, o da bana oğul olacak. 8 Ama korkak, imansız, iğrenç, adam öldüren, fuhuş yapan, büyücü, putperest ve bütün yalancılara gelince, onların yeri, kükürtle yanan ateş gölüdür. İkinci ölüm budur.”
Sonra yedi tastan birini taşıyan bir melek, sana Kuzu’ya eş olacak gelini göstereyim, dedi ve Ruh’un yönetiminde beni yüksek bir dağa çıkardı. Bana gökten, Tanrı’nın yanından inen ve O’nun görkemiyle ışıldayan kutsal kenti, Kudüs’ü gösterdi.
Kent; çok kıymetli, billur gibi parıldayan yeşim taşının ışıltısı gibi parıldıyordu/ışıldıyordu.
12 Büyük ve yüksek surları ve on iki kapısı vardı. Kapıları on iki melek bekliyordu. Kapıların üzerine İsrailoğulları’nın on iki oymağının adları yazılmıştı. 13 Doğuda üç kapı, kuzeyde üç kapı, güneyde üç kapı, batıda üç kapı vardı. 14 Kenti çevreleyen surların on iki temel taşı bulunuyordu. Bunların üzerinde Kuzu’nun on iki elçisinin adları yazılıydı.15 Benimle konuşan meleğin elinde kenti ve kent kapılarıyla surları ölçmek için altın bir ölçü kamışı vardı. 16 Kent kare biçimindeydi, uzunluğu enine eşitti. Melek kenti kamışla ölçtü, her bir yanı 12 000 ok atımı (2.200 km) geldi. Uzunluğu, eni ve yüksekliği birbirine eşitti.
Bnz: İncil’den önceki birtakım inançlarda tapınaklar “küp” biçimindeydi. Hinduizm’deki Garbha ve Kapilash’lar, Yahudiler’in Kudüs Tapınağı, Mecusiler’in tapınakları, Mekke’deki Ka’be vs. örneklerdendir. İncil’de anlatılan bu yeni Kudüs, bunların büyük ve gösterişli hali gibidir.
Surlar yeşimden yapılmıştı, 144 arşındı (75 m). Kent, cam duruluğunda saf altındandı. Surların temelleri değerli taşlarla bezenmişti. Sırasıyla temel taşları şunlardır: Yeşim, Laciverttaşı, Akik, Zümrüt, Damarlı akik, Kırmızı akik, Sarı yakut, Beril, Topaz, Sarıca zümrüt, Gökyakut, Ametist.
Kapıların her biri birer incidendi, on iki kapı on iki inciydi. Kentin anayolu cam saydamlığında saf altındı.
22 Kentte tapınak görmedim. Çünkü Her Şeye Gücü Yeten Rab Tanrı ve Kuzu, kentin tapınağıdır.
Kentin güneşe veya aya ihtiyacı yoktur çünkü Tanrı’nın görkemi onu aydınlatır, Kuzu da onun çırasıdır.
24 Uluslar kentin ışığında yürüyecekler. Dünya kralları servetlerini oraya getirecekler.
Kentte gece olmayacak, kapıları da gündüz kapanmayacak. Ulusların görkemi ve zenginliği buraya taşınacak.
27 Oraya murdar hiçbir şey, iğrenç ve aldatıcı işler yapan hiç kimse asla girmeyecek; yalnız adları Kuzu’nun yaşam kitabında yazılı olanlar girecek.
BÖLÜM 22
1 Melek bana Tanrı’nın ve Kuzu’nun tahtından çıkan billur gibi berrak yaşam suyu ırmağını gösterdi. 2 Kentin anayolunun ortasında akan ırmağın iki yanında on iki çeşit meyve üreten ve her ay meyvesini veren yaşam ağacı bulunuyordu. Ağacın yaprakları uluslara şifa vermek içindir. 3 Artık hiçbir lanet kalmayacak. Tanrı’nın ve Kuzu’nun tahtı kentin içinde olacak, kulları O’na tapınacak. 4 O’nun yüzünü görecek, alınlarında O’nun adını taşıyacaklar. 5 Artık gece olmayacak. Çıra ışığına da güneş ışığına da gereksinmeleri olmayacak. Çünkü Rab Tanrı onlara ışık verecek ve sonsuzlara dek egemenlik sürecekler.
6 Melek bana, “Bu sözler güvenilir ve gerçektir” dedi. “Peygamberlerin ruhlarının Tanrısı olan Rab, yakın zamanda olması gereken olayları kullarına göstermek için meleğini gönderdi.” 7 “İşte tez geliyorum! Bu kitaptaki peygamberlik sözlerine uyana ne mutlu!” 8 Bunları işiten ve gören ben Yuhanna’yım. İşitip gördüğümde bunları bana gösteren meleğe tapmak için ayaklarına kapandım. 9 Ama o bana, “Sakın yapma!” dedi, “Ben senin, peygamber kardeşlerin ve bu kitabın sözlerine uyanlar gibi bir Tanrı kuluyum. Tanrı’ya tap!” 10 Sonra bana, “Bu kitabın peygamberlik sözlerini mühürleme” dedi, “Çünkü beklenen zaman yakındır. 11 Kötülük yapan, yine kötülük yapsın. Kirli olan, kirli işlerini sürdürsün. Doğru olan, yine doğruyu yapsın. Kutsal olan kutsal kalsın.” 12 “İşte tez geliyorum! Vereceğim ödüller yanımdadır. Herkese yaptığının karşılığını vereceğim. 13 Alfa ve Omega, birinci ve sonuncu, başlangıç ve son Ben’im.14 “Kaftanlarını yıkayan, böylelikle yaşam ağacından yemeye hak kazanarak kapılardan geçip kente girenlere ne mutlu! 15 Köpekler, büyücüler, fuhuş yapanlar, adam öldürenler, putperestler, yalanı sevip hile yapanların hepsi dışarıda kalacaklar.16 “Ben İsa, kiliselerle ilgili bu tanıklığı sizlere iletsin diye meleğimi gönderdim. Davut’un kökü ve soyu Ben’im, parlak sabah yıldızı Ben’im.” 17 Ruh ve Gelin, “Gel!” diyorlar. İşiten, “Gel!” desin. Susayan gelsin. Dileyen, yaşam suyundan karşılıksız alsın.18 Bu kitaptaki peygamberlik sözlerini duyan herkesi uyarıyorum! Her kim bu sözlere bir şey katarsa, Tanrı da bu kitapta yazılı belaları ona katacaktır. 19 Her kim bu peygamberlik kitabının sözlerinden bir şey çıkarırsa, Tanrı da bu kitapta yazılı yaşam ağacından ve kutsal kentten ona düşen payı çıkaracaktır.20 Bunlara tanıklık eden, “Evet, tez geliyorum!” diyor. Amin! Gel, ya Rab İsa!21 Rab İsa’nın lütfu kutsallarla birlikte olsun! Amin.
BİNGO!..
Nihayet, Marduk ve Enki “tam olarak” İncil’in sonunda bulundu!
MARDUK, MÖ 4000’lere dayanan Babil’in bitki-bereket tanrısıdır.
“YAŞAM AĞACI”, Marduk’un sembolüdür. Hayat, Bilgelik, Sonsuzluk, Ölümsüzlüğün ağacıdır.
ENKİ, Marduk’un oğludur. SU tanrısıdır.
Marduk, MÖ 2. binyılda tektanrılaştırılmıştır.
Marduk ve Enki Musevilik, Hristiyanlık ve İslam’dan öncedir.
MARDUK=TANRI
ENKİ=MUSA ve İSA
Tevrat’ta, Adem’in yememesi gereken tanrı Yahve’nin cennetteki Ağacı ile bitki-bereket tanrısı Marduk ve sembolü Yaşam Ağacı: Musa’nın ise yerden su çıkarması ve denizi yarması ile de sulara hükmeden su tanrısı Enki’nin benzerliği söz konusudur.
İncil’de ise, Tanrı’nın konutu ve cennet olan ve gökten inen yeni kent Kudüs’ün ortasındaki Yaşam Ağacı ile bitki-bereket tanrısı Marduk ve sembolü Yaşam Ağacı: Kentteki Tanrı’nın tahtından çıkan Yaşam Suyu Irmağı ile de sulara hükmeden su tanrısı Enki’nin benzerliği söz konusudur.
Kur’an’da yazanların çoğu Tevrat ve İncil’de de yazar, onların devamı ve benzeridir. Yine Kur’an’daki Adem’in yememesi gereken Ağaç ve çokça dile getirilen cennetteki ırmaklar söylemleri de Marduk ve Enki’yle benzerlik gösterir.
Tevrat ve İncil yazarları; ilkel insanların kendi uydurdukları bu eski masalı -Marduk ve Enki’yi- alıp isimlerini değiştirip kendi kitaplarına uyarlamışlardır.
SİTE DİZİNİNDEKİ 343. KONU
SÖZLÜK
İncil’de geçen terim, kelime ve söz dizilerinin anlamı, açıklaması ve/veya ek bilgilerinin geçtiği bu sözlük faydalandığım İncil kaynağından alınmıştır (bk. dipnot-7).
Adak ekmekleri: Tapınma Çadırı’nda ve Kudüs’teki (Yeruşalim’deki) tapınakta her Şabat Günü Tanrı’ya adanan 12 ekmek. Ayrıca “Tanrı’nın huzuruna konan ekmek” diye bilinir.
Alfa: Grek alfabesinin ilk harfi olan alfa, başlangıç simgesi olarak kullanılır.
Antlaşma Sandığı: Önceleri İsrailliler’in Tapınma Çadırı’nda, daha sonraları tapınağın En Kutsal Yeri’nde bulunan, On Buyruk’un yazılı olduğu taş levhalarla çeşitli kutsal eşyaların içinde korunduğu sandık. Sandık, “Bağışlanma Kapağı” ile örtülürdü.
Aramice: Antik çağda bugünkü Suriye’de oturan bir Sami halkının konuştuğu, Süryanice’ye benzeyen bir dil. Pers İmparatorluğu’nun resmi diliydi. Eski Antlaşma’da bazı -az- ayetler Aramice yazıldı. İsa Mesih zamanında Yahudiler İbranice yerine genellikle Aramice konuşurlardı.
Asya İli: Anadolu’nun bugünkü Ege bölgesi.
Baal: “Efendi” ya da “koca” anlamına gelen Baal, Kenanlılar’ın verimlilik ilahıydı.
Baalzevul/Baalzevuv: “Sineklerin efendisi” anlamına gelen Baalzevuv, İsrailliler’in Baalzevul (Yüksek yerin tanrısı) adlı bir Filist ilahına taktıkları alaylı bir isimdi. Yeni Antlaşma’da geçen Baalzevul, Şeytan anlamında kullanılır.
Babil sürgünü: Babil Kralı Nebukadnessar, MÖ 597 yılında Yahudiler’in başkenti Kudüs’ü ele geçirdi ve halkın ileri gelenlerini Babil’e götürdü. MÖ 586 yılında kenti yıkarak halkı Babil’e sürdü. Yahudiler’in orada kaldıkları 70 yıllık dönem “Babil sürgünü” diye bilinir.
Bölge kralı: Grekçe “Tetrarhis”, Roma adına küçük bir bölge üzerinde yetkili kılınan krala verilen özel bir unvandır.
Cüzam: İncil’de “cüzam” diye çevrilen sözcük birçok deri hastalığı için kullanılırdı.
Çul ve Kül: Çul, kıldan yapılmış kaba dokumadır. Eski çağlarda Yahudiler tövbe ya da yas işareti olarak çul giyer ve üzerlerine kül serperlerdi.
Davut Oğlu: İsa Mesih’in unvanlarından biri.
Dillerle konuşmak: Kişinin bir dili Kutsal Ruh’un etkisiyle konuşması.
Din bilginleri: Yeni Antlaşma’da, Kutsal Yazılar’ı kopya etmek, yorumlamak ve öğretmekle uğraşan Yahudi din adamları anlamındadır.
En Kutsal Yer: Önceleri Tapınma Çadırı’nda, sonraları da Kudüs’teki tapınakta yer alan ve yalnız başkahinin yılda bir kez girebildiği en kutsal bölme, iç oda.
Ferisiler: İsa Mesih döneminde dindar bir Yahudi mezhebi. Bu mezhep Kutsal Yasa’ya ve yüzyıllar boyu Yasa’ya dayandırılan dinsel kurallara sıkı sıkıya bağlıydı.
Fısıh: “Dokunmadan geçmek” anlamına gelen İbranice “Pasah” sözcüğünün karşılığıdır. İsrailliler Fısıh Bayramı’nda Mısır’daki kölelikten kurtuluşlarını kutlarlar.
Grekler: Grek törelerine göre yaşayan halklar. Yahudi olmayan anlamına da gelir.
Haftanın ilk günü: Pazar günü.
Hazırlık Günü: Perşembe günbatımından Cuma günbatımına kadar olan süre; bu süre içinde Yahudiler, Şabat Günü için hazırlık yaparlar.
Hirodes: Yeni Antlaşma’da beş ayrı kişinin adıdır:1) Birincisi MÖ 40 ile 4 yılları arasında Filistin’i Roma adına yöneten Büyük Hirodes’tir. B. Hirodes öldüğünde krallığı üç oğlu arasında paylaşıldı: Yahudiye ile Samiriye Hirodes Arhelas’a (MÖ 4 – MS 6), Celile ile Perea Hirodes Antipa’ya (MÖ 4 – MS 39) ve kuzeydoğu toprakları Filipus’a (MÖ 4 – MS 33) verildi. 2) Hirodes Arhelas’ın kötü idaresinden ötürü Yahudiye ile Samiriye’nin yönetimi daha sonra bir Roma Valisi’ne verildi (MS 6). 3) Tetrarhis (bölge kralı) Hirodes diye de bilinen Hirodes Antipa, Peygamber Yahya’yı tutuklatıp öldürttü, İsa Mesih’i yargılanmak üzere Pontius Pilatus’a gönderdi. 4) Büyük Hirodes’in torunlarından Kral 1. Hirodes Agrippa, MS 37 ile 44 yılları arasında Filistin’in çeşitli bölgelerini yönetti. 44 yılındaki ölümü Yeni Antlaşma’da kaydedilmiştir. 5) 1. Hirodes Agrippa’nın oğlu olan 2. Hirodes Agrippa, babasının krallığını MS 48 yılında miras aldı. Pavlus’un duruşmasında bulunan bu Agrippa’ydı.
Hozana: Aramice “Şimdi kurtar” anlamına gelen “hoşana” sözcüğü, Yeni Antlaşma’da Kurtarıcı İsa’yı selamlamak için kullanılıyor.
İbranice: İsrailliler’in dili. Yeni Antlaşma’da, İbranice’den söz edildiği bazı yerlerde bu dile benzeyen Aramice kastedilir.
İhtiyar: Kilise önderi. İhtiyar unvanı İsrail’de halkın ileri gelenleri için de kullanılırdı.
İnanlılar topluluğu: grekçe “ekklisia” sözcüğünün kök anlamı “topluluk” ya da “Toplantı”dır. Eski Antlaşma’nın Grekçe çevirisi olan Septuaginta’da İsrail halkı için kullanıldı. Sonradan Hıristiyan topluluğu için teknik terim olup Yunanca’dan Türkçe’ye “kilise” şeklinde geçti. Alıntıladığım ayetlerde bu sözcük, dünya çapındaki ya da belirli bir kentteki Hıristiyan topluluğundan söz ederken “kilise”; topluluk bireylerinin karşılıklı davranışlarından, ilişkilerinden ve sorunlarından söz ederken “inanlılar topluluğu” ya da “topluluk” diye çevrilmiştir.
İnsanoğlu: Tanah’ta -Dan.7:13’te- geçen ve İncil’de İsa Mesih’in kendisi için kullandığı unvan. (Tanah: İncil’den önce Yahudiler’in kutsal kitabıdır, Tevrat’ta bunun içindedir, Yahudiler/Museviler İncil’e ve İsa’ya inanmazlar.)
Kahin: Tanrı ile insanlar arasında aracılık yapan ve Tanrı’ya kurban sunmak gibi dinsel işlerle uğraşan görevli. Kahinin büyücülük, falcılık, sihirbazlık, gaipten haber vermek gibi işlerle uğraşması söz konusu değildi. Bu uygulamalar Tanah’ta -Yas.18:9-14 ayetlerinde- yasaklanmıştır.
Kase: -Alıntılarda- Bazen büyük acı simgesi olarak kullanılır.
Kefas: “Kaya” anlamına gelen Petrus adının Aramice’si.
Keruvlar: Kanatlı doğaüstü varlıklar ve bunların heykelleri.
Kızıldeniz: İbranice terim iki farklı coğrafi yer için kullanılıyor:1) İsrailliler’in Mısır’dan çıkarken geçtiği deniz. Bu olayın Süveyş Körfezi’nin sonuna yakın bataklık bölgede geçtiği sanılıyor. Burası “Acı Göller” diye de bilinir. 2) Süveyş ve Akabe Körfezleri.
Kildaniler: Kuzey Arabistan’da yaşamış olan Sami ırkından yarı göçebe bir halk. Sonraları Güney Mezopotamya’nın Ur Kenti çevresine yerleştiler. Yeni-Babil İmparatorluğu’nu (MÖ 626-539) yöneten krallar bu halktandı. Daniel Kitabı’nda “yıldızbilimciler” diye çevrilen “Kildaniler” sözcüğü İbranice’de ve Aramice’de bir büyücü topluluğu anlamına da geliyor.
Kilise: Bkz. İnanlılar topluluğu.
Kötü olan: Şeytan
Kutsal Kent: Kudüs (Yeruşalim).
Kutsal Yasa: Tanrı’nın Peygamber Musa’ya verdiği yasalar dizisi.
Kutsal Yer: Önceleri Tapınma Çadırı’nda, sonraları da Kudüs’teki tapınakta yer alan ve yalnız İsrailli kahinlerin girebildiği bölme. Tapınağın ikinci odası olan bu bölüme “ana bölüm” denilir. Kutsal Yer küçük harfle yazıldığı zaman Tapınma Çadırı’nı ya da tapınağın tümünü anlatır.
Levililer: İsrail’in 12 oymağından biri. Harun ve Harun’un soyundan gelen kahinler bu oymaktandı. Levililer adı, bu kahinlere tapınakta yardım eden görevliler için kullanılırdı.
Man: Tanrı’nın Mısır’dan çıkan İsrailliler’i çölde doyurmak için gökten gönderdiği yiyecek.
Meshetmek: Eski Antlaşma’da kutsal bir amaçla kullanılacak bir eşyanın üzerine ya da yeni göreve atanacak bir kişinin başına zeytinyağı sürmek. Yeni Antlaşma’da “mesh” sözcüğü Tanrı’nın, Kutsal Ruhu’nu inanlılara verişini de kapsıyor.
Mesih: Mesih, “Meshedilmiş Olan” (Grekçe “Hristos”). Peygamberlerin geleceğini önceden haber verdikleri Kurtarıcı Kral İsa.
Mesih Karşıtı:1) Dünyanın son günlerinde İsa Mesih’e karşı koymak üzere Şeytan tarafından güçlendirilecek olan kötü kişi. 2) İsa Mesih’e karşı koyan kimse.
Mezar: Yahudiler ölülerini kayadan oyulmuş mağaralarda gömerlerdi. Mağara, ağzına büyük bir taşın yuvarlanmasıyla kapatılırdı.
Molek: Ammonlular’ın Molok, Milkom ya da Malkam diye de bilinen ilahı. Zaman zaman bu ilahın sözde öfkesini dindirmek için çocukları yakarak kurban ederlerdi. Kutsal Yasa bu çeşit uygulamaları yasaklıyor.
Murdar: Dinsel açıdan kirli.
Mür: İlaç ve parfüm olarak kullanılan değerli ve hoş kokulu bir yağ.
Omega: Grek alfabesinin son harfi olan omega, sonu simgelemek için kullanılır.
Onbirler: Yahuda İskariot’un ölümünden sonra İsa Mesih’in elçileri bir süre “Onbirler” olarak anıldı. Yahuda’nın yerine Mattiya seçildikten sonra elçilerden tekrar “Onikiler” diye söz edilmeye başlandı.
Onikiler: İsa Mesih’in 12 elçisi (havarisi).
Oruç: Belli bir süre yiyecekten içecekten kaçınmak. Kutsal Kitap’ta oruç için kesin bir süre belirtilmez; gece gündüz sürdürülebilir.
Öteki uluslar: Yahudi olmayanlar.
Para bozanlar: Putperestliğin işaretlerini taşıyan Roma parasını tapınak vergisini ödemekte kullanmak yasaktı. Onun için, bu parayı özel bir akçeyle değiştirmek gerekiyordu. Para bozan kişiler bu iş için fahiş ücretler alırdı.
Perde: Yahudiler’in tapınağında, En Kutsal Yer’i Kutsal Yer’den ayıran perde.
Rabii: Kutsal Yasa uzmanlarına verilen ve “Hocam” anlamına gelen Aramice bir unvan.
Rab’bin Sofrası: Yeni Antlaşma’da İsa Mesih’in ölümünü anmak için yapılan tören.
Roma vatandaşı: Eski Roma imparatorluğunun sınırları içinde yaşayan herkes Roma vatandaşı değildi. Roma vatandaşı olmanın ayrıcalıkları arasında, dayak ve çarmıh gibi utanç verici cezalardan muaf tutulma, suçlamalar karşısında imparatora başvurabilme hakkı vardı. Doğuştan Romalı olmayan bir kişi bu vatandaşlığı, kölelikten özgür kılınarak, bir ödül olarak ya da parayla satın alarak elde edebilirdi.
Saat: Eski çağlarda genellikle günbatımı, yeni bir günün başlangıcı sayılırdı. Gece, on iki saate ya da “nöbet” denen üçer veya dörder saatlik zaman dilimlerine bölünmüştü. Gündüz ise gün doğuşundan başlayarak on iki saate bölünmüştü. Örneğin, bu düzenlemeye göre (gündüz) altıncı saat = öğle vakti; dokuzuncu saat = saat 15:00, vb. Yeni Antlaşma’da belirtilen saatler bu sisteme göre düzenlenmişti. Ne var ki, bazı uzmanlara göre Yuhanna yazılarında bugünkü sisteme yakın bir sistem kullandı. Bu durumda onuncu saat sabah saat 10:00 olur.
Sadukiler: Yahudilik’te akılcılığı savunan bir mezhep. Sadukiler, Eski Antlaşma’dan yalnız Musa’nın kitaplarını kabul eder, ölümden sonraki yaşam, diriliş, cennet, cehennem düşüncesine ve cin, melek gibi doğaüstü varlıklara inanmazlardı.
Samiriyeliler: Yahudiler’le öbür halkların karışımından oluşan, Yahudiye ile Celile arasında yaşayan melez bir halk. Tektanrıcı oldukları halde Samiriyeliler, saf kan Yahudi olmadıklarından ve birtakım değişik dinsel görenekleri izlediklerinden Yahudilerce hor görülürdü.
Sezar: Roma imparatorlarına verilen bir unvan. Kayser diye de bilinir. (Kayzer?)
Siyon: Kudüs Kenti’nin kurulduğu tepelerden biri olan “Siyon” sözcüğü, mecaz anlamda “Tanrı’nın konutu”, “Tanrı’nın halkı” demektir. “Siyon kızı” ise “Kudüs halkı” anlamına gelir.
Sunular: Levililer Kitabı’nda 5 temel sunu vardır:1) Yakmalık sunu: Gönüllü tapınma, günahları bağışlatmak, Tanrı’yla bağlılık göstermek. 2) Tahıl sunusu: Gönüllü tapınma, Tanrı’nın lütfunu hatırlamak. 3) Esenlik sunusu: Gönüllü tapınma, şükran ve paydaşlık. 4) Günah sunusu: Günaha karşılık zorunlu sunu, günahları bağışlatmak, arınma. 5) Suç sunusu: Bedeli ödenmesi gereken günahlara karşılık zorunlu sunu.
Sünnetli: İsrail halkı.
Sünnetsiz: Kutsal Kitap’ta İsrail halkından olmayanlar.
Şabat Günü: İsrailliler’in dinlenme ve tapınma günü (Cuma günbatımından Cumartesi günbatımına dek sürer).
Tanrı’dan korkanlar: İsa Mesih zamanında Yahudi soyundan olmayıp da Yahudi dinini benimsemiş ama sünnet olmamış kişiler.
Tanrı’nın Egemenliği: Bu terim, Tanrı’nın dünya üzerinde bir kral gibi egemenlik sürdüğünü anlatır. İsa’nın dünyaya gelişiyle başlamış olan bu egemenlik, İsa’nın ikinci gelişinden sonra tümüyle gerçekleşecektir.
Topluluk: Bkz. İnanlılar topluluğu.
Tümen: İsa Mesih zamanında Roma ordusunun “lejyon” denilen ve yaklaşık 6.000 erden oluşan askeri birliği.
Vaftiz: Sözcük anlamıyla “suyla yıkama”, “suya daldırma”.
Vergi görevlisi: İsa zamanında Roma İmparatorluğu adına Yahudi halkından vergi toplayan ve bu yüzden sevilmeyen kişi.
Yahudiye: 1) Roma İmparatorluğu zamanında Filistin’in güney kısmından oluşan eyalet; 2) Bu eyaletle birlikte Yahudiler’in çok sayıda bulunduğu komşu eyaletlerin topraklarının tümü.
Yardımcı: Yeni Antlaşma’nın Yuhanna bölümünde Grekçe’deki “Paraklitos” sözcüğünün karşılığı. Kutsal Ruh’un unvanlarından biri olan Paraklitos, ayrıca “Tesellici” ya da “Öğütçü” diye çevrilebilir.
Yeruşalim: Bugünkü Kudüs; Kutsal Kitap’ta Şalem, Davut Kenti, Siyon, kutsal kent, Ariel diye de geçer. “Yeruşalim kızı” ise “Yeruşalim halkı” anlamına gelir.
Yıkıcı iğrenç şey: İlk defa Dan.9:27’de sözü edilen yıkıcı iğrenç şeyle ilgili yorumlar şöyledir:1) MÖ 168 yılında Suriye Kralı Antiohos Epifanis tarafından Yahudiler’in Kudüs’teki tapınağında dikilen put; 2) MS 70 yılında Yahudiye’de büyük tahribat yapan Roma ordusu; 3) Gelecekte Tanrı’ya başkaldıracak olan Mesih Karşıtı.
Yurtseverler: Roma döneminde aşırı milliyetçi bir Yahudi partisi.
Yüksek Kurul: İsa döneminde Yahudiler’in milli meclisi olan ve “Sanhedrin” diye bilinen 70 kişilik Yüksek Kurul, önemli kahinler, ileri gelenler ve din bilginlerinden oluşurdu. Başkahin Kurul’a başkanlık ederdi.
SİTE DİZİNİNDEKİ 344. KONU
EKLER
Bu ekler (bk. dipnot-7) faydalandığım İncil kaynağından seçtiğim dipnotlardır.
Yu.18:28 “Dinsel kuralları bozmamak”: Grekçe “Kirlenmemek”. Yahudi olmayanlarla yakın ilişkilerde bulunan Yahudiler dinsel açıdan kirli sayılır, kutsal Fısıh Bayramı’nı kutlayamazdı.
Elç.4:27-28 “Gücün”: Grekçe “Elin” (Güç, Grekçe’de “El” demek.)
Elç.10:45 “Yahudi”: Grekçe “Sünnetlilikten olan”.
Elç.11:21 “Rab’bin gücü”: Grekçe “Rab’bin eli”.
Elç.11:25-26 “Mesihçiler”: Mesih sözcüğünden türetilen bu lakap Grekçe’de “Hristianos” diye geçer.
Elç.21:38 “Tedhişçi”: Grekçe “Hançerli”, şiddet yanlısı milliyetçi bir Yahudi partisinin üyelerine verilen ad.
Elç.27:9-10 “Oruç günü”: Yahudiler’in Eylül ya da Ekim ayında kutladıkları bayram. Günümüzde Yom Kippur olarak bilinir.
1.Ko.6:1 “İmansızlar”: Grekçe “Doğru olmayanlar”.
1.Ko.6:9-10 “Günahkarların”: Grekçe “Doğru olmayanların”.
Gal.1:15-16 “İnsanlara”: Grekçe “Ete ve kana”. (İnsan, Grekçe’de “Et ve Kan” demek.)
Ef.4:11 “Önder”: Grekçe “Çoban”.
İbr.6:1-2 “Elle kutsama”: Grekçe “El koyma”.
2Pe.1:13,14 “Beden”: Grekçe “Çadır”.
1.Yu.4:10 Günahları bağışlatan kurban diye çevrilen Grekçe ifade gazabı yatıştırmak kavramını da içerir.
Va.3:14 “Amin”: İbranice’de “Öyle olsun” anlamına gelen Amin sözcüğü burada İsa Mesih için bir unvan olarak kullanılır.