Eski Mısır’da kabileler Nil etrafında göçebe olarak yaşıyorlardı: MÖ 5000 ve devamında yerleşik hayata geçip Mısır’ın yerleşim yerlerini oluşturmaya başladılar. Her bölgede koruyucu bir tanrı bulunurdu. Bu bölgelerin insanları kendi tanrılarını birinci/bir tanrı yapma yolunda yarışa da girmişlerdi. Mısır’da MÖ 2575’te başlayan Piramitler Çağı’na kadar iklim kurak değil nemliydi ve günümüzdeki çölleri bozkırlıktı. Eski Mısır temelde Afrikalı olsa da saf bir etnik gruba dahil olmayıp çoğunlukla uzun ve geniş kafalı türde iki insan tipi gözümüze çarpar. MÖ 3. binyılda Mısır’ın nüfusunun 7 milyon olduğu tahmin edilir. Yazının da kullanılmaya başlanmasıyla Mısır MÖ 3100’lerde yüksek bir uygarlığa erişmiştir. Firavun’un yetkileri tanrısal olup -tanrı gibi de düşünülüp- tüm Mısır ona aitti. İlk/Erken Hanedanlık Dönemi MÖ 2920’de başlamıştı. Mısır dili -kökleri Sahra bölgesinde konuşulan ve çok eskiye giden- Afrika kökenli olup MÖ 6000’lerde daha da gelişen ve MÖ 3000’lerde atağa geçen bir dildir.[1] Mısır piramitleri firavunlar veya yakın akrabaları için yaptırılan, öldüğünde mumyalanarak içine konulan anıt mezarlardır.[2]
Eski Mısır’da akraba evliliği serbestti.[1] (Mısır’la bağlantılı olan Tevrat’ta da akraba evliliklerini görmekteyiz.)
Tevrat’taki Benzerliği-Analizi
Yaratılış 17:17 İbrahim… 20:12 Üstelik, Sara gerçekten kız kardeşimdir. Babamız bir, annemiz ayrıdır. Onunla evlendim. {Yani İbrahim -baba bir anne ayrı olan- kız kardeşiyle evlenmiştir.}
24:15 İbrahim’in kardeşi Nahor’la karısı Milka’nın oğlu Betuel’in kızı Rebeka… 24:67 İshak Rebeka’yı annesi Sara’nın yaşamış olduğu çadıra götürüp onunla evlendi. {Yani İbrahim oğlu İshak, kuzeniyle evlenmiştir.}
28:6 Yakup… 9 İsmail’in yanına gitti. İbrahim oğlu İsmail’in kızı Nevayot’un kızkardeşi Mahalat’la evlenerek onu karılarının üzerine getirdi. {İshak ile İsmail İbrahim’in oğullarıdır: Yakup ise İshak’ın oğludur: Bu evlilikle Yakup, amcasının kızıyla evlenmiştir.}
Çölde Sayım 36:10,11 Selofhat’ın kızları Mahla, Tirsa, Hogla, Milka, Noa, RAB’bin Musa’ya verdiği buyruk uyarınca davranarak amcalarının oğullarıyla evlendiler. {Burada ise toplu olarak akraba evliliğini görmekteyiz.}[3][4][5]
MÖ 3. binyılın son yarısındaki firavun Snefru’nun unvanları “Alçak Gönüllü Kral” ve “En Büyük Tanrı”dıydı. Yaklaşık MÖ 2000’lere ait olup eski bir Mısır masalında yazıldığı üzere; güneş-tanrı Ra 5. Hanedan’ın rahiplerinden birisinin karısını gebe bırakmış ve bu hanedandaki ilk üç firavunun da babası olmuştur: Sonrasındaki firavunlar da “Ra’nın oğlu” olarak görülmüştür.[6] (Bu anlatımı, Meryem’in Tanrı(sallık)tan gebe kalıp İsa’yı doğurmasıyla bağlamlaştırabiliriz.)
İncil’deki Benzerliği-Analizi
Matta, 1:18 “…Meryem’in Kutsal Ruh’tan gebe olduğu anlaşıldı.”
3:16 İsa vaftiz olur olmaz sudan çıktı. O anda gökler açıldı ve İsa, Tanrı’nın Ruhu’nun güvercin gibi inip üzerine konduğunu gördü. 17 Göklerden gelen bir ses, “Sevgili Oğlum budur, O’ndan hoşnudum” dedi.[7][8]
Amon: “Saklanmış ve Görünmez Olan” anlamına gelen hava tanrısıydı: Tanrıların Kralı’ydı: Her şeye ruh, can ve nefes veren oydu: Nefes’i -tanrının ruhu- her şeyde bulunuyordu: O Önder’di: Kendinden önceki “En Büyük Tanrı Ra” ile özdeşleştirilip evrensel bir tanrı Amon-Ra / Amen-Ra şeklinde de ifade edildi, Ra’nın görüntüsü Amon’du: Tanrıların Babası’ydı -Eski Mısır’da çeşitli tanrılar zaman zaman en yüksek konuma getirilebilirdi-: Amon, Ra’nın yerini aldı: Amon “Zamanın Efendisi”ydi.[9] (Amon’un bu zamanla ilgili durumunu Kur’an’da “kesintisi olmayan zaman”ın (dehrin) yıkıma uğratması söylemiyle ‘belki’ bağlamlaştırabiliriz.)
Kur’an’daki Benzerliği-Analizi
Casiye 24 “Dediler ki: ‘(Bütün olup biten,) Bu dünya hayatımızdan başkası değildir, ölürüz ve diriliriz; bizi ‘kesintisi olmayan zaman’ (dehrin* akışın)dan başkası yıkıma (helake) uğratmıyor.’ Oysa onların bununla ilgili hiç bir bilgileri yoktur; yalnızca zannediyorlar.” (“Dehr”: Sınırı belli olmayan uzun zamanlar. Evrenin yaratılışından yıkılışına kadar süren zaman. Evrenin bekası süresi, uzun müddet. “Dehri”: İnsan hayatının bu dünyada yaşanan ömürden ibaret olduğunu kabul eden ve ahiret hayatını inkar eden dünya görüşüne, felsefi düşünceye mensup kişi. Ateist.)[10][11] {Kur’an burada ya deizmden ya panteizmden ya da ateizmden bahsediyor: Bana kalırsa öl-diril’in de olması -döngü olup- panteizme işaret ediyor olabilir.}
Ra: Resmedilemeyen ve görülemeyen bir tanrıdır: Kendini yaratan Sonsuz Ruh’tur: Terinden tanrıları, gözyaşından insanları yarattı: Re/Ra sözcüğü yaratma anlamındadır: O doğan güneştir: Sembol hayvanı ise döllenme olmaksızın üreyebilen hepri/gübre böceğidir: Ra, ilk olarak koyu karanlıkta ışığı/nuru yarattı. Evren bir kaosken zifiri karanlık olan Nun’la Ra arasında Ölüler Kitabı’nda aynen şu diyalog geçmektedir: “Nun’da yalnız ve hareketsizdim. Ayakta durabileceğim bir yer bulamadım, oturabileceğim yer yoktu. İkamet edeceğim taht henüz şekillenmemişti; üzerimde henüz Nut’u (gök tanrıçası) yaratmamıştım. İlk tanrılar henüz dünyaya gelmemişti. Başlangıç tanrılarının Enneası (Dokuzlu tanrılar) yoktu. Henüz benimle (benliğimde, vücudumda) idiler. Tamamen hareketsiz (su yüzünde) sallanıyordum… Oğlum Hayat beni şuurlu kıldı ve hareketsiz olan öğelerimi birleştirdikten sonra kalbimi yaşattı”. Başlangıç suyunu temsil eden Nun’un cevabı şöyledir: “Kızın Maât’ı (gerçek ve adalet tanrıçası) teneffüs et. Kalbinin yaşaması için onu burnuna kadar yükselt. Kızın Maât ve adı hayat olan oğlun Şhu senden uzaklaşmasınlar”. Firavunların ve hatta insanların öte dünyada eriştikleri tanrıdır. Sanduka metinlerinde Ra-Atum veya Ra şöyle der: “Ben, tek ve benzeri olmayan Nun’um… Vücudumu büyüsel gücüm sayesinde yaşama getirdim. Kendi kendimi yarattım, istediğim gibi, dilediğim gibi kendimi oluşturdum”. Yine Ra başka bir yerde şöyle der: “Kalpleri Batıyı düşünmeyecek şekilde yaptım”. Ra oğlu firavunu ölüler diyarından / Batı’dan çıkararak parlak doğuya da götürmüştür. Firavun için en önemli şey -yönetimi adil ise- öldükten sonra ruhunun yeraltına gidip tanrı Osiris’le bütünleşmek ve her sabah güneşin doğumuyla Ra eşliğinde sonsuz yaşama -cennete- kavuşmaktı. Ra -daha çok- göktedir ve gökte cennet bahçesi bulunur. İnsanların amacı tanrının buyruklarına uymak ve ödül olarak Ra ile birlikte sonsuz yaşama kavuşmaktı aksi halde huzursuz bir ahiret onu beklerdi. O başlangıç tanrısıdır, ilk tanrıdır ve her şeyden haberdardır. O her yerdedir: Hayat nefesi can veya sonsuzluk verir. Eski Mısır’da güneşin doğduğu Doğu iyi, battığı Batı ise kötü olarak düşünülmekteydi: Kötü güç şeytan Aposis ise bu döngüyü yıkmak isteyen varlıktı fakat Ra ve tahtlarda oturan askerleri her defasında döngüyü sürdürüyordu: “Git! Geri çekil! Defol! Ey şeytan Apopis, Yoksa, gök gölünün derinliklerinde boğulacaksın (…) Ra’nın doğum yerine yaklaşma, Bak! Ben Ra’yım, dehşet saçarım! O halde seni acıtacak ışığımın okları önünden Geri çekil şeytan! Diğer tanrılar Ra’nın sıfatlarıdır. Ra göğün en yüksek katında oturur. Ra’nın gerçek adı aslında gizlidir, nerede olduğu ve varlığı bilinmeyip her yerdedir ve herkes onu hissedebilir: Bu yüzden en büyük ve tek tanrıdır. Büyük İskender (MÖ 332) bile Ra’nın oğlu olarak görülmüştür.[12]
___________________
[1] Hasan Ergin, “Mısırlıların Dini İnanç ve Adetleri: Milattan Önceki Devirler“, Gazi Üniversitesi, Master Tezi, Ankara 2007, <https://s3.amazonaws.com/kaynakca/584c13cc-dcc0-41c6-98a6-619fb64ac16c/357-misirlilarindiniinancveadetleri(milatdanoncekidevirler)(hasanergin)(ankara-2007).pdf> ET: 29 Haziran 2018, s. 7-10, 15.
[2] Age., s. 144, 145.
[3] Tevrat, İncil ve Kur’an maddelerinin tamamı yazar tarafından eklenmiştir.
[4] “Kutsal Kitap: Eski ve Yeni Antlaşma (Tevrat, Zebur, İncil)”, Kitab-ı Mukaddes Şirketi, Yeni Yaşam Yayınları, Yeni Çeviri, İstanbul 2001-2009, <https://incil.info/kitaplistesi> veya <https://www.kitabimukaddes.com/kutsal-kitap-hakkinda-bilgilendirme-ve-tam-metni/> ET(ler): 2011-2018. (Tevrat maddeleri buradan alınmıştır.)
[5] Tevrat: Yaratılış, 17:17-21 (İshak ile İsmail İbrahim’in oğullarıdır), 28:6,7 (Yakup İshak’ın oğludur).
[6] Ergin, age., s. 31-33, 48.
[7] “İncil (Müjde): İncil’İn Çağdaş Türkçe Çevirisi”, Kitab-ı Mukaddes Şirketi, Zirve Yayıncılık ve Dağıtım, Yeni Yaşam Yayınları, Acar Basım, Yeni Çeviri: 1987-1994-2001, İstanbul, 6. Basım: Temmuz 2008. (İncil maddeleri buradan alınmıştır.) (Bu İncil kitabında yazanların aynısına dipnot 4’teki -aynı- bağlantılardan ulaşabilirsiniz.)
[8] Tevrat, İncil ve Kur’an maddelerinde -diğer dini inançlarla bağlantı/benzerlik kurulabilecek yerlerin ve/veya- önemli/anlamlı görülen söz ve/veya söz gruplarının altı çizilmiştir.
[9] Ergin, age., s. 48, 57-60.
[10] “Kur’an-ı Kerim’in Türkçe Anlamı: Meal ve Sözlük”, Meali Hazırlayan: Ali Bulaç, Bakış Yayınları, İstanbul 1985. (Kur’an maddeleri buradan alınmıştır.) (Bu meal Milli Eğitim Bakanlığı’nın 18.11.1985 tarih ve 2199 sayılı Tebliğler Dergisi’nde tavsiye edilmiştir.) (Bu meali seçmemin nedeni diğerleri gibi “anlam tercümesi” olmayıp “kelimesi kelimesine” tercüme ettiği içindir: Diyanet İşleri Başkanlığı meali de dahil diğer çoğu mealde Kur’an’da olmayan sonradan eklenen ve sonradan eklenildiğini belirtmeyen açıklama şeklindeki kelime, kelime grupları ve sözler vardır: Sonradan eklendiğini parantez içinde belirttiği için bu meali analizde daha uygun gördüm.)
[11] İncil ve Kur’an maddelerinde bazı sözler “*” ile işaretlenmiş ve sonunda da “( )” işaretleri içerisinde -sonradan ek olarak, neyin ne anlama geldiğini göstermek için- belirli terim / söz tanımlamaları veya açıklamalar yapılmıştır: Bunlar yazar tarafından değil kullanılan İncil ve Kur’an kaynaklarındaki açıklamalar olup buralardan alınmıştır.
[12] Ergin, age., s. 76-86, 88, 89.
Akhenaton ve Aton Dini: MÖ 14. yüzyılda 4. Amenhotep tüm Mısır tanrılarını kaldırıp hepsinin yerine bir tek olan gökteki “Aton” dediği tanrıyı -monoteist olarak- koymuştur. “Amon memnundur” anlamındaki Amenhotep/Amenofis olan ismini de “Aton’a Hizmet Eden” anlamındaki Akh-en-Aton olarak değiştirmiştir. Tapınaklardaki diğer tanrıların adlarını sildirmiş, tüm sihir, büyü ve hurafeleri de yasaklatmış ayrıca -gerçek bir tanrı görülemez ve dokunulamazdır, o her zaman her yerde vardır düşünseli ile- ressamların Aton’un suretini çizmelerini de yasaklamıştır. Bu dinde heykel de kapalı bir mabet de yoktur: Amacı yalana karşı çıkıp hakikate erişmektir. “Sen çok uzakta olsan da, ışınların yeryüzünde; Sen insanların yüzlerinde olsan da, izlerin görünmez.” Aton tanrısı Akhenaton’dan önce -önemsizce- Ra’nın cisimlendiği güneş olarak görülüyordu, Akhenaton onu tanrının kendisini yaptı ve Amon-Ra’nın yerine geçirdi. Aton “güneş disk”i anlamına gelir. Aton’dan çıkan eller inananlara hayat verir. Akhenaton tanrı tasvirini yasaklattı ama güneş ve ışıklarını onun sembolü olarak kullandı. Aton yeryüzünde, gökyüzünde ve öteki dünyada her şeye kadirdir. Günümüz biliminin de kabul ettiği üzere o yeryüzündeki tüm yaşamın güneşten kaynaklandığını düşünüyordu. Aton, herhangi bir bölgenin vs. tanrısı değildir, o evrenseldir. Bütün insanları ayrı ayrı renk, tip ve dille yaratıp çeşitli iklimlere yerleştiren tüm insanların tanrısıdır. Akhenaton Aton’un oğlu olduğunu kabul etmiştir ve sözlerinde bir peygamberlik edası vardır. Bu Aton Dini’nde Aton bir put olarak gösterilmez, sadece adalet ve eşitliği simgeleyen eşit oranda ışık saçan yuvarlak kırmızı bir güneş olarak betimlenir. O dönemde yapılan Akhenaton heykelleri “birebir”dir. Akhenaton’un ilahilerinde geçen “tek tanrı” ve “senin dışında başka tanrı yok” söylemleri kendisinden neredeyse bin yıl önce Amon, Ra ve Atum tanrıları içinde söylenmişti. Kendisi tanrı olarak da görülüp insanlar dualarını bazen ona da yapmıştır. Bir ilahisinde şöyle der: “Sen benim kalbimdesin ve gücünün sırrına eriştirdiğin oğlun (yani Akhenaton) dışında, kimse seni tanımıyor!”. Ölümünden sonra Mısır tekrar eski tanrılarına dönüş yapmıştır. O kainatı yaratan bir tanrıyı “bir”lemiş ve “tanrı birdir” demiştir: Neredeyse eski her şeyi reddeden bu reformu dünyada eşsizdir.[13]
İktidarının ilk beş yılında Akhenaton’un tanrısı Aton üçlü bir birliği ifade ediyordu. Bu üçlemede “Ra” baba ve ezeli tanrıydı, “Aten” tanrının cisimlendiği güneşti ve “Akhenaton” da tanrının fiziksel yansımasıydı. Akhenaton Ra’nın ve Aten’in fiziksel varoluşu, aynı zamanda ikisinin de hem oğlu hem de babasıydı ayrıca hem Ra hem de Aten’di.[14] (Tıpatıp Yeni Antlaşma’daki Üçleme ve İsa gibi değil mi!)
İncil’deki Benzerliği-Analizi
Matta 28:19 (Kısaltma:[15] 28:16-18 İsa, öğrencilerine) “…gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin; onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un adıyla vaftiz edin.” {Baba, Oğul ve Kutsal Ruh üçlemesi}
İbraniler’e Mektup 1:3 Oğul, Tanrı yüceliğinin parıltısı, O’nun varlığının öz görünümüdür. {İsa tanrının oğlu[16] ve onun öz görünümüdür.}
Pavlus’tan Korintliler’e İkinci Mektup 4:4 Tanrı’nın görünümü olan Mesih’in… {Mesih İsa’dır.[16]} {Vahiy 21:6,7 ile 22:13,16 ve bu bölümün son iki kısmına ve/veya bölümün tamamına baktığımızda İsa’nın Tanrı olduğunu anlarız.[17]}
Akhenaton Aton’un izinde önce Amon’un adını sonra Ra’nın adını silip Aton’u “bir”ledi. Bir ilahisinde şöyle der: “Aton uludur. Aton’dan başkasına tapılmaz”.[14]
___________________
[13] Meryem K. Çifçi, “Eski Mısır Dininde Tanrı ve Öte Dünya İnancı“, Selçuk Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, Konya 2010, <http://acikerisim.selcuk.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/handle/123456789/6735/274272.pdf?sequence=1&isAllowed=y> ET: 29 Haziran 2018, s. 103-109.
[14] Ergin, age., s. 113-117.
[15] Tevrat ve İncil maddelerinde “( )” işaretleri arasındakiler; -uzunca yazılmaması ve/veya anlam kaybı olmaması için- değişiklik yapılmadan ve belirtilen madde(ler)den alınarak kısa ve özet şeklinde yazar tarafından yazılmış olup: Bunlar “Özet”tir ve “Kısaltma”dır tarzında işaretlendirilmiştir: Herhangi bir işaretlendirme yoksa doğrudan / aynen alınmıştır.
[16] İncil: Matta 26:64 (Özet: 26:57,59,63 İsa tutuklanıp Yüksek Kurul’un önündeyken başkahin O’na sorar: “Yaşayan Tanrı’nın Oğlu Mesih sen misin?”) İsa, “Söylediğin gibidir” karşılığını verdi.
[17] Bu sitede belirttiğim maddelere ve bölüme bk.
Mumyalama: Antik Mısır’da ruhun ebedi ve yeniden dirilişe inanıldığından ölüyü öteki dünya yaşamına hazırlamak için mumyalama işlemi yapılırdı: Böylelikle ruh cesedini aynı bulacaktı.[18] Mumyalama düşüncesi şudur: Yeryüzündeki fiziksel beden ruhun ikamet yeridir, öteki dünyadaki bozulmaz beden de onun gökteki evidir. Yani Mısırlılar mumyalanan kişinin fiziksel olarak canlanıp ayağa kalkacağına değil, ruhsal bedeninin çürüyüp şekli değişmemiş mumya bedenden çıkacağına bu beden nasılsa ona benzeyeceğine inanmışlardır veya ruhsal bedenlerinin de fiziksel bedenlerine benzemelerini dilemişlerdir.[19]
Tevrat’taki Benzerliği-Analizi
Yaratılış 50:1 Yusuf… 50:2 Babasının cesedini mumyalamaları için özel hekimlerine buyruk verdi. Hekimler İsrail’i mumyaladılar.
50: 26 Yusuf yüz on yaşında öldü. Onu mumyalayıp Mısır’da bir tabuta koydular.
Ölümden Sonra Yaşam: Eski Mısırlılar’a göre gökteki yıldızlar ölülerin ruhlarıydı veya tanrı olmuş ölülerdi: Kendilerinin de bunlar gibi olup parlayacaklarını düşünüyorlardı. Ayrıca evrensel sırrı bilenler, iyi olanlar ve/veya sevdiği kulları Ra yanına alıyordu. Dünya hayatı önemsizdi. Her ölümden sonra yerine bir bebek doğup ölümden sonraki ışının ışığın kaynağı Ra’ya döneceğini düşünüyorlardı: Yani kişi öldükten sonra tanrı Ra’ya dönüyordu.[20] (Bu, Kur’an’da geçen ‹sonra Allah’a döndürüleceksiniz› söylemiyle benzerlik gösterir.[21]) Bu dönüşümü sadece -doğru, adil, temiz- günahsızlar tadabilirdi: Kalbi tartıldığında hafif çıkarsa yaşayan ruh olarak aydınlığa çıkıp -Ra’nın alemine girmeye hak kazanıp- nura kavuşarak ödüllendirilirdi.[20]
Kur’an’daki Benzerliği-Analizi
Yunus 30 “İşte orada, her nefis önceden yaptıklarıyla imtihana çekilmiş olacak ve onlar asıl-gerçek mevlaları olan Allah’a döndürülecekler.”[21]
Ayrıca şunu da antiparantez olarak ekleyeyim: Eski Mısır’da bayramlarda oruçtan sonra kurbanlık hayvan kesilirken tanrının adı anılırdı.[22]
___________________
[18] Ergin, age., s. 124.
[19] Çifçi, age., s. 51.
[20] Ergin, age., s. 126.
[21] Benzer maddeler için bu sitede belirttiğim maddelere bk. Kur’an: Bakara 28, Zuhruf 85 ve Nazi’at 10.
[22] Ergin, age., s. 121, 122.
Altın: Antik Mısır; altın kullanım yönünden zengindi, altın adeta uhrevi bir anlam içeriyordu. Firavunlar altın kaplama ile mumyalanırdı, dinsel çoğu yapıt/eser altından yapılırdı, altın “Tanrı’nın Derisi” olarak kabul edilirdi ve gücün sembolüydü.[23] (Görüşüme göre Mısır’daki bu uygulamaların yansımaları, Tevrat’taki yapıların -Kutsal Ahit Sandığı ve etrafındaki malzemelerin altından, sandığın bulunduğu Çadır’ın ve bu tapınma yerinin altından veya altınla kaplanması[24] durumu bunların- neden altın olduğunu gösteriyor olabilir. Sonuçta altın metali ilahi/uhrevi bir nesne olarak görülmüştür. Acaba altından bir firavun mezarı bulmuş veya çalmış bir grubun Mısır’dan çıkması / kaçması mıdır Tevrat’ta anlatılan Yahudilerin Göçü’ndeki Ahit Sandığı hikayesi?)
İncil’deki Benzerliği-Analizi
Vahiy 8:3 Altın bir buhurdan taşıyan başka bir melek gelip sunağın önünde durdu. Tahtın önündeki altın sunakta…
___________________
[23] Ellie Harrison, “The Treasure Hunters” Man-made Treasure: Episode 2 of 2, BBC One [TV Belgeseli], 14 Nisan 2014, <http://www.bbc.co.uk/programmes/b040zb5q> ET: Nisan 2018, Süre 37-47 dakikalar arası. (Bir Türk TV kanalında izlediğim bu belgesel maalesef telifli).
[24] Bu sitede belirttiğim maddelere bk. Tevrat, Mısır’dan Çıkış 11:2; 12:35,36; 25:18; 26:3,32,33; 28:11,12; 31:7-11; 35:22; Çölde Sayım 31:50-52.